Eşcinselliğin tedavisi için yapılması gerekenler (190)
Geçen sene eşcinsellikle ilgili yazmış olduğum “eşcinsellik tedavisi mümkün olan bir sapkınlıktır” başlıklı
makalemin çok büyük ilgi görmesi, bu sapkınlıktan muzdarip olanların
sayısının bir hayli fazla olduğunu adresime gelen e-postalar sonucu öğrenmem,
tedavi için bana ulaşmaya ve yardım istemeye çalışanların aşırı derecede
fazlalığı, hâlâ inatla bu sapkınlığı savunanların var olması, bunlardan
bazılarının benimle tartışmak istemeleri, kendilerini haklı çıkartma çabaları
ve benzeri nedenlerle bu konuyu tekrar ele almamız şart olmuştur.
Ayrıca bu “sapkınca hastalıktan” kurtulmayı azim ve kararlılığı sonucu
başarmış bir okuyucumun tecrübelerini bana yazılı olarak bildirmesi ve bunları
okuyucularla paylaşmamı istemesi de bu makalenin yazılmasını zorunlu hâle getirmiştir.
Bu nedenle adını vermeyeceğim değerli okuyucunun bu sapkınlığı yenmek için
yaptıklarını ve verdiği kararlı mücadeleyi kısaca özetledikten sonra onun
tavsiyelerini maddeler halinde sizlerin istifadesine sunacağım.
Sahasında uzman, ihlaslı ve dindar bir hekimin yönlendirmelerine ilave
olarak bu okuyucumun yaşadıklarından çıkartılacak dersler olduğunu
düşünmekteyim. Bu dertten muzdarip olanların ya da onların yakınlarının tedavi
sürecinde yapmaları gerekenler hakkında bir
fikir vermesi bakımından bu makalemizin çok büyük fayda sağlayacağına
inanıyorum.
Ayrıca yeri gelmişken şunu da belirteyim ki, utanan ve kibirlenen ilim
öğrenemez ve hiçbir bireysel veya toplumsal sorununun çözümüne katkı sunamaz.
Dolayısıyla bu okuyucunun mektubunda yer alan bir takım ifadeler ilk bakışta
bazılarına çok müstehcen gelebilir. Ancak eşcinsellik üzerinde düşünülmesi ve
bu hastalığa çare bulunabilmesi için bunların konuşulması ve tartışılması
gerekmektedir. Zira problemleri halının
altına süpürmek asla çare değildir. Dertlerden kaçmak ve bu tür konuları
“ayıp” kabul ederek tartışmamak
uzun vadede o topluma ya da bu illete yakalanan kişilere kaybettirir. Bu nedenle eşcinsellik sorununun çözümü için
çaba sarf edenlerin samimiyetlerini bilmeden, anlamadan ve dinlemeden, ellerine
aldıkları “samimiyet ölçerlere/imanometrelere” bakarak suçlamaya kalkışacaklara
şimdiden bu uyarıyı yapmamız yerinde ve uygun olacaktır.
Şimdi bu okuyucunun kendi tedavisiyle ilgili mektubunda yazdıklarını aktaralım.
Bu kişi mektubunda eşcinsellikle ilgili düşüncelerinin değişmesinde,
aktif ve pasif gaylik konusundaki bilgilerinin yanlışlığını fark etmesinde Dr. Joseph Nicolosi’nin “Eşcinseller İçin Onarım Terapisi” adlı kitabının çok işe yaradığını ve doğruları bulma konusunda
kendisine rehberlik ettiğini ifade etmektedir.
Gönderdiği mektubunda kendisinden ve yaşadıklarından bahseden okuyucu,
eşcinsel eğilimlere yönelmesinde “katı ve sert tutum sergileyen babasının
davranışlarının rolünün çok büyük olduğunu, bu nedenle önce erkeklere karşı
düşmanlık beslediğini ve daha sonra annesini kendisine rol model aldığını”
ifade etmektedir.
Eşcinsel eğilimlerini ilerleyen yıllarda fark ettikten sonra tedavi için
doktora gittiğini, ancak doktorun ona sadece güreş yapması ve kaslarını
güçlendirmesini, bunun erkeksilik vereceğini söylediğini, bıyık bırakmasının
ona fayda sağlayacağını ifade ettiğini belirtmektedir. Ama bunların da daha
sonraları kâr etmediğini sözlerine eklemektedir.
Daha sonra babasına durumu açmaya karar verdiğini, önce mektupla bunu
babasına bildirdiğini, bu arada devamlı dualar edip Yüce Allah’tan yardım
dilediğini, ibadetlerini aksatmadığını, dini hassasiyetlerini azaltmadığını,
namaz kıldıktan sonra dua ederken çok gözyaşları döktüğünü, bu dertten
kurtulmak için Allah’tan yardım dilediğini ifade etmekte, bütün bunlardan sonra
çok rahatladığını da sözlerine ilave etmektedir.
Babasına yazdığı o mektuptan sonra her şeyin çok değiştiğini, babasının
hatalarını anladığını, geçmişte benzer sıkıntıları dedesi yüzünden onun da
yaşadığını, ama bunları aştığını söylediğini, babasının yaşadıklarını kendisine
anlattıktan sonra birbirlerine sarılıp dakikalarca ağlaştıklarını, ilerleyen
yıllarda babasının samimiyetinden emin olduktan sonra onu affettiğini,
kendisinin de zamanla olgunlaştığını, babasını affettikten sonra gay
duygularının azaldığını, normalleşmenin hızlandığını, normal erkek arkadaşlarla
bu derdini konuşup paylaştığını ve bunların da ona çok faydası olduğunu
belirtikten sonra bu illetten kurtulmak isteyenlere önerilerini sıralamakta, ancak bu önerilerinin elbette herkes için
geçerli olmadığının da özellikle altını bizzat kendisi çizmektedir.
Okuyucunun mektubunu bu şekilde kısaca özetledikten sonra şimdi onun
yaşadıklarını ve tavsiyelerini aynen alıntılıyorum. Aşağıdaki cümleler ismini
vermediğimiz bu okuyucumuza aittir.
“Eşcinsellikten kurtulmak isteyenler
şunları yapmalıdırlar:
1- Allah’tan ümitlerini asla kesmesinler. Allah bunu onlara denemek
için vermiştir, haşa, gaddarlığından değil.
Mücadele etmemize göre mükâfatını verir. Yani “Ben değişemem böyleyim” demek işin kolayıdır. Fakat bu durumda
mesul oluruz. Ömür boyunca mücadeleyi bırakmayan ve farzı muhal
kurtulamayan birini affedebilir Allah.
Ama mücadele zor gelip de, zevk içinde yaşayan birinin söyleyecek hiçbir sözü
olamaz. Belki de Allah ötede bizim gibi mağdurlar için ne mükâfatlar
hazırlamıştır. Çünkü “Bu, bir erkeğin
başına gelebilecek en büyük hâdisedir” desem abartmış olmam sanırım. Hem
“Allah” diyen gerçekten de yabanda
kalmaz. O’na dayanan hiç kimse ortada bırakılmamıştır.
2- Kendilerini aldatmasınlar ve ne arzuluyorlarsa açık yüreklilikle önce
kendileri kabul etsinler. Yani pasif duygular olmasına rağmen çoğu kişi
aktifim der mesela (halbuki ikisinin
de farkı yok, aynı şeyler) ya da kadınlara ilgisi az olmasına rağmen
kadın manyağı rolleri yaparlar. Bunu yapmaları durumlarını daha da travmatik bir
hale sokuyor. Tecrübeyle sabittir.
3- Bunun tedavisi olan bir psikolojik hastalık olduğunu kabul etsinler.
Sebebi ne hormon, ne de genetik.
Çoğu için tek sebebi yetişme ortamı,
ailesi. Testesteron yani erkeklik hormonu verilen gaylerin gay
aktiviteleri artmış, şimdiye kadar da gayliğe sebep olan bir gen bulunamamıştır. Yani, “Ben böyle yaratıldım” sözü kocaman bir yalandan ibarettir!!!
4- Durumlarını anlatabilecek
durumdaysalar babalarına anlatsınlar.
Müsait değilse ona anlatmaları, bir büyüğe ya da normal bir arkadaşlarına
anlatsınlar. Buna “coming out from
closet” denir bizim dünyamızda out olmak, açılmak. Fakat açılacak kişiyi çok iyi tespit etmeleri gerekir.
En faydalısı da babaya açılmalarıdır (özellikle
gençler için).
5- Sabırlı olsunlar ve yılmasınlar. Bu bir süreçtir. Kendilerini
tedavi etsinler tabir caizse. Özellikle kurtulmaya yakın gel-gitler çok
yaşarlar. Yani kurtulduğunu hissetmesine rağmen erkek arzusu çok olur. Bu bir geçiş
dönemidir, aldanmasınlar.
6- Mastürbasyon yaparken akmaya
yakın kadın düşünmeye zorlasınlar kendilerini. Azcık zorlama olmadan, olmaz.
Tam zevke gelip de akmaya hazırlık aşamasında kadın hayal etsinler. Bu, zamanla
geriye doğru gelir. Örnek, ilk başta zorlansalar da 1 ay sonra akmazdan önceki
3 dakika, sonraki aylarda 5 dakika, 10 dakika gibi kadın düşüncesi artar. Bu işin nirvanası ilk başta kadın düşünerek aleti
kaldırabilmek. Ben buna ulaşmak üzereyim.
7- Zamanı gelmeden kesinlikle bir kadınla beraber olmaya
çalışmasınlar. Hele hele hayat kadınlarına hiç gitmesinler. Bir aşk, sevgi
duyarak ilişkiye girsinler kadınla. Bunun da en salim yolu evlilik. Ama zamanı
gelmeden belki faydası olur düşüncesiyle
asla evlenmeye kalkmasınlar.
8- Hoşlandıkları erkek tipleriyle “cinsel
olmayan arkadaşlıklar” kursunlar. Onların ortamına ve muhabbetlerine
katılsınlar. İlk başlarda çok yapmacık gelebilir bunu yapmaları ama bu metodun pratikte çok faydası vardır.
9- Biraz rol yapmaya çalışsınlar. Erkeksi yürümeye, konuşmaya ve davranmaya
çalışmak gibi. Şunu da unutmasınlar, erkeksi tavırları çok olan
erkeklerin birçoğu aslında gizli gaydir. Bunu örtbas etmek için abartılı bir
erkeksi tavır içine girerler. Ama kendileri bile bunun farkında değillerdir.
10- İlgilerini yüksek ahlaki tavırlara ve örnek insan
olmaya versinler. Dine yaklaşsınlar, namaza başlamak ve Kur’ân okumayı öğrenmek
gibi.
11- Gay olduklarını çok düşünmemek
için farklı ilgi alanları bulsunlar. Resim, müzik, spor vs. yapsınlar. Sosyalleşmek için kendilerini azıcık
zorlasınlar.
12- Kesinlikle gay chat odalarına ve kanallara takılmasınlar.
Önceki gay arkadaşlarıyla görüşmesinler ya da azaltsınlar. Çünkü çoğu kişiye zor gelir mücadele etmek ve “Biz
böyle yaratılmışız” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışırlar.
13- %100 (yüzde yüz) kurtulmayı
hayal etmesinler. Alet erkeklere kalkmaz hale gelse bile, hoş bir adam
gördüklerinde bakıp hoşlanabilirler fakat ilerisini düşünüp seks
hayalleri kurmazlar. Normal straight hayatlarına devam ederler. Açıkçası, gay seks hayatından yüzde 100 kurtulabilirler
ama duygusal olarak bu olmayabilir.
Allah herkesi hidayete erdirsin ve
bu duygudan kurtarsın inşallah. Hocam, ben, dinde bu işin aslını çok araştırdım
ama bulamadım. Sadece Lut kavmini bulabildim. Bence İslam dininde çok gündem
olmamış bu duygu. Hep ayıp karşılanmış. Sebepleri ve tedavisi çok irdelenmemiş.
Gönül isterdi ki Dr. Joseph Nicolosi’nin
yaptığı araştırmayı müslüman âleminden biri yapsın, ama maalesef. Belki de
bizim bu tür yazışmalarımız ve gayretlerimiz bir başlangıç olacak İslam âlemi
için. Çünkü ne yazık ki gizli olarak gay olan o kadar çok insan var ki, tahmin
bile edemezsiniz. Türkiye’nin erkeklerinin yarıdan fazlası desem abartmış
olmam. Ayrıca bazı kimselerin sonra empati yapıp, gaylere üstten ve lanetlenmiş gözüyle bakmayı sonlandırmaları gerekiyor. Çünkü,
travesti olanlar ve B. E. dâhil, tercihen o halde değil. Cahil ve bencil babaların ya da çevrelerinin
etkisiyle o haldeler. Suçları ne ki? Bir erkeğin başına gelebilecek en
acı durum bu kısacası. Kendi tercihi olmuyor erkeklerin ne yazık ki...”
“Sizle birebir tanışmak ve daha
aktif rol almak isterim gaylere yardımda. Bir karşılık beklediğimden değil,
yanlış anlamayın. Bu duygunun çaresiz
olduğunu düşünüyor çoğu kişi ve yardıma ihtiyaçları çok. Yani yapmamız
gerekenleri ertelersek yakın zamanda kadınlara ilgi oranı iyice düşecek ve insanlar evlenmekten iyice
uzaklaşacak. Boşanma oranlarının artmasının ve iktidarsızlık sorununun
artmasındaki sebep bu tür duygulardır. Bu apaçık bir gerçek ama insanlar
bu konuyu tabu görüp düşünmeye bile
tenezzül etmedikleri için, çoğu kişi farkında değil. Kendinize iyi
bakın. Allah’a emanet olun. Benim için de dua edin. Çalışmalarınızda başarılar
dilerim. Selamün aleyküm Ahmet Bey.”
Görüldüğü üzere bunlar ismini vermediğimiz duyarlı okuyucunun yaşadıkları, gözlemleri, tespitleri ve tavsiyeleridir.
Maddî durumu yerinde olmayıp yardım isteyen ya da bu sapkınlığın bir hastalık
olduğunu kabul ederek arınmak ve tedavi olmak için çabalayanlara bu arkadaşın
yaptığı tavsiyelerin çok işe yaracağını düşünüyorum.
Ancak yazıda da ifade edildiği üzere, hâlâ bu dertten kurtulmayı
düşünmeyen, meseleye ideolojik olarak bakan “bazı doktorların” yanlış/iğrenç
tavsiyelerine uymayı marifet zanneden, içindeki şeytanî sesin arzu ve
isteklerini putlaştırıp onları yerine getirmeyi amaç edinen, geçici dünya
zevkleri için ahiretini mahveden, inatla bu ahlaksızlığı savunan, yarım yamalak
dinî bilgisiyle müfessir kesilip tereciye tere satmaya kalkan, meallere bakarak
kafasına göre fetva veren, hatasını anlamamakta direnen, hayvanların bile
yapmadığı bu gayr-i insanî davranışı haklı göstermeye çalışanlara ise fazla söz
söylemeye gerek duymuyoruz.
Yukarıdaki örnekte görüldüğü üzere Yüce Allah, gerçekten doğru yolu
bulmak isteyen, bunun için imanını sağlamlaştıran, ibadetlerini yapan, dua
ederek gözyaşı döken ve samimiyetle bu hastalıktan kurtulmak için çaba sarf
edenlere hidayet yollarını mutlaka göstermektedir. Dolayısıyla bu sapkınlığa
yakalananların öncelikle Rableriyle olan ilişkilerini gözden geçirmeleri,
imanlarını daha da sağlamlaştırmaları ve içlerindeki şeytanî sesin ve şeytanlaşmış
insanların “kötü telkin ve tavsiyelerini” büyük bir azim ve kararlılıkla yenmeyi
başarmaları gerekmektedir.
Bu, elbette zor bir imtihandır ve bu imtihanı başarmak için yapılacak
işler de bellidir. Zira “cennet ucuz, cehennem de lüzumsuz değildir.” Kısaca
ifade edecek olursak, eşcinsellik bir
davranış bozukluğudur ve “tedavi edilmesi gereken bir sapkınlıktır.” Bu psikolojik
hastalıktan kurtulmak için yapılması gerekenler de bellidir. Yapmayanların
büyük bir veballe karşı karşıya oldukları da aşikârdır.
Sonuç olarak, birilerini suçlayarak kendi eşcinsel eğilimlerini ve
yaptıklarını meşrulaştırmaya çalışanlar, “Biz böyle yaratılmışız” diyerek
sorunlarını görmezlikten gelenler, “Ben değişemem böyleyim” diyerek
işin kolayına kaçanlar, bunun hormonlardan ve genlerden kaynaklandığı
safsatasını yayanlar ve buna saf saf inananlar, bunun “tedavisi mümkün olan psikolojik bir hastalık olduğu gerçeğini” inatla
kabul etmeye yanaşmayanlar şeytanın tesiri altında olanlardır. Öncelikle bu
tesirden kurtularak işe başlamaları ve Yüce Allah’a gönülden bağlanıp
yukarıdaki tavsiyeleri bir an önce hayata geçirmeleri/uygulamaları sorunlarının
çözümüne önemli ölçüde katkı sağlayabilecektir. (18.03.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder