Yanlış Kur'an Anlayışı (33)

 

Yanlış Kur'an Anlayışı (33)

Ahmed Bican’ın Envâru’l-Âşikîn adlı eserinde yansıttığı yanlış anlayışlardan bir diğeri de “Kur’ân’ın nasıl okunacağı” konusudur.

Bican’ın naklettiği uydurma rivâyette, “âhirette Yüce Allah’ın görülmesinden önce diğer bütün peygamberlerin kendilerine inzal edilen kitapları okuyacakları, onların okuyuşlarını tamamlamalarından sonra da Hz. Muhammed’in Kur’ân’ı başından sonuna kadar okuyacağı ve sonrasında Allah’ın görüleceği” haber verilmektedir.

Burada Kur’ân-ı Kerim’in son olarak tilâvet edilmesiyle Allah’ın görülmesi arasında bir ilişki kurulurken “Kur’ân’ı anlamanın değil de onu okumanın ibâdet olduğu” gibi bir izlenim uyandırılması kesinlikle doğru değildir. Zira bu, Kur’ân’ı yüceltmek değil aslında onu hayatın dışına itmektir.

Elbette Kur’ân’ı yüzünden okumak bir ibadettir ve sevaptır; ancak kutsal kitabımız Kur’ân, kıyamet gününde değil bu dünyada iken okunup anlaşılmak ve içindekilerle amel edilmek üzere gönderilmiş son ilahi kitaptır ve müttakiler için bir hidayet ve şifa kaynağıdır.

Ahmed Bican, bahse konu rivâyetin ne öncesinde ne de sonrasında Kur’ân’ın bu dünyadayken okunması, anlaşılması ve emirlerinin yerine getirilmesi gerektiğine dâir hiçbir açıklama yapmamıştır.

Asırlardır bu ve benzeri rivâyetlerde “sürekli Kur’ân’ı yüzünden okumaya yapılan teşvikler” ise müslümanların çoğunluğunu “anlamadan kutsal kitabı okumanın daha doğru ve güzel olduğu kanaatine” götürmüş ve son ilahi kelamın manasını ve maksadını anlayarak okumak devamlı surette ileri tarihlere ertelenmiştir.

Bugün artık müslümanların haline bakınca “çok daha rahat görüleceği üzere” Kur’ân’ın manasını ve maksadını anlamaya çalışmak çok daha önemli hale gelmiştir.

Kanaatimizce sadece “yüzünden ve de anlamadan okumak” ideal bir okuma değildir. Kaldı ki metni anlamadan okuyarak seslendirmek, Kur’an’ın gönderiliş maksadına tamamen aykırıdır.

Çünkü dirileri uyarmak, açıklanmak, anlaşılmak ve yaşanmak maksadıyla gönderilmiş bir kitabı ve O’nu gönderen Yüce Yaratıcı’yı hakkıyla takdir edebilmek, ancak o kitabı en güzel şekilde anlamakla, ondan gereken ders ve ibretleri almakla ve içindekileri uygulamakla mümkün olabilir.

Arzu edilen böyle bir okuma neticesinde Kur’ân’ın kıyâmete kadar değişmeyecek evrensel ilkeleri mü’minlerin kişilik ve kimliklerini inşâ edebilir ve inananların ahlakı ancak o zaman “Kur’ân ahlâkı” olabilir.

Sonuç olarak, yukarıda nakledilen rivâyet sağlam dayanaklardan yoksundur ve Müslümanlar için esas olan “Kur’an’ı âhirette değil bu dünyada iken” okumak, anlamak ve yaşamaktır.[1] (17.08.2007)



[1] Geniş bilgi için bkz,  Dr. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alametleri, s. 85-86.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik Kader midir? I (361)

Evlilik Kader midir? II (362)

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!