Bir Afganlının İslam’a Bunu Yapmaya Hakkı Var mıdır? (287)
Yahudi ve hıristiyanların kontrolündeki dünya medyasının mal bulmuş
mağribi gibi üzerine atladıkları feci bir olay vardı. Bir Afganlı adam, yabancı
bir muhabire yüzünü gösterdi diye 19 yaşındaki gelininin burnunu ve iki
kulağını kesmişti. Time Dergisi de bunu büyük bir zevkle kapak yapmıştı.
Batılılar başta olmak üzere tüm medya organları, bu vahşeti aylarca, yıllarca konuşmuş
ve gündemde tutmayı başarmışlardı.
Bu genç kadın, daha sonra ülkesinden alınarak bir Batı ülkesine
götürülmüş ve burada kendisine burun ve kulak nakli yapılmıştı. Bu bilinçli ve
reklam kokan operasyon sonucu genç kadın söz konusu ülkelerin yayın organlarında
ilk sıralarda haber olmuş ve olayın gündemde kalması sağlanmış ve “İslâm karşıtı
psikolojik savaşta bu dehşetengiz olay” tepe tepe kullanılmıştı.
İşte Afganistan’da yaşayan bu cahil adam, böyle bir vahşeti işleyerek
dinine ve ülkesine çok büyük zararlar vermişti. Şer odakları da bu hadiseyi çok
iyi kullanmış ve bunun gibi adamların yaptığı büyük yanlışı İslam’a mal ederek
son dine büyük bir şevk ve iştiyakla kinlerini kusmuş ve nefretle saldırmışlardı.
Elbette bu hakikat inkârcıları görevlerini yaptı. Zira kâfir ve müşrikler,
İslam düşmanlığını hep yapar ve gelecekte de mutlaka yapacaklardır.[1] Bu,
anlaşılır bir durumdur. Peki ya onların eline böyle bir fırsat sunanlara ne
demelidir?
“İslam, şiddeti destekliyor. İslam, vahşet dinidir. İslam, kötü bir
dindir. İslam, Ortaçağ karanlığıdır. İslâm, dogmadır. İslam, kadınlara hiçbir
hak vermemiştir. İslam gelirse sizleri de böyle keser” diyerek kara
propaganda yapan adamlara, gelininin burnunu keserek malzeme vermek niyedir?
Bu tür eylemleri kullanan kafirlerin söylemlerine haklılık kazandırmak
nedendir?
Böyle bir zulmü, İslâm’ı özümsememiş cahil bir müslüman işlemişse ona
karşı tepki göstermek ve bu yanlışa hep birlikte cephe almak tüm mü’minlerin
görevi değil midir?
İslam’ın ne kayınpederlere ne de eşlere böyle bir hak vermediğini tüm
dünyaya gür sesle haykırmak gerekmez midir?
İslam hukukunda böyle bir cezalandırma yönteminin bulunmadığını sesli,
görüntülü ve yazılı medya organları aracılığıyla durmaksızın ilan etmek icap
etmez midir?
Bu uygulamanın münferit bir hadise olduğunu ve o toplumun yanlış
geleneklerinden/ örflerinden kaynaklandığını tüm dünyaya etkili bir şekilde
duyurmak gerekmez midir?
Yapılan bu vahşetin bir daha tekrarlanmaması için İslam’a çok büyük zarar
veren bu kişiye cezaî yaptırımların uygulanması savunmak İslam İşbirliği
Teşkilatı’na veya benzeri STK’lara ve tüm mü’minlere düşmez mi?
Bu gaddarlığı yapan adama
yaptığının nelere mal olduğunu, gelecekte İslam’ı seçmesi muhtemel kimselerin
artık onun bu davranışı yüzünden İslam’dan nefret etmeye başladıklarını
söylemek, o şahsı ve içinde yaşadığı toplumu uyarmak ve bilinçlendirmek
gerekmez mi?
Suçluya değil ilkeye sahip çıkmak, zalime dur deyip mazlumun yanında yer
almak, yüce dinimiz İslam’ı ve zavallı/çaresiz/kimsesiz kadınları bu tür
saldırılardan korumak tüm mü’minlerin ödevi değil midir?
Sonuç olarak, bu vazifeyi yapmak konusunda gereken hassasiyeti göstermeyen,
İslam’ın ve mü’minlerin sorunlarını kendilerine dert edinmeyen, kişisel çıkarlarını
her şeyden önemli ve öncelikli gören kimselerin Yüce Allah’ın rızasını
kazanacaklarını zannetmeleri tam bir avuntu ve züğürt tesellisidir. (04.07.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder