İrtica Söylemleri ve Terör Olaylarının Perde Arkası (206)
Türkiye’nin gelişmesinden ve ilerlemesinden rahatsız olan kimi yabancı
devletlerin sinsi planlarının olduğu ve bunları da zaman zaman devreye
soktukları herkesin malumudur. Aynı şekilde kurdukları rant düzeninin bozulmasını
istemeyen kimi çıkar grupları da zaman zaman bu devletlerle işbirliği yapmakta
ve ortak hareket etmektedir. Dolayısıyla meseleye geniş açıdan bakıldığında
rahatlıkla görüleceği üzere yarım gönüllü inananlarla hiç inanmayanların
işbirliği içinde oldukları, pis planlar yaptıkları
ve bunları da başarıyla uyguladıkları söylenebilir.
Nitekim bu tipler “İslam
tehlikesi” ve “terör tehdidi”
argümanlarını kullanarak milletin daha çok “ileri demokrasiye”, “hukukun
üstünlüğüne” ve “insan haklarına” sahip olmasını engellemeye ya da geciktirmeye
çalışmaktadırlar.
İşbirliği içindeki bu şer odakları, “İslam tehlikesi var!”, “irtica
hortladı” yönündeki iddialarını ispatlamak ve hain emellerine/amaçlarına
ulaşmak için medya imkânlarını kullanarak zaman zaman şu tür söylemlere/yöntemlere
başvurmaktadırlar:
1. “Okullarda dinî eğitim artıyor”, “Neden din dersleri zorunlu?”, “Öğrenciler namaz kılarken yakalandılar”, “Okulda toplu ibadetler arttı”, “Genç kıza zorla başörtüsü taktırdılar”,
“Mini etekli kıza saldırdılar”
vs. manşetlerle irtica tehlikesinin arttığı hissini uyandırıp sürekli ve
bilinçli olarak bu yaygarayı koparmaktadırlar.
2. “Plajlara
kısıtlama getirildi”, “Mayo
yasaklandı”, “Artık vatandaş
denize giremez oldu”, “Kılık
kıyafete karışanlar çoğaldı”, “Yaşam tarzımıza müdahale ediliyor”
vs. haberlerle gündemi belirlemeye ve kafa karıştırmaya devam etmektedirler.
3. “Alkol
kullanımına sınırlamalar getirildi”, “Bunlar yakında alkolü de yasaklarlar”, “İçki içilen yerlere ruhsat vermiyorlar!”, “İçki satışlarını azaltmak için sürekli zam
yapıyorlar” vs.
haberlerle emellerine ulaşmaya çalışmaktadırlar.
4. “Kadınların
giyimine karışıyorlar”, “Kadınları
zorla çarşafa sokacak bunlar”, “Kadınlar
istedikleri gibi giyinemeyecek”, “Kadınlara zorluk çıkartan yeni düzenlemeler yolda”, “Dört kadınla evlilik gündemde”
gibi manşetlerle hem dışarıdaki dostlarına hem de içeride beyinlerini
yıkadıkları kendileri gibi düşünenlere mesajlar vererek onları da yanlarında
tutmaya çalışmaktadırlar.
Dolayısıyla bilmek gerekir ki bu adamların niyetleri/amaçları çok
başkadır.
Öte yandan bunlar uluslararası alanda da çalışmalarına aralıksız devam
etmekte ve zaman zaman şu tür söylemlere sarılmaktadırlar:
1. “Türkiye’nin
ekseni kaydı”, “Bunlar Batıyı
bırakıp Arap ve İslam ülkelerine yaklaştılar”, “Türkiye nereye gidiyor?”, “Bunların asıl amacı ne? Ülkeyi
Batıdan kopartmak mı?” vs…
2. “Komşularla
sıfır sorun politikası fos ve boş çıktı!”, “İran’la ticarî alanda işbirliğini artırdılar, amaçları ne bunların?”,
“Amerika, Avrupa ve İsrail bu duruma
ne der?”, “Ülkenin dış
politikasını bunlar alt üst ettiler”, “Komşularla maksimum işbirliği projesi de boş çıktı”, “Bunlar herkesle kavgalı zaten”, “Batılı dostlarımız çok tedirginler”,
“Bunlar amma da zig zag çiziyorlar”,
“Bunların yaptığı politika bir adım ileri,
iki adım geri”, “Bunlar ülkeyi
sattılar!”, “Bunlar İran’a
yanaşıyorlar”, “Ülke elden
gitti, yakında Türkiye Malezyalaşacak” vs…
3. “Bunların
amacı ülkeyi İslamlaştırmak”, “Yakında
Şeriat getirecek bunlar!”, “Bunlar
para için her şeyi yaparlar”, “Ülke
elden gidiyor!”, “Öldük,
bittik, mahvolduk”, “Sevr yine
hortladı”, “Bu kadar aymazlık neden?”
ve benzeri konularda savaş çığırtkanlığı ve felaket/şeamet tellallığı yapmaya
devam ederler. Halkı ikna edemedikleri ya da kandıramadıkları zaman da bu sefer
halka dönüp hakaret eder, “bidon kafalı”, “göbeğini kaşıyan adam”, “aptallar
vs.” gibi ağıza alınmayacak yakışıksız ve çirkin sözler sarf ederler.
Bunlar fonlandıkları dış güçlerden yardım alarak bazı söylenti ve
şayialar çıkarmakta da mahirdirler. Aslı esası olmayan şeyleri varmış gibi
göstererek milleti kandırmaya uğraşır, etkili olamazlarsa en azından ön yargılı
kendi yandaşlarını kandırmayı ve yanlarında tutmayı başarırlar. Papağan gibi
her duyduklarını sağda solda tekrarlayan ve sorgulamadan inanan bu adamlar da
bunların peşinden gitmeye devam ederler.
Bu şer odakları terörün bitmesini asla istemezler. Amaçlarına ulaşmak için
terörden bile medet umarlar. Terör örgütleriyle işbirliği içine girerler. Onları taşeron olarak
kullanırlar. Terör örgütü sayesinde demokratikleşmeye engel çıkartırlar.
Gazete ve televizyonlarında sürekli terör örgütünün/örgütlerinin propagandasını
yaparlar. Örgütün eylemlerini abartarak ve tekrar tekrar tv’lerinden göstererek
milletin moralini bozarlar. “Yeni anayasa yapılmasın ve demokratik
cumhuriyet kökleşmesin” diye
feryad-ü figan ederler. Hukukun üstünlüğü yönünde atılacak adımları “ulusal
güvenlik” gerekçeleriyle etkisiz ve işlevsiz hale getirmeye çalışırlar.
Onlar tüm bunları yaparken ülkenin gelişmesi ve kalkınması için canla
başla çalışanları haksız yere eleştirirler. Bu iyi niyetli insanlar demokrasi
ve hukuk içinde kalır ve sağduyu içinde hareket ederlerse bundan son derece
rahatsız olurlar. Sürekli sert önlemlerin alınmasını tavsiye ederler. Hem
milleti hem de millet için çalışanları tuzağa düşürmek isterler.
Sürekli olarak şiddeti ve ayrımcılığı körüklerler. Milleti tahrik etmek
için “Bunlar terörü önlemede yetersiz kaldılar” derler. Ancak
güvenlik kuvvetleri ve yargı kurumu gerekli tedbirleri artırıp terör örgütünün
şehir yapılanmasını sağlayan bazı akademisyen, politikacı ve gazetecileri ciddi
ve sağlam delillere dayanarak tutuklandıklarında ise bu sefer yine onlar feryat
ederler. “Bu resmen sivil dikta!”, “Nerde kaldı basın özgürlüğü?”, “Nerde kaldı ifade özgürlüğü?”, “Nerde kaldı insan hakları?”, “Gazeteciler gözaltına alınıyooooor”, “Sansür yine hortladı”, “Aydınlar
birer birer içeri tıkılıyoooooor” ve benzeri ifadelerle Batılı
ülkeler nezdinde Türkiye’nin itibarını zedelemek için bütün güçlerini sonuna
kadar kullanırlar.
Bunlar hem nalına hem de mıhına
vurma konusunda son derece uzmandırlar. İlkesiz, omurgasız ve tutarsız
oldukları için dün söylediklerini bugün unuturlar. Hemen nabza göre şerbet
verirler. Defalarca yanıldıkları halde utanmadan ve sıkılmadan kalkar ve “Biz
uyarmıştık zaten” diye bir de zeytinyağı gibi üste çıkmaya
çalışırlar. Amaçlarına ulaşmak için her türlü çığırtkanlığı, felaket/şeamet
tellallığını yaparlar. Yaşadıkları ülkenin çıkarları yerine iş birliği içinde
oldukları Batılı ülkelerin çıkarlarını koruyan haberler yapmaya, bu yönde
kamuoyu oluşturmaya ve dünya kamuoyunu da etkilemeye/yanıltmaya devam ederler.
Özetle ifade edecek olursak, irtica söylemlerinin ve terör hadiselerinin
devamından yana olanları çok ama çok iyi tanımak ve iyi tespit edip bunlara
aldanmamak gerekir. Aklı başında bir insan tüm dönen bu dolapları
ve hain tuzakları fark etmek durumundadır. Zira akıllı bir insan bir delikten iki
defa ısırılmaz. Dostlarını ve düşmanlarını iyi tanır. Süreçleri iyi okur.
Haklı, mantıklı ve yerinde değerlendirmeler yapar. Duyguyla, sloganla ve
aceleyle hareket etmez. Niyetleri bozuk fesat adamların farkına varır ve
onların oyunlara gelmez. Gerçek anlamda demokrasinin ülkeye gelmesi, hukukun
üstünlüğünün sağlanması, özgürlüklerin genişletilmesi, teknolojik gelişmenin,
kalkınmanın ve muasır milletleri de geçmenin başarılabilmesi için yapılması
gereken her neyse onu yapar.
Sonuç olarak, herkes daha bu dünyada iken ne yaptığına, ne tür kararlar
aldığına ve uyguladığına bakmalıdır. Ahirette kendisini savunamayacağı şeyleri
bu dünyadayken söylemekten ve yapmaktan da kaçınmalıdır. “Keşke falancaları
dost edinmeseydim” diyeceği o gün gelmezden önce aklını başına toplamalı ve
sonuna kadar da iyi ve güzel olanı, hakkı, adaleti, erdemi ve
din kardeşliğini savunmalı ve desteklemelidir. (18.11.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder