Teselliyi Bırak! Gerçeğe Bak! (300)
“Bazı müslümanların yaptıkları hatalar İslâm’a mal edilemez”, “Bu
terör örgütlerinin yaptıkları eylemler sadece kendilerini bağlar”, “Bu
teröristlere İslam’ı temsil etme yetkisini kimse vermemiştir; bunların İslam’ı
temsil etmeye hakları yoktur; İslam kendi kendini temsil eder” gibi sözler
ilk bakışta kulağa hoş gelen çekici ve etkileyici sözlerdir. Ancak üzerinde
ciddiyetle düşünüldüğünde bunların hiçbir anlam ifade etmedikleri de görülür.
Bu nedenle teselli kabilinden söylenmiş bu tür sözlerden vazgeçip
meselenin künhüne/özüne inmek gerekir. Hele
hele sorumluluk makamındaki kimselerin bu tür sözleri toplantılarda/konferanslarda
bolca tekrarlamaları züğürt tesellisinden başka bir şey değildir.
Çünkü her mü’min elini taşın altına koymak, ciddiyetle düşünüp kafa
yormak ve bu sorunun çözümüne yönelik çalışmalar yapmak zorundadır. Zira müslümanların
sorunlarıyla ilgilenmeyenlerin hakiki anlamda mü’min olabileceklerini söylemek
zordur.
Batılı şer odakları ve onların
“küçük hesaplar peşindeki işbirlikçileri” tüm dünyada İslam’ı “terör dini” gibi
göstermeye çalışırken, her fırsatı kullanıp algı operasyonları yaparken,
kurdurdukları ve kullandıkları İslâm tandanslı terör örgütleriyle İslam’ın
imajını yerle yeksan ederken uyumak ve tepkisiz kalmak maskaralıktır.
Tuttuğu futbol takımına taraftar bulabilmek için gece gündüz çabalayan,
bunun propagandasını yapan, maçtaki kıytırık bir pozisyonun yorumu için
saatlerini harcayanların “söz konusu İslam ve müslümanların sorunları olunca”
dut yemiş bülbül kesilmeleri oldukça düşündürücüdür. Ya da kendi
cemaatinin/tarikatının/partisinin/mezhebinin/aşiretinin çıkarları için her şeyi
göze alanların bir anda sessizliğe gömülmeleri manidardır.
İslam’ın aydınlık ve berrak yüzüne bu saldırılar/karalamalar yapılırken,
iftiralar/çamurlar atılırken hiçbir şey olmamış gibi oturmak, kendi kendine
söylenmek dışında hiçbir şey yapmamak, çıkarları gereği üç maymunu oynamak ya
da mü’minleri sorumluluğa davet etmek yerine işin kolayına kaçıp “yukarıdaki
gibi entelektüel cümlecikler kurup” kendini ve toplumu avutmak/rahatlatmak
doğru değildir. Böyle yapmak çöpleri
halının altına süpürmektir; topu taca atmaktır; orta sahada top çevirmektir;
ders alınmasını engellemektir; düşünen ve gerçeği arayan gençleri oyalamaktır
ve meselenin özüne inmek yerine kabuk etrafında dolaşmaktır.
Dinin doğru ve güvenilir bilgisini üretip insanların istifadesine
sunmayan, bu işi yapacak olanların önünü açmayan, bu amaç için yola çıkanlara
destek olmayanların İslam adını
kullanarak terörist eylemlere girişenlerden dert yanması gerçekçi ve inandırıcı
değildir. Çünkü zamanında evinin önünü süpürmeyenlerin sokaklardaki kötü
görüntüden/pislikten şikâyet etmeye/sızlanmaya hakları yoktur.
Dinî metinleri katı, lafızcı ve literal yöntemle okuyarak buradan yanlış
din yorumları üretenlerin hatalarını açık ve net şekilde ortaya koyan âlimleri susturan,
gerçeği haykıran bu kimseleri toplum nezdinde değersizleştirenler/itibarsızlaştıranlar
bugün yaşanan her türlü olumsuzlukta mutlak pay sahibidir.
Televizyon ve radyolarda “gerçek dini anlatmak yerine” halkı hikâye,
masal, mitoloji, uydurma hadis, İsrâiliyat, Mesihiyat ve Mecûsiyat ile
oyalayanlar/avutanlar ve bu tür adamları “çok reyting getiriyor” diye baş tacı
edenler kesinlikle bu olumsuzlukta mutlak pay sahibidir.
Yaptıkları her eylemden İslam’ın ve müslümanların zarar gördüğü ortada
olduğu halde hâlâ bu terör örgütlerine sempatiyle bakanlar kesinlikle bu olumsuzlukta
mutlak pay sahibidir.
İslam âlimi edasıyla ortalıkta dolaştıkları halde hâlâ teröristleri
mücahit gibi gösterenler, kâfir ve münafıkların oyuncağı olmuş bu kuklaların
“kâfirlerle cihat yaptığını” iddia ederek kitleleri yanıltanlar kesinlikle bu olumsuzlukta
mutlak pay sahibidir.
Sonuç olarak, müslümanlar istese de istemese de, kabul etse de etmese de
dünyadaki diğer “sözde müslümanların/münafıkların” yaptıkları olumsuz işlerin/eylemlerin
faturası onlara ve İslam’a kesilmektedir. Bu algı operasyonlarını bilinçli
olarak yürütenlere karşı yapılması gerekenler bellidir. Kur’ân-ı Kerim ve sahih
sünnetin ilkeleri ışığında sahih, güvenilir, doğru dinî bilgi üretmeyen,
hurafelerle müslümanların vakitlerini öldüren, mitoloji ve masalları din diye anlatan,
gerçeklerin ortaya çıkması için çırpınanlara maddî ve manevî destek sağlamayan,
dünyada İslam’ın yanlış temsil edilmesine/tanıtılmasına sebebiyet verenler
kesinlikle şunu bilmelidirler ki, mutlaka bu yaptıklarından dolayı sorumlu
olacaklar ve her iki dünyada da hiçbir mazeret onları haklı çıkarmaya
yetmeyecektir. (17.10.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder