Ahde Vefa (107)
Ahde Vefa (107)
İnsanoğlu, toplum içinde yaşamak zorunda olan bir varlıktır. İnsanlar bir
arada yaşadıkları için ihtiyaç halinde birbirleriyle anlaşma ve sözleşmeler yaparlar.
Cenab-ı Hak müslümanlardan yaptıkları anlaşma ve sözleşmelere sadık/bağlı
kalmalarını istemiş,[1] insanoğlunun
verdiği her sözden dolayı sorguya çekileceğini haber vermiştir.[2]
Ahde vefa, sözünde durma, verdiği sözü yerine getirme İslâm ahlâkının en
önemli prensiplerindendir. İster Allah’a, isterse kullara karşı verilmiş her
ahit/söz yahut atılan her imza insanı borçlu kılar ve sorumlu yapar.
Ahdini bozmak/sözünde durmamak, en büyük zulüm ve haksızlıktır. Sosyal
hayatın sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi ve toplumda itimadın kökleşmesi için
ahde vefa, hayatî öneme sahiptir. Bunun en güzel örnekleri Hz. Peygamber’in hayatında
mevcuttur. Nitekim Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibi İslam düşmanları bile onun
vefasından, dürüstlüğünden, güvenilirliğinden asla şüphe duymamışlardır. Müslüman
olan ve olmayan birçok kimse kıymetli eşyalarını ona emanet olarak bırakmışlardır.
Bu yüzden de kendisine Peygamber olmadan önce “Muhammedü’l-Emin” demişlerdir.
Sözünde durmamak, insanları kandırmak demektir. Oysa Peygamberimiz; “Bizi
aldatan bizden değildir”[3] buyurmuşlardır.
Ahdini bozmak/sözünden dönmek dinen haram olduğu gibi sosyal hayat
bakımından da zararlıdır. Zira sözünde durmayan kimse şahsî itibar ve
saygınlığını kaybettiği gibi topluma da zarar verir. Nitekim ahde vefa
göstermemek, toplumda olması gereken güven duygusunu yok eder; bu da her şeyden
önce ticari ve sosyal faaliyetleri ve beşerî münasebetleri temelinden sarsar.
Kur’ân-ı Kerim, verilen sözü bizzat Allah adına verilmiş kabul eder. Yüce
Allah şöyle buyurmuştur: “Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir
bedelle (küçük menfaatlere) satanlar yok mu! İşte onların ahirette bir payı
yoktur. (Elleri boş kalacaktır). Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak,
onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için acı bir azap
vardır.”[4]
Allah Teâlâ, sözüne sadık olmayanların kıyamet günü hasmının
bizzat kendisi olacağını haber vermiştir.[5]
Dolayısıyla mahşer günü “sözüne sadık olmayan bir kul” için bundan daha büyük
felâket düşünülemez.
Resûlullah Efendimizin çok önemli bir uyarısını burada hatırlamakta yarar
vardır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuşunca
yalan söyler, söz verince sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edilince
hıyanet eder.”[6]
Öyleyse her zaman ve zeminde bir mü’min sözünde durmalı, asla yalan
söylememeli ve emanete hıyanet etmemelidir. Rabbim cümlemizi her türlü nifaktan
korusun, sözüne sadık dürüst ve erdemli kullarından eylesin. (23.01.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder