İslamofobinin Nedenleri ve Batılı Ülkelere Düşen Görevler (189)
Tüm insanlığın ortak meselesi olan İslamofobi insan hak ve
özgürlüklerinin saldırıya uğramasıdır. Batı dünyası İslamofobiyi, ayrımcılığı
ve müslümanları yok saymayı artık bir kenara bırakmak zorundadır. Zira İslamofobi
gibi bir problemin varlığını kabul etmekten kaçınmak, bununla çok yönlü
mücadeleyi terk etmek uzun vadede bu ülkelere kaybettirecektir.
Araştırmalara göre Avrupa’da
yayın yapan gazete ve TV’lerin yüzde 70’i İslam hakkında olumsuz yayın
yapmaktadır. Medyanın bu yayınlarına ilave olarak bazı politikacıların İslamofobiyi
körükleyen söylemleri de müslümanların dışlanmalarına ve ayrımcılığa maruz
kalmalarına sebep olmaktadır.
Medya ve siyasetçilerin reyting ve koltuk uğruna insanların kaygı ve
korkularını tetiklemeleri, endişelerini artırmaları, kendi kimliklerini
kaybedecekleri korkusunu yaymaları İslamofobiyi alevlendirmektedir.
Yapılan yayınlarda terörizm ile İslam’ın özdeşleştirilmesi, “İslami terör” ve “İslamcı terörist” gibi kavramların
sürekli kullanılması “bu kültürel ırkçılığı” tetiklemektedir ki bunların kabul edilebilmesi mümkün değildir.
Aynı şekilde yapılan bu yayınlarda “İslam’ın
kadınlara çok şiddetli baskılar uyguladığı, hiçbir hak vermediği söylemlerine”
de sık sık yer verilmesi İslamofobiyi tırmandırmaktadır.
İslam’ın şiddet kullanarak yayıldığı ve şiddeti tavsiye ettiği
söylentilerinin Batı medyasında bolca yer alması da İslamofobiyi
körüklemektedir. Bunların asırlardır
bilinçli olarak yapıldığı zaten sahanın uzmanlarının malumudur. Artık bu
tür çağdışı eylem ve söylemlerden vazgeçmenin zamanı gelmiştir; zira dünyanın
barışa ve huzura ihtiyacı vardır.
İslamofobinin artmasının nedenlerinden bir diğeri de “ırkçı nefret
örgütlerinin” çalışmalarıdır. Zira bu örgütler sürekli İslamofobiyi
körüklemekte, toplumda kaygı ve endişe meydana getirmektedir.
Batı dünyası kültürel terörizmin bir şekli olan İslamofobiyi artık kabul
etmeli, bununla mücadele için kanun ve yönetmelikler
çıkarmalıdır. Nefret suçlarının tanımı
çok iyi yapılmalı ve bu konudaki eksiklikler giderilmelidir.
Çıkartılacak kanunlar da eksiksiz bir şekilde uygulanmalı ve işlenen suçlar
cezasız kalmamalıdır. Bu hususlarda bilgi akışı problemi de ortadan
kaldırılmalı ve yeterli istatistikî bilgiler elde hazır bulundurulmalıdır.
Batı dünyası kendi ülkelerinde yaşayan müslümanların sorunlarına seyirci
kalmamalı, müslümanlarla ilişkilerini geliştirmeli ve onların sivil toplum
örgütlerine destek olmalıdır.
Bu ülkelerin politikacıları
oylarını bir kaç puan daha artırmak uğruna nefret söylemlerini
yaymamalı, yabancı düşmanlığı yapmamalı ve konuşmalarına son derece dikkat
etmelidir. Politikacılar sevgiyi, saygıyı,
barışı, hoşgörüyü ve çok kültürlülüğü kendi toplumlarına öğretmede örnek
olmalıdırlar.
Özellikle Avrupa’da İslam’ın “resmî din” olarak tanınmaması İslamofobinin
artmasının nedenlerinden bir diğeridir. Bu bakımdan Avrupa, “bu yapısal
sorununu” bir an önce kökten halletmeli ve İslam’ı “resmî din” olarak tanımalıdır.
Avrupa’da antisemitizm çok iyi bilinmekte ve gerekenler yapılmaktadır.
Ancak İslamofobiye karşı ise yeterince tedbirler alınmamaktadır. Çünkü Batı
dünyası İslamofobiyi algılamakta zorlanmakta ve delil istemektedir. Bu yanlış
algının değişmesi için toplanan sağlam verilerin onlara en güzel şekilde
sunulması gerekmektedir.
İslamofobinin ortadan kaldırılması konusunda bu ülkelerin medya
organlarına da büyük görevler düşmektedir. Zira onlar bu sorunun çözümünde çok
büyük bir rol oynayabileceklerdir. Çünkü onlar, ortamı yatıştırabilecekleri
gibi kışkırtabileceklerdir. Bugün görünen odur ki Batı medyası, İslamofobi
konusunda daha çok kışkırtıcı ve tahrik edici söylemlerde bulunmakta ve reyting
uğruna İslamofobiyi körüklemekten kaçınmamaktadır. Oysa bu yayın politikası yanlıştır ve acilen değiştirilmek zorundadır.
Aynı şekilde Batılı ülkelerin birlikte yaşadıkları müslümanlara karşı bir
entegrasyon politikalarının
olması gerekmektedir. Asimilasyonda
başarılı olamayacakları artık anlaşılmış bulunmaktadır. Dolayısıyla müslümanları
dışlayıp onları gettolara hapsetmek yanlıştır. Batı dünyası artık “çok kültürlü ve çok dinli yaşam tarzına” alışmalı ve
bunu kabullenmelidir. Buralarda yaşayan müslümanlar kendilerini
dışlanmış hissetmemeli, Batılılar artık farklılıklara saygıyı
içselleştirmelidir.
Sonuç olarak, Batılı ülkeler bu konudaki kafa karışıklıklarından bir an
önce kurtulmalı, gerekli yasal tedbirleri hiç zaman kaybetmeden almalıdır. Zira
İslam düşmanlığına dönüşen İslamofobi dünyanın ortak bir sorunudur ve bu problemin çözümünde ortak hareket edilmesi kaçınılmaz
görünmektedir. (11.02.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder