Palavralara İnanıp Gerçeklere Sırtını Dönenler Kaybeder



Ortaya proje koyamayan, inandırıcı olmayı bir türlü beceremeyen, kendi iç çekişmeleri nedeniyle her gün birbirinin boğazını sıkan bazı odaklar sadece konuşuyor ve aklını kullanmayan insanları aldatma konusunda da epey başarılı oluyorlar.
Örneğin bu odaklar, her gün şu yalanları medya organları vasıtasıyla topluma empoze ediyor, tespitlerini değil temennilerini dile getiriyor ve beyin yıkamaya da devam ediyorlar:
“Temel özgürlükler ayaklar altına alındı” diyorlar. Oysa temel özgürlükler ayaklar altına alınmadı, herkes özgürce yaşamaya devam ediyor, kimse kimsenin yaşam tarzına müdahale etmiyor.
“Demokrasi zedelendi” diyorlar. Oysa demokrasi zedelenmedi, aksine daha da gelişti ve gelişmeye devam ediyor.
“Adalet sistemi çöktü” diyorlar. Oysa adalet sistemi çökmedi, ağır aksak da olsa işliyor ve insanlar haklarını mahkemelerde aramaya devam ediyor.
“Hukukun üstünlüğüne olan inanç yok oldu” diyorlar. Oysa hukukun üstünlüğüne olan inanç devam ediyor, ancak bazı yanlış uygulamaların varlığı bazı insanların kafasını karıştırsa da insanlar adalet sistemine hala güven duyuyor.
“Basın özgürlüğü yok oldu” diyorlar. Oysa basın özgürlüğü yok olmadı, her gün herkes istediği haberi yapıyor, hiçbir müdahale ile karşılaşmıyor.
“Ülkede dikta rejimi var” diyorlar. Oysa herkes her gün istediğini yazıyor, konuşuyor, cumhurbaşkanını idam etmekle, mahzenlerde zehirlemekle bile tehdit ediyor, ama kendilerine hiçbir şey yapılmıyor. Alenen tehdit sonrası bile tutuksuz yargılanıyor sonunda da beraat ediyorlar.  
Bu bakımdan yukarıda bir kısmını saydığımız bu palavralara inananlar ve yanlış karar alanlar kendilerine yazık ederler.
Bu tür söylemleri sürekli tekrarlayan ve delilsiz konuşanlar içimizdeki algı operatörleri ve vazifeli etki ajanlarıdır. Bunların işi gerçekleri çarpıtmak, efendilerine hizmet etmek ve ülkeyi itibarsızlaştırmaktır. Bunu maksatlı yaptıklarını anlamak için farklı kaynaklardan bilgilenmeyen ve dolduruşlara gelenler sadece kendilerine değil ülkelerine de yazık ederler.
Oysa son on beş yılda Türkiye’de toplumsal mutabakat oluştukça insanlar vesayet odaklarının gasp ettiği bazı haklarını almaya başlamış, yavaş yavaş bazı baskılardan kurtulmuşlardır. Ekonomi canlanmış, savunma sanayiinde dışa bağımlılık azalmış, siyasal bağımsızlık kazanılmış ve büyük kalkınma projeleri hayata geçirilmiştir. Otoyollar, hastaneler, köprüler, tüneller, viyadükler, barajlar, hızlı trenler, havaalanları, tüp geçitler, İstanbul’a üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı inşa edilmiştir. Kanal İstanbul projesi hâlâ devam etmektedir ve on yıl içinde Allah’ın izniyle o da tamamlanacaktır. Özetle, Türkiye bölgesel güç olma yolunda hızla ilerlemektedir ve ayağındaki prangalardan kurtuldukça küresel güç olma yolunda da emin adımlarla ilerleyecektir.
Sonuç olarak, temennilerini “tespitler/ gerçekler” diye seslendiren, ülkenin gelişmesinden rahatsız olan, kamuoyunu yanlış yönlendiren söz konusu “etki ajanlarına” inanmak ve yanlış kararlar almak kendi ayağına kurşun sıkmakla eşdeğerdir. Zira Türkiye her gün özgürlüklerde, insan haklarında, demokraside, hukukun üstünlüğünde, kalkınmada ileri doğru gitmektedir. Birlik ve beraberlik içinde hareket edildikçe ve tefrikadan kaçınıldıkça bu gelişme artarak devam edecek ve buna hiçbir güç engel olamayacaktır. (17.08.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN                     
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik Kader midir? I (361)

Evlilik Kader midir? II (362)

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!