İbret Veren Ölümü Öldürmeye Çalışan Medya! (288)
Günümüz medyasının büyük bir kısmı, ölüme dair attığı manşetlerde
gerçekten korkunç, ürpertici, dehşet verici ve manüplatif (yönlendirici) bir
dil kullanmaktadır. Bir haberi sırf okunabilir veya izlenebilir kılma adına “böyle
bir dil ve üslup kullanmak ve ölümden ders alınmasını imkânsızlaştırmaya çalışmak
kesinlikle doğru değildir.
Mesela ünlü bir adamın/kadının ölüm haberi verilirken “2013 yılının laneti hâlâ bitmedi! İşte bir
ölüm daha!” şeklinde bir başlık atmak gerçekten ürkütücü ve utanç
vericidir. Çünkü böyle bir manşet, Yüce Allah’a isyan anlamına gelir. Kanaatimizce bu başlığı atan kişi ya
da kişiler İslâm’a karşı içlerinde besledikleri kin, nefret ve öfkeyi dışa
yansıtmaktadır.
Bu nedenle söz konusu manşeti pervasızca ya da bilinçli olarak atan veya
onaylayanların akıl sağlıklarının yerinde olmadığı, ölüme bakışlarının oldukça
bozuk, çarpık ve problemli olduğu, Yüce Allah’a ve ahiret gününe hiçbir şekilde
inanmadıkları söylenebilir.
Ayrıca böyle bir dil kullanmak, ölüm gerçeğini anlamaya çalışmak bir yana
toplumun Yüce Allah’a, ahirete ve ölüme bakışını da olumsuz anlamda etkiler.
Nitekim “2013 yılının laneti hâlâ
bitmedi! İşte bir ölüm daha!” derken amaçlanan da bu olmalıdır.
Oysa Hz. Peygamber; “Ağızların
lezzetini kaçıran ölümü çok anın!”[1] buyurmaktadır.
Dolayısıyla “en büyük nasihat olan ölümün” böyle bir dil ile haber yapılması,
“korkunç bir hayaletmiş” gibi sunulması, “lanetli bir şeymiş” gibi takdim
edilmesi ve “insanların ölümden ibret almalarının imkânsız hâle getirilmesi”
dehşet verici bir durumdur.
Kanaatimizce böyle bir yöntemle ölümün çok kötü bir şeymiş gibi
gösterilmesi kesinlikle kabul edilemez. Zira
ölüm gerçektir ve her can mutlaka ölümü tadacaktır.[2] Ölüm gibi önemli bir hadiseyi bu
şekilde kara propagandalarla hayatın/gündemin dışına itmeye, sahte/sanal
şeylerle avunmaya ve ahirete hazırlık yapılmasını engellemeye çalışmak doğru
değildir.
Kaldı ki aklı başında bir insan, her an ölüme hazır olmak zorundadır.
Zira ölüm, insanı her yerde ve her an beklemektedir; herkes ölecektir. Dolayısıyla
bu dünya hayatı gelip geçicidir, kalıcı olan ise ahiret hayatıdır.[3]
Şu âyetleri birlikte okuyalım:
“Her canlı ölümü tadacaktır. Bir deneme olarak sizi iyilikle ve
kötülükle imtihan ederiz. Siz ancak Bize döndürüleceksiniz.”[4] “Sizde olanlar tükenir ama Allah katında olanlar
sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından daha güzeli ile
ödeyeceğiz.”[5]
“Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında
olanlar ise daha değerli ve daha
kalıcıdır. Aklınızı kullanmayacak mısınız?”[6]
Görüldüğü üzere ölüm bir son
değil ahiret hayatına açılan bir kapı, yeni bir başlangıç ve insanı ölümsüzlüğe
götüren bir araçtır. Ölümle birlikte beden toprağa, beşerî ruh ise mutlak
Varlığa kavuşur. Ölüme gerçek anlamda inanan ve buna kendisini hazırlayan
kimsenin Rabbi ile bağı sağlamdır ve ölümden korkmasını gerektirecek bir durum
yoktur.
Dolayısıyla ölümle ilgili böyle bir dil kullanılmasının amacı, kitle
iletişim araçlarını kullanan belirli güç odaklarının bilinçli bir eylemi
değilse, “günümüz okumuş-yazmış cahillerinin (!)” zırvaları olarak
değerlendirilebilir. Çünkü ölüm gerçeğini derinlere hapsetmeye, ibret
alınmasını zorlaştırmaya, hayatı da sıradanlığa ve başıboşluğa mahkûm etmeye
çalışanlar yanlış yoldadır ve onlara fırsat verilmemesi gerekir.
Bu nedenle, genç nesilleri uyarmak ve uyanık olmalarını sağlamak amacıyla
medyanın kullandığı böyle bir dilin problemli/sakat olduğunu ifade etmemiz
gerekir. Genç nesiller, kendi değerlerine savaş açan bu tür yayın organlarını
çok iyi tanımak zorundadır. Aksi
halde gelecek yüzyıllarda manevî değerlerinden kopartılmış toplumlar gerçek
huzur ve mutluluğu yakalayamaz ve tüm insanlığa model olamaz.
Sonuç olarak, ölümle ilgili medyanın büyük bir kısmının kullandığı bu dil
“sağlıklı bir bakış açısını” yansıtmamaktadır. Bu zararlı/kötü dilin
kullanımının sürdürülmesi halinde ölüm ve ahiret hayatıyla ilgili yanlış algı
ve yaklaşımlar, insanların zihin dünyalarını altüst etmeye devam edecektir.
İlerleyen yıllarda böyle bir dil ve üslubun menfî etkileriyle toplum derinden
sarsılacak, tüm dünyada ve ülkemizde anti-deprasan ilaçların kullanımı hızla
artacaktır. Zira bunda ölüm hadisesine bu tür bir yaklaşımın önemli payı
vardır. Kanaatimizce yapılması gereken şeylerin ilki ve en önemlisi, “Yüce Allah’a
ve ahiret gününe tam anlamıyla, şeksiz, şüphesiz, tereddütsüz, bilerek ve
isteyerek iman etmek ve Kur’ân’ın ilkeleri ışığında erdemli bir hayat yaşamaya” gayret göstermektir. (11.07.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder