Kayıtlar

Evlilik Kader midir? II (362)

  Diğer taraftan Yüce Allah’a ve ahiret gününe hiçbir şekilde inanmayan, dinî ve ahlaki değerleri önemsemeyen, arzularını/şehvetlerini ilah edinen bencil ve ahlaksız bir erkek ise aslında hiç evlenmeyi düşünmemiş, gününü gün etmiş, “nerede akşam orada sabah”, “vur patlasın çal oynasın” bir hayat yaşamıştır. İşte böyle bir zihniyete mensup erkek de tıpkı kendisi gibi olan ahlaksız bir kızla meyhanede/barda/pavyonda/gece kulübünde/diskotekte/ otelde/konserde/partide/tatil yerinde karşılaşmış, her ikisi de birbirlerinin vücutlarına/bedenlerine vurulmuş, erotik duygular hissetmiş, birbirlerini çok beğenmişlerdir. Yaşam tarzları birbirine oldukça fazla benzeyen bu iki zânî (zinakâr) birbirini çılgınca arzulamış, “tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş” ve nihayet o ikisi evlenmeye karar vermişlerdir. Görüldüğü üzere burada da söz konusu kişilerin kaderleri kendi isteklerine göre an be an şekillenmiş ve “layık oldukları kişiyi” bulmuşlardır. Yani her iki zinakârın kaderleri “istekleri/karak

Evlilik Kader midir? I (361)

  İnsanların en çok merak ettiği ve sorduğu soruların başında “evliliğin kader olup olmadığı” konusu gelmektedir. Yani bir kişinin evleneceği kimse alnına ezelde yazılmış mıdır, yazılmamış mıdır? Bu konuda insana seçme hürriyeti verilmiş midir, verilmemiş midir? Evlenmek bir “nasip, kısmet, kader veya şans” işi midir? Hiç evlenmeyenlerin kaderlerinde “evlenmemeleri yazılı olduğu için mi” onlar evlenmemişlerdir? Bu ve benzeri soruların cevaplarını vermeye geçmeden evvel “insanların irade hürriyetlerinin olduğu ve özgür tercihlerinden dolayı sorumlu tutulacakları” konusunu biraz açıklamamız gerekir. Yüce Allah, hayatı ve ölümü yaratmış, insanlara irade hürriyeti vermiş, kimin en güzel davranışlarda bulunacağını belirlemek amacıyla da imtihan edeceğini haber vermiştir. [1] Dolayısıyla herkes yapıp ettiklerinden sorumludur. Çünkü insanları özgür iradeleriyle seçip yapmadıkları, tam aksine yapmaya mecbur bırakıldıkları fiillerden/eylemlerden dolayı sorumlu tutup cezalandırmak ya da on

Ruh Nedir? II (360/2)

  Ruhun nasıl bir varlık olduğunu daha iyi anlamak için şu misali verebiliriz: Nasıl makinaya enerji verilince makine harekete geçiyor, kendisi için belirlenen programa uygun çalışıyor, enerjisi kesilince çalışması duruyorsa, ruhun bedene girmesiyle beden canlanır, ayrılmasıyla da ölüm gerçekleşir ve bedenin çalışması durur. Nitekim ruhun bedenden ayrılmasıyla ölümün gerçekleştiği herkesin malumudur. Bununla birlikte o ruh, Yüce Allah’ın emirleri doğrultusunda hareket etmiş ve Hz. Peygamber’e ittiba etmişse yeniden diriliş gününde gireceği yeni veya misli bedende dünyada iken yaptıklarını hatırlar ve mükâfatını alır. Lakin o beşerî ruh kendinde mündemiç söz konusu boyutları/cüzleri doğru, etkin ve yerinde kullanmamış, şeytan ve taraftarlarının izinden gitmiş, Yüce Allah’ın emir ve yasaklarını umursamamışsa yaptıklarının sorumlusu olur, diriliş gününde (mahşer) gireceği yeni bedende dünyada iken yaptıklarını hatırlar ve bunların cezasını da sonsuza dek çeker.   Öte yandan beşerî ruh