Köpekler ve Yalnızlık! (169)
Köpekler ve Yalnızlık! (169)
Batılı ülkelerin manevî değerlerden
uzaklaşması ve huzuru maddî şeylerde aramasının nedenleri üzerinde ülkemizde de
araştırmalar yapılmaktadır. Nitekim maddî yönden gelişip kalkınmış mezkûr devletlerdeki
insanlar mutluluğu geçici şeylerde aramaktadır. Bu köşe yazımızda Batılı
ülkelerde yaşayan insanların “köpeklere ve kedilere aşırı ilgi duymalarının/ göstermelerinin
nedenlerini” anlamaya çalışacağız.
Alkol
ve uyuşturucu kullanımının Batılı ülkelerde yaygınlaşması, kumarın,
eşcinselliğin, lezbiyenliğin, aile içi sadakatsizliğin artması, akrabalık ve
komşuluk bağlarının zayıflayıp kopması, bireyselciliğin ön plana çıkması,
ahlâkî değerlerin büyük ölçüde yıpranması ve benzeri hususlar bu ülkelerde
yaşayan insanları “yalnızlığa” itmiştir.
Dolayısıyla bu
yalnızlığın etkisini azaltmak ve dost edinmek isteyenler de bunu evcil
hayvanlardan olan “kedi ve köpeklerle” telafi etme cihetine gitmişlerdir. Köpeklerin sahiplerine olan sadakati ve her halükarda
onları korumaya odaklanmış olmaları, daha çok köpeklerin tercih edilmesi
sonucunu doğurmuştur. Maddî beklentilerini büyük oranda karşılamış bu insanlar
yalnızlıklarını gideren köpekleri “bir dost ve arkadaş” görmüşlerdir.
Nitekim yapılan araştırmalar, Batılıların
genellikle mutluluğu haplarda, teselliyi alkol ve uyuşturucu maddelerde,
sevgiyi ve sadakati ise hayvanlarda aradığını, hayvanlarla geçirilen vakitleri
en değerli vakitler olarak gördüklerini ortaya koymaktadır.
Yetiştirdikleri evlatlarından gereken
ilgiyi görmeyen karı veya kocanın zamanla yanlarında bulundurdukları köpeklere
dertlerini anlattıkları, onlarla bazı duygularını paylaştıkları ya da köpeğini
azarlayarak rahatlama yolunu seçtikleri belirtilmektedir.
Batılı ülkelerdeki veya başka devletlerdeki
benzer zihniyete sahip bireylerin de köpeklere aşırı sevgi ve ilgi duymalarının
nedenlerinden biri “yalnızlıklarını gidermek, onlarla birlikte yürüyüş yapmak
ve iyi vakit geçirmek arzusudur.”
Batılıların yaşam tarzını benimsemiş bu
insanlar yaşadıkları çevrede bencilliğin, çıkarcılığın, bireyselleşmenin
artması ve dinî-ahlâkî değerlerden uzaklaşılmasıyla birlikte kendilerini her
zaman seven ve sadık kalan bir köpekle mutlu olmayı tercih etmişlerdir.
Nitekim bireyselleşerek
dinin emir ve nehiylerinden uzaklaşan, mutluluğu ve özgürlüğü dijital ortamlarda
arayan insanoğlu zamanla bunlarla da tatmin olmamış ve teselliyi köpeklerde
aramaya başlamıştır.
Aynı şekilde bir veya bir kaç tane köpeğe
bakmayı, onlarla vakit geçirmeyi gelişmişlik ve üstünlük göstergesi zanneden bazı
kimseler de köpeklere aşırı ilgi göstermişlerdir.
Bu köpek sevgisinin ve onlara bakıp
ilgilenmenin zamanla “sosyal statü” olarak görülmesi ve köpeğe bakmayı maddî
durumunun iyi olduğunun işareti olarak gösterme ve övünme tutkusu da köpeklere
duyulan ilginin diğer nedenleri arasındadır.
İnsan ilişkileri zayıf, sosyalleşmemiş bazı
kimselerin de huzur ve güveni köpeklerde aramaya başlamaları hayvanlara olan ilginin
artmasının bir başka nedenidir.
Aile içi kavgalarda gerilim tırmandığında,
rahatsız ve tedirgin olan eşlerin köpeklere daha çok ilgi duymaya başladıkları
da ifade edilmektedir. Zira köpeklere kızılsa bile onların cevap vermediği,
sessizce dinlediği, oturup mahzunca beklediği bu yüzden de insanların köpeklere
olan sevgilerinin arttığı konuşulmaktadır.
Özetle köpeklere ilgi duymak, onlarla hayatı
paylaşmak, onlara gerekli eğitimi vererek çeşitli şekillerde (av, koruma, iz takibi, enkazda arama-kurtarma
çalışmaları, uyuşturucu arama, körlere yol gösterme, kızak çekme vs.
şekillerde) onlardan istifade etmek mümkün olmakla birlikte her şeyin
aşırısı da zararlıdır. Aşırıya kaçmadan
meşru ölçüler içerisinde köpeklere bakıp onlarla ilgilenmek ve onlardan en
güzel şekilde istifade etmek mümkündür. (Kehf, 18/18) Ancak toplumdan koparak, yalnızlığını paylaşma
bahanesiyle köpeklere aşırı ilgi göstermek, onları evin başköşesine oturtmak,
yatakta onlarla birlikte yatmak ve hayatının her anını onlara adamak, kulluğu gündemine
bile almamak kanaatimizce doğru değildir.
Her şeyin bir yeri/sınırı/ölçüsü vardır ve o
şey o yerinde güzel ve anlamlıdır. Yaratılış amaçları dışında hayvanlardan
istifade etmeye kalkışmak, aynı ortamda onlarla birlikte yaşamayı alışkanlık
haline getirmek, haddi aşmak ve yanlışa düşmektir. Bir köpeğin yeri, evin ya da iş yerinin avlusunda onun için özel olarak hazırlanmış
barınak veya kulübesinin içidir.
Sonuç olarak, bir köpeğin veya kedinin yeri kesinlikle evin başköşesi
veya yatak odası değildir. Zira hayat yalnızca köpek ve kedilerden ibaret
değildir. Haddi aşıp yanlışa düşen ve mutluluğu geçici şeylerde arayanlar
yalnızlıklarını köpek veya kedilerle gidermeye çalışmaktan ziyade, bu dünyaya
niçin gönderildiklerini araştırmaya, sorgulamaya, anlamaya, öğrenmeye, idrak
etmeye ve sonrasında da dünya ve ahiret mutluluğu elde etmek için
öğrendiklerini uygulamaya mahkûmdur. (18.06.2010, Hollanda)
teşekkürler sayın hocam. çok değerli bir çalışma emeğinize yüreğinize sağlık.
YanıtlaSil