Liderler de İnsandır ve Onlar da Yanılabilir (144)
Liderler de İnsandır ve Onlar da Yanılabilir (144)
Kur’ân-ı Kerim, peygamberlerin de insan
olduğunu, onların da yanıldıklarını ve “yarı ilah” veya “melek peygamber” tasavvurunun/algısının
kati surette yanlış olduğunu bildirmektedir.
Örneğin Kur’ân-ı Kerim Hz. Âdem’in verdiği
sözü unutarak eşiyle birlikte yasak meyveyi yediğini, bu konuda azimli/kararlı
davranamadığını, ancak hatasını anlayıp pişman olduğunu, tövbe ettiğini,
samimiyetini ispat ettiğini ve Yüce Allah tarafından bağışlandığını haber
vermektedir.
Aynı şekilde Kur’ân-ı Kerim, Hz. Yunus’un
kavminin duyarsızlığı, vurdumduymazlığı ve nemelazımcılığına öfkelenerek “Yüce
Allah’tan izin almadan” görev yerini terk ettiğini, balık/balina tarafından
yutulduğunu, ancak hatasını anlayıp pişman olduğunu, tövbe ettiğini, geçmişte
yaptığı güzel davranışlar nedeniyle “bu samimi tövbesinin” kabul edilip
affedildiğini, ona ve kavmine ikinci bir fırsat/şans daha verildiğini
bildirmektedir.
Yine Kur’ân-ı Kerim, Hz. Muhammed’in bazı
davranışları nedeniyle Yüce Allah tarafından ikaz edildiğini haber vermektedir.
Bu bakımdan peygamberler de insandır, onlar
da hata edebilir, yanılabilir, küçük günahlar/zelleler işleyebilir. Ancak
görevleriyle ilgili konularda asla hata etmez ve yanılmazlar. Eğer görevleri
konusunda hata edecek olsalar derhal görevli vahiy meleği Cebrâil tarafından
(vahyi gayr-i metlûv ile/Kur’ân dışı vahiyle) uyarılır ve hatalarının tashihi
sağlanır.
Görüldüğü üzere peygamberler de beşerdir;
etten ve kemikten yaratılmışlardır; onların da beden ve ruhları vardır; yemek
yemiş, tuvalete gitmiş, yoruldukları zaman yatıp uyumuş ve dinlenmişlerdir. Tıpkı
diğer insanlar gibi onlar da çok ağır imtihanlardan geçmiş ve bu sınavların hepsini
başarıyla atlatmışlardır.
İşte nasıl peygamberler yanılıyorsa onlar
gibi “insan” olan “liderler, önderler, şeyhler, mezhep imamları, hocalar, mollalar,
babalar, dedeler vs.” de yanılabilir. Bu kimseleri yanılmaz, hatasız, masum ve
günahsız kabul edenler, Allah ve peygamber ile doğrudan istişare ettiği/görüştüğü
palavralarına/zırvalarına inananlar, İslam dinini zerre kadar anlamayan,
öğrenmek istemeyen, böylece kendilerine zulmeden kimselerdir.
Onlara böyle sakat bir din anlayışını
aşılayarak “sapkın algının oluşumuna veya devamına neden olan” bütün din adamları
da kesinlikle büyük bir vebal altındadır. Çünkü peygamberler bile yanılıyorsa
diğer insanların da yanılmaları kaçınılmazdır. Bu konuda hiçbir insana
ayrıcalık tanınmamıştır. Kendilerine “üstün insan, mehdî, mürşid-i kamil,
seçilmiş insan, gavs, kutub, evtad, nükebâ, nücebâ, şeyh, hoca, molla vs.” gibi
kerameti kendinden menkul sıfatlar yakıştıran merdivenaltı din tüccarlarına
inanan, onları hatasız kabul edenler “sapkın bir yola girdiklerini” artık bilmeli
ve bu yoldan acilen dönmelidirler.
Parti liderlerini, tarikat önderlerini,
mezhep imamlarını, devrimci şahısları vs masum, yanılmaz, dokunulmaz ve hatasız
kabul ederek onların bütün görüş ve düşüncelerini kayıtsız şartsız savunan,
hatalarını yüzlerine söylemekten korkan, menfaati nedeniyle vahim yanlışlarına suskun/seyirci
kalanlar beş para etmez adamlardır. Zira bu zavallılar hem kendilerini hem de
başkalarını yanıltmalarının bedelini “dünyada ölmeden evvel” el âleme rezil ve
rüsva olarak, ahirette ise daha elim verici bir azapla karşılaşıp cehennemi
boylayarak ödeyeceklerdir.
Sonuç olarak, unutmayan, yanılmayan ve
hata etmeyen tek varlık biricik Yüce Allah’tır. O’ndan başka hiçbir ilah
yoktur. Kendilerine yarı ilahlık yakıştırılanların hepsi mahluktur, acizdir,
yemek yiyen, tuvalete giden, hastalanan, uyuyan, ağlayan insanlardır. Yüce Allah’ın
peşi sıra “peygamberleri, melekleri, şeyhleri, hocaları, mollaları, babaları,
dedeleri vs.” yarı ilah kabul eden ve onların ahiret gününde kendilerine torpil/ayrıcalık/iltimas
sağlayacağına inananlar da “imanlarına en büyük zulmü bulaştıran” müşriklerdir.
(20.11.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder