Farklı Düşüncelere Tahammül (207)
İnsanların büyük bir kısmının içine düştüğü yanlışlardan biri de farklı
görüş ve düşüncelere karşı hoşgörülü olamamalarıdır.
Kendileri o görüşte olmasalar bile karşıt görüşleri nezaketle dinleme ve
anlamaya tahammül edememeleridir.
Bu, aslında insanoğlunun kadim bir sorunudur ve bunun çözümü için bir
şeyler yapılması gerekir.
Takdir edileceği üzere herkesin farklı görüş ve düşüncede olması
normaldir. Zira herkesin mizacı, anlayışı, hayata bakışı, zekâsı, aldığı
eğitim, çevresi, yetiştirilmesi ve yaşadıklarından çıkardığı dersler aynı değildir.
Kendine verilen zekâyı gereği şekilde kullanmayan ve körelten, yalan
yanlış bilgilerle aklın doğru ve yerinde çalışmasını engelleyen birisinin değerlendirmeleri
elbette farklı olacaktır. Böyle birisinin ulaştığı kanaatleri başkalarına
dayatması ve en doğru düşünenin kendisi olduğunu iddia etmesi yanlıştır.
Bununla birlikte onun da görüşlerini ifade etmesine saygı duyulması ama
dayatmalarının yanlış olduğunun da ona nezaketle söylenmesi gerekir.
Öte yandan insanların bazı temel konularda uzlaşması ve ortaya hayırlı
hizmetlerin konabilmesi için de evrensel hukuk kurallarına ve bozulmamış temiz
vicdanın rehberliğine ihtiyaç vardır. Bu itibarla insanlar ön yargılarını,
peşin fikirlerini, şartlandırılmışlıklarını bir kenara koyarak farklı düşüncelere
açık olmalı ve o fikirleri dikkatle dinlemeye çalışmalıdır
Okuduğunu anlamayan, karşıt
görüşleri hemen reddeden, sırf kendini haklı gören birisi değişik fikirlere
kapalıdır ve böyle birisinin gelişebilmesi çok zordur. Bu bakımdan böyleleri
biraz da kendilerini suçlamalı ve nerede yanlış yaptıklarını sorgulamalıdır.
Doğru ve yerinde bir eğitimle genç nesillere farklı görüşleri dinlemeye/anlamaya
çalışmak öğretilmelidir. Eleştirel aklı devre dışı bırakan, her duyduğuna
sorgusuz sualsiz inanan birisinin farklı görüşleri dinleyip onları
değerlendirebilmesi, sözün en güzelini araması, bulması ve onlardan faydalanması
imkânsızdır.
Dolayısıyla bütün insanlara düşen temel görevlerden
birisi, her türlü görüş ve düşünceye açık olmaktır. Her fikri peşinen kabul
veya reddetmemektir. Dinleyip anladıktan sonra kendi kanaatini “delilleriyle”
ortaya koymaktır. Kanıtsız ve mesnetsiz konuşmamaktır. Duygularıyla ve
hisleriyle değil, sağlam bilgi ve aklıselim ile hareket etmektir.
Sonuç olarak, bu saydıklarımız yapıldığında insanlar daha mutlu, dünya
ise daha huzurlu ve yaşanılabilir bir yer olacaktır. Aksi takdirde kısır siyasî
çekişmeler devam edecek, dünyada kan ve gözyaşı dinmeyecektir. Bu itibarla akan
kanların ve dökülen gözyaşlarının en önemli nedenlerinden birisinin “iletişim
kopukluğu ve farklı görüşlere tahammülsüzlük” olduğu hiçbir zaman akıldan
çıkartılmamalıdır. (02.12.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder