Hak Din İslâm ve Batıl Dinler
Bilindiği üzere Yüce Allah
katında hak din İslâm’dır. Zira Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e kadar gönderilen
bütün dinlerin ortak adı İslâm’dır. (Hac, 22/78). Bir başka ifadeyle Yüce Allah’ın
razı olacağı din, Hz. Muhammed’e gönderilen, tamamlanan, açıklanan, kemale
erdirilen ve kutsal kitabı Kur’ân-ı Kerîm olan dindir. (Mâide, 5/3)
Bu itibarla, İslâm’dan
başka diğer bütün dinler “batıl dinler” kategorisindedir. İslâm’dan başka din arayanlardan/ seçenlerden bu
din asla kabul edilmeyecektir. (Âl-i İmrân, 3/85) Dolayısıyla böyle yanlış bir tercih
yapanların ahiret hayatını kazanıp cennete girebilmeleri asla ve kata mümkün değildir.
Bu yazdıklarımız bizim
kanaatimiz değil Kur’ân-ı Kerîm’de herkese haber verilen gerçeklerdir. Nitekim
referans gösterdiğimiz âyetler dikkatlice incelendiğinde,” diğer âyetlerle
bağlantısı kurularak anlaşıldığında” bu hakikat açıkça görülecektir. Kaldı
ki bizim insanları cehenneme göndermek/ postalamak gibi bir görevimiz de yoktur.
Amacımız, onların acı gerçeklerle şimdiden yüzleşmelerini, akıllarını
kullanmalarını ve sahte din adamlarının tuzaklarına düşmemelerini temin etmektir.
Bize düşen görev, sadece uyarı ve hatırlatmadır. Bununla birlikte herkesin “yıkılacağı
yere kadar gitme özgürlüğü” vardır ve kimseye zorla bir şey yaptırmak da bizim
vazifemiz değildir.
Ancak şunu da hemen
belirtelim ki, bu son din İslâm’ı en güzel şekilde tebliğ ve temsil edemeyen,
yeryüzünde barış ve adaleti sağlamak için çabalamayan ve sorumluluklarının gereğini
yerine getirmeyen tüm müslümanlar da vebaldedir. Zira müslümanlar Allah yolunda cihat ederek (her
konuda en üstün gayreti ortaya koyarak) bu son din İslâm’ı insanlığa en güzel
şekilde tanıtmadıkları için sorumludurlar. Nitekim müslüman olmak bu
sorumluluğu almak demektir.
Bu sorumluluklarının
gereğini yapmayan gösterişçi dindarlar, kendilerinin kurtuluşa erdiğini
zannederek diğer din mensuplarına tepeden bakar ve sadece bireysel nafile ibadetler
yaparak cenneti elde edeceklerini zannederler ise mahşer günü bu yaptıklarının
hesabını ayrıca vereceklerdir.
Öte yandan bazı kimselerin
“semavî dinler”, “ilâhî dinler”, “İbrâhimî dinler” diyerek Yahudilik ve Hıristiyanlığı
da “İslâm ile aynı kefeye koymaları/ aynı kategoride değerlendirmeleri” kesinlikle
yanlıştır. Zira Allah katında geçerli olan din sadece ve sadece İslâm’dır.
Günümüzde İslâm dışındaki diğer bütün “dinler/ akımlar/ izmler/ ideolojiler/
hareketler” batıldır, boş ve geçersizdir.
Nitekim Yahudilik, özellikle
din adamları (hahamlar vs.) marifetiyle tahrif edildiği için (Mâide, 5/13, 41;
Bakara, 2/79; Âl-i İmrân, 3/78) Yüce Allah Hıristiyanlığı, Hıristiyanlık da din
adamları (rahipler vs.) eliyle tahrif edildiği için İslâm’ı göndermiştir. (Tevbe,
9/31) Yahudi ve hıristiyanlar kıskançlıkları nedeniyle son din İslâm’ı bir
türlü kabul etmeye yanaşmamışlardır. (Âl-i İmrân, 3/19; Bakara, 2/109; Şûrâ,
42/14; Câsiye, 45/16-17).
Tekrar ifade edecek olursak
“İbrâhimî dinler” kategorisine İslâm ile birlikte Yahudilik ve Hıristiyanlığın da
dâhil edilmesi ve “üç büyük din” denilerek insanların aldatılması son
derece yanlıştır. Zira böyle yapıldığında insanlar günümüzdeki tahrif
edilmiş Yahudilik ve Hıristiyanlığın da tıpkı İslâm gibi “hak din” olduğunu
zannetmektedir. Dolayısıyla “İbrâhimî dinler” kategorisine muharref (din
adamları tarafından genetiğiyle oynanıp tevhidden uzaklaştırılmış ve şirke
batırılmış) iki dini almak ve böyle yanlış bir algıya sebep olmak korkunç bir
vebali üstlenmek demektir.
Çünkü Yahudilik ve
Hıristiyanlık dejenere olmuş, tevhitten uzaklaşmış, şirke batmış ve netice
itibarıyla Hz. İbrahim’in adını istismar eden iki ayrı “batıl din” olmuşlardır.
Nitekim “Üzeyr Allah’ın oğlu” diyen yahudilerin de (Tevbe, 9/30) “İsa Allah’ın
oğlu” diyen hıristiyanların da (Mâide, 5/17; Tevbe, 9/30) hanîf olan Hz. İbrahim
ile hiçbir ilgileri yoktur, olmamıştır ve olamaz. (Âl-i İmrân, 3/67).
Kaldı ki Yüce Allah’a eş
ve oğul isnat etmek en büyük zulüm ve şirktir. (Bakara, 2/116; Nisâ, 4/48, 116,
171; Yûnus, 10/68; Meryem, 19/35; Enbiyâ, 21/26; Mü’minûn, 23/91; Furkân, 25/2;
Zümer, 39/4; Cin, 72/3) Nitekim Yüce Allah böyle yapanların kâfir olduklarını şu
âyette haber vermektedir.
“Gerçekten,
Tek Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığını gördükleri halde “Bakın, Allah
üçlünün üçüncüsüdür” diyenler, hakikati inkâr etmiş olurlar. Ve onlar bu
iddialarından vazgeçmedikçe, hakikati inkâr eden bu gibilerin başına şiddetli
bir azap gelecektir.” (Mâide, 5/73).
“Ey kitap ehli (olan hıristiyanlar)! Dininizde haddi
aşmayın (aşırılık etmeyin) ve Allah hakkında yalnızca hakkı (gerçeği) söyleyin!
Meryem oğlu İsa Mesih sadece Allah’ın elçisi, O’nun Meryem’e ilkâ ettiği
kelimesi (O’nun Hz. Meryem’e müjdesi, diğer insanlardan farklı olarak özel bir
yasayla yaratması) ve O’ndan bir ruhtur. (O’nun zatından ruh üfleyerek hayat
verdiği diğer canlar gibi bir candır, o da bir insandır). Artık Allah’a ve resullerine
inanın ve “Tanrı üçtür” demeyin. Kendi hayrınıza bundan vazgeçin. Allah tek
ilâhtır; çocuk sahibi olmaktan münezzehtir (uzaktır), göklerde ve yeryüzünde
olan her bir şey O’na aittir; koruyucu otorite olarak Allah yeter.” (Nisâ, 4/171)
Görüldüğü üzere tahrif
edilmiş Yahudilik ve Hıristiyanlık kesinlikle “batıl dinler” kategorisindedir
ve İslâm ile aynı kategoride değerlendirilebilmeleri asla ve kata mümkün değildir.
Böyle yapanlar ya cahillerdir ya da art niyetli kimselerdir.
Bu itibarla “semavî
dinler”, “ilâhî dinler”, “İbrâhimî dinler”, “ilkel dinler”, “kabile dinleri”
şeklinde yapılan tanımlamaların tamamı yanlıştır ve bu şekilde sıralanan dinlerin
tamamı “batıl dinler” kategorisine dâhildir.
Bilerek ya da bilmeden bu
tanımları kullananların derhal bu yanlıştan vazgeçmeleri gerekir. Batılılar bu tür
tanımlar yaptılar diye onların kavramlarını aynen alıp kullanmak, sorgusuz
sualsiz kabul etmek ve bunlar üzerinden İslâm’ı anlamaya veya anlatmaya çalışmak
dehşetengiz/ korkunç/ felaket bir şeydir ve bunun kabul edilebilmesi hiçbir
şekilde mümkün değildir.
Müslümanların alacağı ölçü
Kur’ân ve sünnetin ilkeleridir. Dolayısıyla şu an dünyada bir tane “hak din”
İslâm, bir de tahrif edilmiş, şirke batmış diğer bütün “batıl dinler” vardır.
Örneğin Hinduizm, Budizm,
Caynizm, Sihizm, Taoizm, Konfüçyanizm, Şintoizm benzeri bütün dinler “batıl
dinler” kategorisine dâhildir.
Aynı şekilde Teizm
(Tanrıcılık), Monoteizm (Tek Tanrıcılık), Politeizm (Çok Tanrıcılık), Gnostisizm
(Gizemcilik), Deizm (Yaradancılık), Agnostisizm (Bilinemezcilik), Nihilizm
(Hiççilik), Ateizm (Tanrıtanımazlık), Satanizm (Şeytana tapıcılık) vb. dinî
akımlar da “batıl dinler” kategorisindedir.
Sonuç olarak, Allah
katında hak din İslâm’dır. Yani bir tarafta hak din İslâm, diğer tarafta ise tüm
“batıl dinler” vardır. “Semavî dinler”, “ilâhî dinler”, “İbrâhimî
dinler”, “ilkel dinler”, “kabile dinleri” vs. şeklinde yapılan tanımlamalara dâhil
edilen bütün dinler/ dini hareketler/ akımlar “batıl dinler” kategorisindedir
ve bunların İslâm ile “bir, eşit ve aynı
statüde” değerlendirilebilmeleri hiçbir şekilde mümkün değildir. (25.05.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yorumlar
Yorum Gönder