Siz Hayattan mı Yoksa Allah’tan mı Bekliyorsunuz? (146)
Siz Hayattan mı Yoksa Allah’tan mı Bekliyorsunuz? (146)
Zaman zaman yapılan bazı tv veya gazete röportajlarında
kullanılan; “Hayattan beklentileriniz
nelerdir?”, “Hayat size ne verdi?”, “Hayat sizden ne aldı?”, “Hayat sizden ne
çaldı?” veya “Hayat beni buralara
getirdi” ,“Bütün bunları bana hayat verdi”, “hayat benden çok şeyler aldı
götürdü” gibi muğlak ve müphem
ifadeler Yüce Allah’ı yok sayan ve O’nun dünyaya müdahale etmesinden rahatsızlık
duyan kimselerin bilerek ve isteyerek ürettiği, kullanıma soktuğu, yaygınlaştırdığı
ve nihayet müslümanların da kullanmalarını ve kabullenmelerini sağladığı son
derece tehlikeli cümlelerdir.
Zira bu kurulan cümlelerin tamamında “beklentiler
ve yaşanmışlıklar” Yüce Allah yerine soyut bir kavram olan “hayata” nispet edilmekte
ve bunları Allah Teâlâ’nın değil de “hayatın” gerçekleştirdiği gibi sakat bir
algı uyandırılmaktadır.
Bu tür yanlış yönlendirmelerin etkisiyle insanlar,
kendilerini Yüce Allah’a karşı sorumlu hissetmemekte, “hayat”, “dünya”, “doğa”,
“felek”, “kader”, “nasip”, “kısmet” diyerek başka nesneleri/soyut varlıkları “tek
belirleyici” görmekte ve yanlış bir algıya kapılmaktadır. Oysa böyle bir tasavvur
kesinlikle sakattır.
Böyle yapmak Yüce Allah’a karşı büyük bir saygısızlıktır;
Allah'tan başka varlıklardan umut/beklenti içinde olmak, O’na ortak koşmak
gibidir; Yüce Allah’ı inkar etmek ve sanki O yokmuş gibi yaşamaktır. Böyle
yapmak nasıl küfür ise onun sıfatlarını başka varlıklara/kelimelere/kavramlara/izmlere/ideolojilere
yaslamak/dayamak da şirktir. Yüce Allah’tan başka varlıklara ilahlık
yakıştırmak korkunç bir zulüm ve nankörlüktür.
Bu bakımdan Yüce Allah’ı bırakıp “hayat” gibi
masum bir kelimeyi ilahlaştırmak ve ona tapınmaya başlamak son derece
yanlıştır. Zira hayatı ve ölümü yaratan da Yüce Allah'tır; veren de alan da O’dur.
“Hayatın” insana bir şey vermesi veya insandan bir şey alması/çalması söz
konusu değildir.
İnsanoğlu bu dünyada yaşarken değişik
şekillerde imtihan olmaktadır. İmtihan olduğunu unutup Yüce Allah yerine “hayatın”
kendisine bir şeyler verdiğini, vereceğini veya alacağını düşünmeye ve buna
inanmaya başlayan birinin zamanla “natüralist, pozitivist, materyalist, agnostik,
nihilist, deist ve en sonunda da ateist” olması kaçınılmazdır.
Zira böyle bir kimse Allah’ı dışlamış, O’nu
yok saymış; sanki O yokmuş gibi kendine bir dünya kurmuştur. Allah’ın bu
dünyaya karışmadığına inanmak istemiş ve ürettiği bu saçmalığa kendini inandırmıştır.
Her şeyin kendiliğinden olduğunu, Allah diye bir Yaratıcının olmadığını,
Tanrıyı insanların zihninde kendilerinin uydurduğunu, eğer tanrı varsa kendini
göstermesi gerektiğini iddia etmiştir.
İşte bu şekilde şeytanın vesvesesine kulak
vererek dalalete düşmesinde, tanrının küllî iradesini yok saymasında, “hayat”
gibi kelimeleri ilahlaştırması, “hayattan” beklentiler içine girmesi, Allah’ı
unutması, O’nunla bağını koparması büyük rol oynamış, böyle birisi haktan
ayrılmış, bilerek ve isteyerek savrulmuş ve dalalete düşmüştür.
Böyle birinin gerçekleri görebilmesi için
öncelikle “hayat” kavramının “verme, alma veya çalma” gibi bir gücünün
olmadığını bilmesi ve buna inanması gerekir. Aksi halde bu düşüncede olan birinin
Yüce Allah’tan uzaklaşacağı ve dalalete düşeceği gün gibi aşikârdır.
Bilinmelidir ki “hayat”, “tabiat”, “dünya”, “kainât”,
“evren”, “uzay”, “zaman” vs. hepsi de yaratılmıştır. Bunlar Yüce Allah
tarafından kendilerine verilen görevi hakkıyla yapmaktadır. Tanrının olmadığını
veya bu dünyaya müdahale etmediğini/karışmadığını, O’nun evreni yaratıp bir
kenara çekildiğini iddia edenler kendilerini aldatan gafillerdir. Gözlerini
kapatınca “gündüzün gece olduğunu” zanneden şaşkınlardır. Sağlıklı tefekkürün
hakkını vermeyen zavallılardır.
Bu bakımdan insanların günlük hayatlarında
kullandıkları kelime ve kavramlar gidişatlarında/kaderlerinin şekillenmesinde büyük
oranda belirleyicidir. Zira düşünceleri şekillendiren kelimelerdir; kelimelere
yüklenen anlamlardır; bu anlamlar değiştiğinde kişinin kendini daha kolay aldatması
ve şeytanlaşmış insanlar tarafından da kandırılması kolaylaşır.
Sonuç olarak, “hayat”, “dünya”,
“felek”, kader”, “kısmet” gibi kelimelere gerçek manaları dışında farklı
anlamlar yükleyerek bu kelimeleri “ilah” yerine koymak, bunlardan medet ummaya
başlamak, başına bir kötülük geldiğinde “hayatın” aldığını veya çaldığını
zannetmek, üstü kapalı Yüce Allah’ı suçlamak sisli/bulanık zihin hâlidir;
taklidi imanı tahkiki hale getirmemenin en büyük ispatıdır. Dolayısıyla ruhunu
bu tür zihinsel atıklardan/ pisliklerden kurtarmayan birinin doğru bakış
açısına/düşünceye/bilgiye veya sahih inanca/ salim zihniyete sahip olması söz
konusu değildir. Böyle birinin yapması gereken bütün kavramları yerli yerinde
kullanmak, kelimelerin anlamlarını çarpıtıp içlerini boşaltmamak ve doğru
kavramlar ışığında sağlıklı tefekkürün hakkını vermektir. (04.12.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder