Yanlış Kader Anlayışı (32)
Yanlış Kader Anlayışı (32)
Ahmed Bican’ın Envâru’l-Âşikîn adlı
eserinde ortaya koyduğu yanlış anlayışlardan bir tanesi de kader konusudur.
Zira Bican, “kaderciliğin” müslümanların arasında yayılmasına ve zihinlere “iyice
yerleşmesine neden olan uydurma rivâyetlere” eserinde yer vermiştir.
Örneğin o, naklettiği bir rivayette “hesap
gününde günahkârların halinden bahsederken Yüce Allah’ın dünyada günah işleyip “kendilerini
cennete lâyık görmeyen” mü’minlere karşı “Siz benim takdirim ile günah
işlediniz ve takdirimden kaçamadınız. Öyleyse şimdi de kaçamayacaksınız” dediğini
ve onları cennete girdirdiğini” söyleyerek doğru olmayan bir kader
anlayışını zihinlere yerleştirmiştir. Envâru’l-Âşikîn’de buna
benzer başka örnekler de mevcuttur.
Kişinin kendi tutum ve davranışlarını, inancını,
eğilimlerini, irâdesini yok sayan, başına gelen her şeyi “Allah’ın takdiri”
olarak görüp sorumluluktan kaçmasına neden olan, “kader mahkûmu” anlayışını
pekiştiren, hatalarını sorgulamasına imkân tanımayan bu tarz bir “kadercilik” fikri
İslâm’ın genel ilkeleriyle kesinlikle bağdaşmamaktadır.
Her ne hikmetse, işler yolunda giderken
“kaderi” hiç hatırlamayan/ akıllarına dahi getirmeyen Müslümanlar, işler kötüye
gidince birden bire “kaderi” hatırlamakta, onu suçlamakta ve adeta kaderi
“günah keçisi” ilan etmektedir.
Kaderi inkâr etmek elbette söz konusu
değildir; ancak “alına yazılmış bitmiş” böyle
bir kader yoktur. Kader, insanın genel gidişatına uygun olarak “alnına” an be
an, saniye saniye, salise salise yazılmaktadır.
Bu bakımdan insanın özgürlüğünü,
sorumluluğunu ve imtihan edildiği gerçeğini göz ardı eden “kadercilik anlayışı” doğru
değildir ve müslümanları sorumsuzluğa ve nemelazımcılığa sürüklemektedir.
Bu nedenle “Müslümanlara” İslâm’da
sorumluluğun kişiye ait olduğu, herkesin imtihân edildiği, herkese
yaptıklarının karşılığının eksiksiz verileceği, kişinin günahları “kendi
irade ve arzusu ile işlediği”, dolayısıyla da suçu Yüce Allah’a veya kadere/
feleğe atarak sorumluluktan kaçamayacağı ve yaptıklarının sonuçlarına katlanması
gerektiği açık ve net bir şekilde anlatılmalıdır.
Sonuç olarak, “Siz benim takdirim ile
günah işlediniz ve takdirimden kaçamadınız” şeklindeki “kader anlayışı”
sakat bir anlayıştır. İnsanlar yaptıkları bütün eylemlerden sorumludur. Hiçbir
kimse suçu “kadere/ feleğe/ zamana” atarak sorumluluklarından kaçamaz ve kurtulamaz.
İnsanların doğru bir kader anlayışına sahip olmaları için yapmaları gereken,
sağlam muhakeme ışığında sahih bir din anlayışına sahip olmaları, Kur’an ve
sahih sünnetin temel ilkelerini doğru dürüst öğrenmeleri ve hayatlarını da bu
ilkelere göre şekillendirmeleridir.[1] (10.08.2007)
Yorumlar
Yorum Gönder