“Tanrı Başarısız Oldu” Saçmalığı Üzerine Bir Değerlendirme
Yüce Allah, insanoğlunu
yoktan var etmiş, ona sayısız nimetler bahşetmiş, bu dünyada imtihan edeceğini
söylemiş (el-Mülk, 67/1-2), cenneti ve cehennemi elde etmenin kendi iradesine bağlı
olduğunu haber vermiş, özgür iradesiyle onu baş başa bırakmış ve bu fırsatı iyi
değerlendirmesini istemiştir.
Yüce Allah, verdiği bu
sermayeyle ticaret yapan insanoğluna ilave olarak rahmetinin, fazlının ve engin
lütfunun bir gereği olarak “kutsal kitap ve kendi cinsinden peygamber”
göndermiş, kutsal kitapta cenneti elde etmenin yollarını göstermiş, ilkelerini haber
vermiş, bunların nasıl yaşanılacağını ise bizzat peygamberler vasıtasıyla açıklayıp
öğretmiştir.
Yüce Allah, gönderdiği bütün
kitaplar ve peygamberler vasıtasıyla İblis’in insanoğlunun baş düşmanı olduğunu
haber vermiş (el-A’râf, 7/22; el-Fâtır, 35/6; Yasîn, 36/60-61; ez-Zuhruf, 43/62)
ve onu nasıl yeneceklerini konusunda çok önemli bilgiler aktarmıştır. Zira bütün
kutsal kitaplar (tahrif edilmemiş halleriyle), Yüce Allah ile İblis arasında
geçen konuşmayı nakletmiş ve şeytanın insanoğlunun baş düşmanı olduğunu onlara bildirmiştir.
Günümüzde bazı kimseler asırlardan
beri insanların çoğunluğunun yaptığı hatalara/ yanlışlara bakarak “Allah’ın
projesinin çöktüğünü, Tanrı’nın başarısız olduğunu, İblis’in haklı çıktığını”
söylemekte ve adeta saçmalamaktadır. Oysa bu tür görüşler tam bir hezeyandır.
İnsanların hatalarına bakarak Yüce Allah’ı suçlamak tam bir mantıksızlık ve
tutarsızlıktır. Zira Yüce Allah zaten insanların çoğunluğunun aklını
kullanmadığını, sağlıklı düşünmediğini, inanmadığını ve inananların
çoğunluğunun da şirk koşarak inandığını haber vermekte ve çoğunluğun
yaptıklarına bakarak bir karar vermenin doğru/ uygun olmadığını ve
olamayacağını söylemektedir.
Bu itibarla vereceğimiz şu
misal bu tür düşüncede olanların nasıl yanıldıklarını ve Yüce Allah’ı
suçlamalarının ne kadar hatalı olduğunu ortaya koyacaktır.
Örneğin zengin bir insanın
bir proje dâhilinde ülkesindeki fakir gençlerden (100) yüz tanesine “bir milyon
TL” borç/ sermaye verdiğini, kendi işlerini kurmalarını, ayakları üzerine
durmalarını, istihdam alanları oluşturmalarını, ellerini emeğini yemelerini,
kimseye muhtaç olmamalarını, kendilerini aldatmak isteyen kötü niyetli
kimselere karşı dikkatli olmalarını ve para kazanmaya başladıktan sonra da
verdiği sermayeyi faizsiz geri ödemelerini istediğini düşünelim. Ayrıca bu zengin
adamın kuracakları işte kendilerine danışmanlık yapmak üzere ücretini kendisinin
ödeyeceği uzman ve ehil kişiler görevlendirdiğini, bunların tavsiyelerini
dikkate almalarının kendilerine yarar sağlayacağını ifade ettiğini, bununla
yetinmeyerek nasıl başarılı olunacağının kurallarını içeren bir kitabı da
onlara hediye ettiğini hayal edelim.
Ancak bu gençlerin çoğunluğunun
kendi emirlerine verilen danışmanı dinlemediğini, başarının sırlarını içeren o kitabı
okumadığını/ umursamadığını ve verilen “bir milyon TL”yi har vurup harman
savurduğunu, kötü arkadaşlarla yiyip bitirdiğini ve o zengin adamın da borcunu
ödemediğini var sayalım.
Şimdi şöyle soralım:
Acaba bu projede başarısız
olan iyi niyetli merhamet sahibi “zengin o adam” mı yoksa çoğunluğu oluşturan “sorumsuz,
düşüncesiz, aklını kullanmayan fakir gençler” midir?
Bunların içinden çıkan az sayıdaki
dürüst ve güvenilir gencin yaptıklarına bakarak bu projenin iyi ve başarılı
olduğunu, söz konusu önemli fırsatı değerlendiren gençlerin kazançlı çıktığını
söylemek mümkün değil midir?
Kaldı ki bu iyi niyetli ve
merhamet sahibi “zengin o adam”, büyük çoğunluğun parayı batıracağını ve verdiği
o paranın geri dönmeyebileceğini hesaba katmamış mıdır? Bu ihtimali göz önünde
bulundurmamış mıdır? Bunu ön görememiş midir?
Bu gençlerin çoğunun hata
ettiğini, danışmanın önerilerini ve verilen kitabın tavsiyelerini göz ardı
ettiğini, kötü insanların peşinden gittiğini, ömürlerini tükettiğini, bu yüzden
de başarısız olduklarını söylemek yerine, o zengin adamı suçlarcasına bu
projenin başarısız olduğunu “zengin adamın projesinin çöktüğünü” iddia etmek
akılla, mantıkla, hakkaniyetle, insafla ve izanla bağdaşır mı?
Bu altın fırsatı
değerlendiremeyen gençlerin ekserisinin gaflet içinde olduğunu söylemek ve
kabahati onlara bulmak yerine bu fakir gençlere böyle bir imkânı sunarak onlara
“onurlu bir yaşam öneren” şefkat ve merhamet sahibi o zengin adamın başarısız
olduğunu söylemek ve onu suçlamak ne kadar adaletle ve insafla bağdaşır?
Özetle söylemeye
çalıştığımız şey şudur: İblis’in büyük bir sinsilikle ve ustalıkla “kendi yanına
çekmeyi ve cehenneme sürüklemeyi” başarmasının suçlusu Yüce Allah değil, aklını
kullanmayan, elçileri dinlemeyen, kitabı rafa kaldıran, ömrünü boş işlerle
tüketen, sorumsuz, sefih, bencil, müstekbir, zalim, duyarsız ve açgözlü
insanlardır. Çünkü onlar kutsal kitabı ve peygamberi dinlemek, sonsuz cenneti
elde etmek için çabalamak yerine işin kolayına kaçmış, “şeytanın ve
şeytanlaşmış insanların” süslü yalanlarına kanmış, onların peşinden gitmiş ve
kendi sonlarını kendileri hazırlamışlardır.
Bu sorumsuz kimseler ömür
sermayelerini tüketmiş, verilen şansı/ fırsatı/ imkânı doğru değerlendirememiş
ve ebedi olan ahiret hayatlarını mahvetmişlerdir. Burada başarısız olan Yüce Allah
değil, onlara altın tepside sunulan “cennette ebedî yaşama şansını/ fırsatını/
ganimetini/ hazinesini/ vaadini/ ticaretini” ellerinin tersiyle iten sefih insanlardır.
Dolayısıyla “Sorumsuz insanlar başarısız oldular” demek yerine “Tanrı
başarısız oldu, İblis haklı çıktı” diyerek kabahati Yüce Allah’a atmak/ yüklemek
yanlıştır.
Kaldı ki Yüce Allah, kendi
lütfu ve rahmeti olmasa insanların çoğunluğunun şeytana uyacağını, İblis’in
insanların ekserisini aldatacağını söylemekte, az sayıdaki kurtulanın o lütuf ve
rahmet sayesinde kurtulduğunu ifade ederek şeytanın hile, plan, desise ve
ayartmalarının çok güçlü olduğunu önceden haber vermektedir. (Nur, 24/21; Nisâ,
4/83) Görüldüğü üzere geçmişi ve geleceği çok iyi bilen Yüce Allah’ın mezkûr
âyetlerde haber verdiklerini hiç dikkate almayarak “Yüce Allah’ı hiçbir şey
bilmeyen, öngörüsü olmayan, yaptığı projesi çöken, İblis karşısında yenilgiye
uğrayan, İblis’in haklı çıkması karşısında bir şey yapamayan, aciz biri imiş
(antropomorfik)” gibi tanıtmak kesinlikle doğru değildir.
Aksine İblis başarılı
olmamıştır. Çünkü o, kıskançlığının, kibrinin ve kininin kurbanı olmuş, iradesini
kötü yönde kullanmış, Allah’ın emrine karşı gelmiş, isyan etmiş, ancak insanların
cennete girmemeleri için mücadele etmek üzere izin istemiş ve bu müsaadeyi
almıştır. Burada bir “görevlendirme veya yetki verme” söz konusu değil aksine “sonunda
cehennemi hak etme pahasına” istediği şeyin İblis’e verilmesi, yani kâfir de
olsa duasının kabul edilmesi vardır. Zira İblis, kendisiyle birlikte hareket
edenlerin cehenneme atılacağı tehdidine rağmen (el-A’râf, 7/18; Hûd, 11/119;
es-Sâd, 38/85) gözünü bürüyen hırs sonucu tövbeyi aklına dahi getirmemiş, kendisinin
insanlardan daha üstün olduğunu iddia etmiş, inatlaşmış ve imtihanı
kaybetmiştir. Zira onun imtihanı da “kavramsal düşünme melekesi verilen
insanoğlu”na secde edip etmemesi olmuştur. İblis, eşyaya isim koyma özelliği
ile yaratılmış insanoğlunun bu ayrıcalıklı özelliğini hazmedememiş, bir türlü
bunu kabullenememiş ve yaratılış orijiniyle övünme yanlışına düşmüştür.
Bilinmelidir ki, İblis/ Şeytan,
Yüce Allah’ın emrine karşı geldiği, tövbe etmediği ve büyüklük tasladığı için kâfir,
müşrik ve münafıklarla birlikte cehennemi boylayacaktır. Kaldı ki “sonunda
cehennemi hak eden birinin haklı çıkması veya başarılı olması” söz konusu değildir.
Zira İblis bu projede kötü adam rolünü seçmiş ve kendi sonunu kendisi
hazırlamıştır.
Sonuç olarak, her kim
“Yüce Allah’ın projesinin çöktüğünü, Tanrı’nın başarısız olduğunu, İblis’in
haklı çıktığını” söylüyorsa tek kelimeyle saçmalamaktadır. “Sorumsuz
insanlar başarısız oldular”, “Aklını kullanmayan insanlar kendilerine sunulan onurlu
ebedi yaşam fırsatını yani cenneti geri teptiler, cehennemi tercih ettiler”
demek yerine “Tanrı başarısız oldu, İblis haklı çıktı” demek ve bütün
kabahati böyle muhteşem bir sistemi kuran ve işleten Yüce Allah’a atmak tam bir
hezeyandır. Sağlıklı tefekkürün hakkını vermeye yanaşmayan insanların çoğunluğunun
yaptığı yanlışlara bakarak Yüce Allah’ı itham etmektir. Kanaatimizce burada
çöken Yüce Allah’ın projesi değil, kendilerine sunulan nimetlerin kadrini
bilmeyen, aklını kullanmayan ve cehennemi hak eden sefihlerin içi boş hayalleri
ve kuruntularıdır. (06.04.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yorumlar
Yorum Gönder