Müşrikler ve Münâfıklar Bunu Hep Yapacaklar! (335)

 

Yüce Allah, kâfirlerin, münâfıkların ve müşriklerin müttakî mü’minlere dil uzatacaklarını haber vermekte, onları uyarmakta ve sabırlı olmaya davet etmektedir. Âyetleri birlikte okuyalım.

“(Ey iman edenler!) Mallarınızla ve canlarınızla mutlaka sınanacaksınız: Ve doğrusu, hem sizden önce vahiy verilenlerden hem de Allah'tan başkasına ilahlık yakıştıranlardan (müşriklerden) birçok incitici söz (hakaret, aşağılama, iftira, gıybet, dedikodu, alaya alma, şantaj, tehdit, küfür) işiteceksiniz. Ama eğer (bu) zorluklara sabırla katlanır ve O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız; bilin ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.”[1]

“Hakikati inkâr edenler ve ikiyüzlüler[in değerlerin]e uyma ve onların incitici sözlerine (verdikleri sıkıntılara, çıkardıkları eziyetlere) aldırma! (Hakarete hakaretle karşılık verme! Sen tebliğe ve temsile en güzel şekilde devam et! Ve Yalnızca Yüce) Allah'a güven! (Çünkü) hiç kimse Allah kadar güven verici olamaz.”[2]

Görüldüğü üzere bu âyetler mü’minleri kendi görevlerini yapmaya ve örnek mü’min olmaya davet etmektedir. Zira her dönemde ve her coğrafyada hakikat inkârcıları olmuş, bunlar müslümanlarla uğraşmış ve bundan sonra da kıyamete kadar uğraşmaya devam edeceklerdir.

Şu âyetler de kâfirlerin kalplerinde mü’minlere karşı nasıl kin, öfke, nefret ve düşmanlık beslediklerini haber vermektedir:

“Ey İnananlar! Siz(in dininiz)den olmayanı dost (sırdaş/müttefik) edinmeyin. Onlar sizi yoldan çıkarmak (zarar vermek, fenalık etmek) için ellerinden geleni yaparlar ve sizi sıkıntıda görmekten hoşlanırlar. Onların şiddetli öfkeleri ağızlarından taşmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (kin, düşmanlık, nefret) ise daha da büyüktür. Biz (bütün) bu âyetleri size açıklıyoruz ki belki aklınızı kullanırsınız. Siz onları sevmeye hazırsınız, ama onlar sizi bütün (kutsal) kitaplara inandığınız halde sevmezler. Ve sizinle karşılaştıklarında: “Biz (de zaten sizin gibi Tanrı’ya) inanıyoruz!” derler. Ama kendi başlarına kalınca size karşı öfkelerinden (düşmanlıklarından) parmaklarını ısırırlar. (Ey Rasulüm!) De ki: “Öfkenizle kahrolun! (Kininizle geberin!) Şüphesiz Allah kalplerde (sinelerde) ne varsa hepsini bilir.”[3]

Görüldüğü üzere Yüce Allah, bu İslam düşmanlarını mü’minlere tanıtmakta ve onların önemli özellikleri hakkında bilgiler vermektedir. Zira düşmanını çok iyi tanımayan onunla yaptığı mücadelede asla başarılı olamaz. Öyleyse mü’minlere düşen görev düşmanlarını iyi tanımak, onlara karşı her türlü hazırlığı çok önceden yapmak, saldırılar ve sataşmalar karşısında sabırla mücadeleye devam etmektir.

Nitekim Kur’ân, böyle bir durumda nasıl tavır takınılacağına ilişkin şunları söylemektedir:

“(Ey Muhammed!) Müşriklerin senin için dediklerine (dedikodularına, hakaretlerine, sataşmalarına, alaya almalarına) sabret (metanetli ol), yanlarından nazik bir şekilde ayrıl!”[4]

Görüldüğü üzere Yüce Allah, müslümanlara bu tür inkârcılarla kavga etmemelerini, yanlarından güzellikle ayrılmalarını, inanç noktasında kararlı bir duruş sergilemelerini, asla dinî ve ahlâkî değerlerden taviz vermemelerini emretmekte, ancak irtibatı tamamen koparmamaları, kapıları kapatmamaları ve köprüleri atmamaları uyarısında da bulunmaktadır. Zira bu gibi inkârcılar gerçeği göremeseler de günün birinde bunların çocukları veya torunları hakikati görebilir ve İslam’ı seçebilir.

Bu bakımdan akıllı bir mü’min, tüm bu uyarılara kulak vermek ve üslubuna dikkat etmek zorundadır. Çünkü Yüce Allah kâfir, müşrik ve münâfıkların düşünüp ibret almalarını ve hakikati bulmalarını istemekte, “mü’minlerin kaba üsluplarını bahane ederek şeytanın oyuncağı/yandaşı olmalarını önlemeye” çalışmaktadır.

Nitekim Yüce Allah, peygamberleri Hz. Mûsa ve Hz. Hârun’a “tanrılık iddiasında bulunan Firavun ile konuşurken yumuşak ve ılımlı bir üslup takınmalarını” tavsiye etmiş,[5] “Firavun’un bile aklını kullanma ve kalbinin ürperme ihtimalini” devre dışı bırakmamıştır.

Mü’minlere yapılan bu üslup uyarısı, Yüce Allah’ın kullarına olan engin rahmet ve merhametini gösteren apaçık bir ibret vesikasından başka bir şey değildir. 

Sonuç olarak, “peygamberlerin verdiklerine benzer mücadele verenler” İslam düşmanı kâfir, münâfık ve müşriklerden duyacakları incitici sözlere hazırlıklı olmalı ve ağızlarını/sinirlerini bozmadan vakar içinde mücadeleye devam etmelidir. Peygamber vârisi olan müttakî mü’minler hakikat inkârcılarının hakaretleri, aşağılamaları, değersizleştirme girişimleri karşısında bıkmadan usanmadan doğru bildikleri yolda azimle yürümeli ve tek başlarına da kalsalar asla ulvî davalarından vazgeçmemelidir. (19.06.2015)



[1] Âl-i İmrân 3/186.

[2] el-Ahzab 33/48.

[3] Âl-i İmrân 3/118-119.

[4] el-Müzzemmil 73/10.

[5] et-Tâhâ 20/43-44.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik Kader midir? I (361)

Evlilik Kader midir? II (362)

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!