Batılılaşma ve Doğululaşma (145)
Batılılaşma ve Doğululaşma (145)
“Batılılaşma”, hıristiyanların yaşam tarzını
taklit ederek ekonomik yönden gelişip kalkınacağını zanneden kimselerin içine girdiği
çıkmaz bir sokaktır. Oysa teknolojik yönden gelişip kalkınmak için Batılıların
yaşam tarzı yerine “gerçek bilimi, araştırmayı ve disiplinli çalışmayı” örnek
almak, bunları daha da tekâmül ettirmek gerekir. Zira şeklen Batılılara
benzemek ekonomik gelişme ve kalkınma için asla yeterli değildir. Örneğin Batı
müziği dinlemek, bale yapmak, dans etmek, onların giydiği kıyafetleri giymek,
şapka takmak “şeklen” onlara benzemektir. Ancak bunları yapan toplumlar gelişip
kalkınmış olmaz; aksine Batılılaşmış olur; taklitçi olur; dinine, diline, kültürüne,
töresine, örf ve adetlerine yabancılaşmış olur. Dolayısıyla Batılılaşmak ayrı,
gelişip kalkınmak ayrı şeylerdir. Birincisinin arkasındaki zihniyet “taklitçilik”
iken ikincisinin arkasındaki mantık ise “örnek almak” ve muasır milletleri her
yönden çalışıp geçmektir.
Aynı şekilde Doğululaşma da, on dört asır
önceki müslüman Arapların yaşam tarzını taklit ederek iyi bir müslüman
olacağını zanneden kimselerin içine girdiği çıkmaz bir sokaktır. Zira iyi bir müslüman
olmak için Arapların örf, adet, kültür ve geleneklerini “taklit etmek” yerine Kur’ân
ve sünneti doğru anlamak/yorumlamak, bu iki kaynağın ilke, esas, gaye, maksat
ve amacını özümsemek, model bir müslüman toplum oluşturmak ve yaşadığı çağın
insanına İslâm’ı en güzel şekilde temsil ve tebliğ etmektir. Çünkü İslâm’ın ilk
temsilcileri olan Araplara “şeklen” benzemek asla yeterli değildir. Örneğin
Arap müziği dinlemek, def çalmak, onlar gibi dans etmek, onların giydiği
kıyafetleri giymek, sarık sarmak, sakal bırakmak “şeklen” onlara benzemektir. Ancak
bütün bunları yapan iyi bir müslüman sayılmaz; aksine Doğululaşmış olur;
taklitçi olur; başka bir coğrafya ve kültürün örf ve adetlerini benimseyerek
kendi kültüründen uzaklaşmış, entegre değil asimile olmuş olur. Dolayısıyla Doğululaşmak
ayrı bir şey, iyi müslüman olmak ayrı bir şeydir.
Maalesef ülkemizde Batılılaşarak
kalkınacağını ve ekonomik yönden gelişeceğini zanneden belli bir kesim olduğu
gibi Doğululaşarak da iyi bir müslüman olacağını zanneden başka bir kesim vardır.
Her iki kesim de yanlış yoldadır. Onlara bu yanlışları en güzel dil ve üslupla
anlatılsa bile “bu iki fanatik kesim” ısrarla “taklitçiliği ve şekilciliği”
savunmakta, bir kavme benzediklerinde onlar gibi ekonomik yönden gelişip
kalkınacaklarını yahut çok iyi müslümanlar olacaklarını zannetmektedirler. Oysa
belki bu adamların/kadınların niyetleri iyidir/güzeldir; ama “gittikleri yol”
yol değildir; çıkmaz sokaktır; sonu felakettir. Yapmaları gereken “taklit” değil
“örnek” almaktır; “şeklen” benzemek değil “ilkesel hareket” etmektir.
Nasıl ki hiçbir peygamber kendi örf, adet,
gelenek ve kültürünü başka milletlere din diye dayatmamışsa, gerçek bir lider
de Batılıların kültürlerini, yaşam tarzlarını, giyim ve kuşamlarını “gelişmişlik
ve kalkınmışlık” olarak sunamaz/dayatamaz. Zira bunlar entegrasyonu ortadan
kaldıran asimilasyona kapı aralayan şekilci uygulamalardır. Birkaç nesil sonra
kalkındıklarını zanneden taklitçilerin Batılılaşması, müslümanlaştığını
zannedenlerin de Doğululaşması kaçınılmazdır. Örneğin opera ve bale izlemeyi
çağdaşlık sananlar Batılılaşırken, su ve tuvalet kağıdı yerine 1400 yıl önce
çöl şartlarında yaşayan Arapların taharet yaparken kullanmak zorunda kaldıkları
3 taşla tahareti savunanlar Doğululaşır.
Sonuç olarak hem Batılılaşma hem de Doğululaşma
taraftarlarının istisnasız tamamı “tek tipçi, fanatik, radikal, bağnaz, yobaz, şekilci,
litarist, taklitçi ve dayatmacı” olanlardır; ilkeleri değil kültürel benzeşimi ön
plana çıkartarak hedeflerine ulaşacaklarını zannedenlerdir; özde değil kabukta
dolaşanlardır; kavanozun camını yaladığı halde bal yediğini sananlardır. Dolayısıyla
gelişip kalkınmak için yapılması gereken teknolojide en önde giden ülkelerin
yaşam tarzlarını “taklit etmek” değil “bilimsel yaklaşımlarını” ön plana
çıkarmak ve onları “örnek” almaktır; kararlılık, çalışkanlık, disiplin ve üstün
başarılarla onları kendine hayran bırakmaktır; her yönden fark yaratıp
rakiplerini geçmektir. Aynı şekilde iyi bir müslüman olmak için de yapılması
gereken Kur’ân ve sahih sünnetin prensipleri ışığında “amaç, gaye, maksat ve
hedef gözeterek” hareket etmek, tüm dünyaya model olacak İslâmî değerler
üretmek, yaşayarak bunları temsil ve tebliğ etmektir. (27.11.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder