Çevresel Kıyametin Alametleri
Okyanusları, denizleri,
gölleri, nehirleri ve dereleri pervasızca kirletmek, çevresel kıyametin
yaklaştığının bir habercisidir.
Gölleri ve nehirleri
kurutan her türlü faaliyete devam etmek, çevresel kıyametin yaklaştığının bir
habercisidir.
Bilinçsizce bazı hayvanların
neslini yok etmek, türlere zarar vermek ve gelişi güzel hayvan katliamı yapmak,
çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Havayı kirletmek, çevresel
kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Ormanları yok etmek,
çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Tarım alanlarını yok edip
ovalara şehirler kurmak, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Bitkilerin ve hayvanların
genleriyle oynayıp “yaratılışa menfî anlamda” müdahale etmek, çevresel
kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Fosil yakıtlarını tüketmeye
devam etmek ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemek, çevresel kıyametin
yaklaştığının bir habercisidir.
Su kaynaklarını ölçüsüz
bir şekilde harcamak, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Yer altı sularını hoyratça
tüketmek, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Kimyasallarla toprağı
kirletmek, çoraklaştırmak, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Tabiatın ekolojik dengesini
bozmak ve kendisini toparlamasına izin vermemek, çevresel kıyametin
yaklaştığının bir habercisidir.
Zehirli gazlar salarak
atmosferi görevini yapamaz hale getirmek, böylece güneşin zararlı ışınlarının dünyaya
geçişini kolaylaştırmak, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Küresel ısınmayı
tetikleyen faaliyetlerde bulunmak, çevresel kıyametin yaklaştığının bir habercisidir.
Bütün bu olumsuzluklar
artarak devam ederse “kelebek etkisiyle” daha şiddetli depremleri
tetikleyebilir, daha güçlü hortumlar ve kasırgalar oluşabilir. Yağmurların daha
kısa sürede ve daha fazla yağmasına, sel ve heyelan felaketlerinin artmasına yol
açabilir. Dünyanın değişik yerlerinde aylarca belki de yıllarca kalkmayan duman
tabakalarının/ yoğun sis bulutlarının oluşmasına, bunların güneş ışınlarının
dünyaya gelmesini engellemesine, bu durumun da insanların, bitkilerin ve
hayvanların hayatını olumsuz anlamda etkilemesine sebep olabilir.
Sonuç olarak, insanlar
kendi elleriyle kendilerine zulüm etmekte, yaptıkları her yanlışla kendi
çevresel kıyametlerini kendileri hazırlamaktadır. (Rûm, 30/41) Günün birinde
bunun acı sonuçlarıyla karşılaşmamaları için şimdiden tabiata sahip çıkmaları
ve onu korumaları gerekir. Kanaatimizce bu görev, öncelikli olarak tüm dünyaya
çevrecilik dersi vermesi gereken müslümanlara düşmektedir. (24.08.2018)
Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Yorumlar
Yorum Gönder