Kuran-ı Kerim’i Anlamak ve Yaşamak (111)
Kuran-ı Kerim’i Anlamak ve Yaşamak
(111)
İnsanlar şeytana ve şeytanlaşmış kimselere uyarak şirke düştüğü ve yanlış
yollara saptığı zaman Cenab-ı Allah, lütfunun, kereminin ve fazlının bir sonucu
olarak onlara kendi içlerinden bir peygamber ve kutsal kitap göndermiş, cennetle
müjdelemiş ve cehennemle de uyarmıştır.
Bilindiği üzere Yüce Allah, insanları karanlıklardan aydınlığa
çıkarmak, dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmalarını sağlamak için son vahiy Kur’ân-ı
Kerim’i göndermiştir. Kur’ân-ı Kerim, içinde hakikatler barındıran, Yüce
Allah’tan geldiğinde hiçbir şüphe olmayan ve Allah’a karşı sorumluluk bilinci
duyanlara hidayet yollarını gösteren bir rehberdir.[1]
Bu bakımdan dünya ve ahiret mutluluğunu kazanmak isteyen Kur’ân-ı Kerim’i
bilmek, tanımak, doğru anlamak, emir ve nehiylerine uygun hareket etmek
zorundadır.
Bir müslümanın kendisine rehberlik etmesi için gönderilen son kutsal
kitabı tanıması, okuması ve içindeki ilkelere uygun hareket etmesi kendi
iyiliğinedir. Bu nedenle akıllı bir müslüman her gün belirli vakitlerde kaliteli
tefsirlerden istifade ederek kutsal kitabı okuyabilir, anlayabilir, anladıklarını
uygulayabilir, bilmediklerini ise ehil olanlara sorup öğrenebilir.
Zira Kur’an’ın getirdiği ilahi prensipler herkes tarafından rahatlıkla
anlaşılabilecek düzeydedir. Nitekim Yüce Allah; “And olsun biz Kur’an’ı
düşünüp öğüt alsınlar diye kolaylaştırdık”[2] buyurmaktadır.
Görüldüğü üzere Kur’an, düşünmek, anlaşılmak, öğüt almak ve yaşanmak için gönderilmiş
son ilahi kitaptır.
Kur’an-ı Kerim, yüzünden en fazla okunan ve dinlenen bir kitap olduğu
halde, eğer müslümanlar hala onun ilkelerini gerçek anlamda öğrenememiş ve hayatlarına
aktaramamışlarsa sorgulamaları gereken kendileridir. Nitekim Kur’ân-ı Kerim,
içinde barındırdığı şaşmaz prensiplerle her türlü bireysel ve toplumsal
dertlere deva, manevî hastalıklara şifadır. Kur’ân’a gereken değeri veren,
bu ilahi prensipleri anlayan ve uygulayan toplumlar bu dünyada huzur ve güven
içinde yaşayacak, ahirette de cenneti elde edeceklerdir.
Nitekim Hz. Peygamber; “Her kim Kur’ân’ı okur, onu anlar, helâlini
helâl, haramını haram kabul ederse, Allah, bu Kur'ân sebebiyle onu cennetine
koyar" [3] buyurmuştur.
Aynı şekilde Kuran’ı anlamaya çalışırken tefekkürün önemine dikkat çeken Hz.
Muhammed, bunun nafile namaz kılmaktan çok daha faziletli olduğunu şöyle ifade
etmiştir: "Oturup, Allah’ın kitabından bir ayeti okuyup anlaman, senin
için yüz rekât (nâfile) namaz kılmandan daha hayırlıdır."[4]
Cenab-ı Hakkın; “Bu Kur’ân, ayetlerini düşünsünler ve akıl
sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır”[5] şeklindeki hitabı,
müslümanlar için bir emir mahiyetindedir. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerim’i okuyup,
anlamaya ve yaşamaya çalışmak en önemli kulluk vazifesidir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, kendi dönemindeki müslümanların Kur’ân’a
yaklaşımını eleştirmiş ve içine düştükleri yanlışı şu dizeleriyle dile getirmiştir:
“Ya açar Nazm-ı Celil’in bakarız yaprağına;
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilin;
Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için!”
Bu mısralardan çıkartılacak elbette önemli dersler vardır. Unutulmamalıdır
ki, bu kutsal kitap sadece mezarlıklarda ölülere veya Mevlit programlarında dirilere
okunmak üzere gönderilmemiştir. Elbette buralarda da okunabilir; okunmasında
bir sakınca da yoktur; ancak Kur’ân’ı evlerin başköşesine süs eşyası gibi
asmak, ona saygıdan dolayı yüksek bir yere koymak, sonra dijital dünyanın
büyülü atmosferinde kaybolup gitmek, oralarda vakit öldürmek son derece
yanlıştır.
Eğer Kur’ân-ı Kerim böyle göstermelik sevgiyle yüceltilir, ancak vaz
ettiği ilkeleri hayatın dışına itilir, televizyon programlarıyla vakit
geçirilirse çok büyük bir yanlış yapılmış olur. Bu itibarla Kur’ân-ı Kerim’e müslümanın
kimliğini ve kişiliğini inşa eden, prensipleriyle mü’minin ahlakını
güzelleştiren “değerli bir kitap” muamelesi yapılmalıdır.
Rabbim bütün insanları ve özellikle de müslümanları dünya ve ahiret
mutluluğunu kazanmalarını sağlayacak hayat kitabı Kur’ân-ı Kerim’i hakkıyla
okuyan, anlayan, içindeki emirleri uygulayan ve yasakladıklarından da kaçınan ihlaslı kullarından
eylesin. (20.02.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder