Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Neden Zorunlu Olmalıdır! (328)
Büyük çoğunluğunu müslümanların oluşturduğu bir toplumda yaşadığı halde
onların dinî inançları hakkında bilgi sahibi olmayı istemeyen/düşünmeyen
birinin hayat boyu büyük yanlışlar yapacağı, potlar kıracağı, yadırganacağı ve
sonrasında da ister istemez yalnızlığa terk edileceği açıktır. Zira böyle bir
sonu kendisi bilerek ve isteyerek hazırlamıştır. Dolayısıyla iman etmeyi
düşünmeyen, din veya dindarlarla arasında mesafe koyan bir insanın birlikte
yaşadığı kimselerin “dinleri hakkında
genel bilgiler edinmesi ve etrafındaki insanları anlamaya çalışması”
onun bir vatandaşlık görevidir.
Çünkü dinler hakkında “bilgi ve
kültür sahibi” olmayan birisinin dindarların çoğunlukta olduğu bir
toplumda yönetici, akademisyen, gazeteci, doktor, asker, öğretmen veya benzeri
bir pozisyonunda görevlendirilmesi durumunda büyük gaflar yapması, onları
incitmesi, kırması veya ciddi tepkilere maruz kalması söz konusu olabilir.
Bu nedenle, Türkiye’de yaşayan her bir bireyin “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi alması zorunlu olmalı ve bu
zorunluluk ilanihaye devam etmelidir.
Ancak müslümanların çocuklarına “daha iyi bir din eğitimi aldırmayı”
istemeleri halinde bunu gerçekleştirebilmek için “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi öğretmenlerinin vereceği “Uygulamalı Din Eğitimi” dersi vb.
dersler “seçmeli ders olarak”
müfredat programlarına konulmalıdır.
Kısaca ifade etmek gerekirse “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi zorunlu
olmaya devam ederken “Uygulamalı Din Eğitimi” dersi seçmeli ders olmalı ve 12
yıllık zorunlu temel eğitim müfredatında kesinlikle yer almalıdır.
Çünkü zorunlu olan derste “dinlerle alakalı genel bilgiler” verilirken
seçmeli olan derste ise isteyen ailelerin çocuklarına “İslâm dinini okulda veya
camide uygulamalı olarak” öğretme imkânı sunulmalıdır. Nitekim ders seçmeli
olduğu için farklı din, inanç ve mezhep mensuplarının bu dersi almaları söz
konusu olmayacak, isterlerse onlar da kendi din ve mezheplerine uygun
“Uygulamalı Din Eğitimi” dersini seçmeli olarak “kendi din adamlarından”
alabileceklerdir. İşte ileri demokrasinin de, insan haklarının da, din ve
vicdan özgürlüğünün de, laikliğin de aslı ve esası budur ve böyle
uygulanmalıdır.
Bu bakımdan iki de bir çıkıp “Zorunlu
din dersleri kaldırılmalıdır”, “Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır”
nutukları/sloganları atmak dindarlara saygısızlıktan başka bir şey değildir.
Kaldı ki, müslümanların inançlarıyla alay etmek, Diyanet’e, İlahiyat
Fakültelerine ve İmam Hatip Liselerine dil uzatmak doğru değildir. Bunlar bu
ülkenin müstesna kurumlarıdır ve
ateistler/deistler/agnostikler/müşrikler/münâfıklar/fâsıklar/fâcirler istemese
de bu millet istediği ve desteklediği sürece bu kurumlar kıyamete kadar
varlıklarını sürdüreceklerdir.
Çünkü “din kültürü” ve “din eğitimi” arasındaki ciddi farkı anlamak
istemeyen adamlar/kadınlar art niyetli değillerse kesinlikle cahildir. Bu
bakımdan tekrar ifade edelim ki, “din kültürü dersi” zorunlu, ancak “din eğitimi”
dersi seçmeli olmalıdır. Demokratik kültürden ve insanlıktan nasiplerini
almayanlar, üstelik İslam dininden de hazzetmeyenler artık seslerini kesmelidir.
Çünkü bundan böyle milletin bu tür zırvalara karnı toktur.
Zira bu eğitim kurumlarından hiçbir zaman terörist çıkmamıştır. O yüzden,
bütün bunları yakından takip eden milletimiz vatanını, devletini, milletini ve
bayrağını seven, imanlı ve ahlaklı nesiller yetiştiren bu tür kurumları
sahiplenmiş ve desteklemiştir. Dolayısıyla “Yaşam tarzımıza müdahale
edecekler!” diye insanları korkutarak mücadeleyi kazanacaklarını
zannedenler yanılmaktadır.
Bu nedenle dinî, ahlâkî ve kültürel değerlerine önem vermeyen, İslam’dan
habersiz, Batı kültürünün etkisinde kalmış nesiller yetiştirmek isteyenler
birazcık olsun dürüst olmalı ve bu temennilerini açık yüreklilikle söylemeli ve
halkın huzurunda bunları savunmalıdır. Takiyye yaparak müslüman görünüp daha
sonra İslam düşmanlığı yapanlar mertçe ortaya çıkıp görüşlerini ifade etmeli ve
bu inançsızlıklarının gereğini yerine getirmelidirler. Artık milleti de,
kendilerini de aldatmaktan vazgeçmelidir.
Gereğini yapmaktan kastımız şudur: Yüce Allah’a ve ahiret gününe
inanmıyorlarsa, şüpheleri varsa, bu
şüphelerini gidermek için de akıllarını kullanmayı reddediyorlarsa,
taklit ve ön yargı bataklığında boğulmuşlarsa artık cenazelerini camide müslümanların
önlerine getirip “cenaze namazı
kılınmasını isteme saygısızlığından/ikiyüzlülüğünden” kurtulmalı, ilkeli
ve tutarlı olmalıdırlar.
“Kahrolsun Şeriat!” sloganları
atıp sonra da cenazelerini müslümanların camisine getirmek ve Şeriat’ın bir
emri olan cenaze namazının kılınmasını istemek en hafif tabiriyle
ikiyüzlülüktür. Böyle bir ikilemde kalacaklarına saflarını açıkça ve mertçe
belli etmeli ve her neye inanmışlarsa o dinin esaslarına göre “defin ve teçhiz
işlemleri” yaptırmalı, artık camiden de, saf, temiz ve gariban cami cemaatinin
yakasından da düşmelidirler.
Sonuç olarak, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi” dersi zorunlu olmalıdır. Ancak
teorik olarak yapılan “Temel Dini Bilgiler” seçmeli dersinden ayrı pratik olarak
da verilecek “Uygulamalı Din Eğitimi” dersi seçmeli ders olmalı ve isteyenler
de çocuklarına bu dersi aldırarak dindar nesiller yetiştirebilmelidir. Ancak dini
afyon olarak gören ve dinsiz nesiller yetiştirmek isteyenler de “Din Kültürü ve
Ahlak Bilgisi” dersini zorunlu olarak almalı, sonrasında da başka seçmeli
derslerle çocuklarını istedikleri şekilde yetiştirebilmelidir. Dolayısıyla bize
göre böyle bir hoşgörüye ve demokratik bilince sahip olmayanların din ve vicdan
özgürlüğü kavramlarının arkasına saklanarak din düşmanlığı yapmaları yanlıştır
ve bu yanlıştan artık vazgeçmeleri kendi lehlerinedir. (01.05.2015)
Yorumlar
Yorum Gönder