Oğlum! Hani Siz Muhabbet Fedaileri idiniz?
(Bu yazının duygusal/ hissî bir yazı
olduğu söylenebilir; zira demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçen kanlı
bir darbe girişiminin arkasından yazılmaktadır. Bu itibarla, yüzlerce şehit, binlerce
yaralı varken, ülke uçurumun kenarından dönmüşken daha soğukkanlı ve akademik
bir köşe yazısı beklemenin biraz insafsızlık/ haksızlık olacağı kanaatindeyiz. Nitekim
bu yazıyla duygularımızı dışa yansıtmaya, kahraman şehit ve gazilerimize duyduğumuz
minnet ve şükranı ifade etmeye, “tarafsız olmadığımızı, millî iradenin
yanında durduğumuzu” belirtmeye ve aldatılmış kimseleri uyarmaya
çalışacağız. Zira böyle kritik günlerde mert, cesur ve açık bir şekilde düşüncelerimizi
ifade etmemiz; ilkeli ve kararlı duruşumuzun, ayrıca milletimize duyduğumuz derin
saygı ve vefanın bir gereğidir. Geçmişte de nerede durduğumuzu bilmek/ öğrenmek
isteyenlerin yapmaları gereken şey; özellikle son üç yıldır dört ayrı sitede
(http://ahmeteminseyhan.blogcu.com/ http://www.vaazsitesi.net/ http://www.muftulukhaber.com/ http://www.yozgatyenigun.com/ ) yazdığımız köşe yazılarını dikkatle okumaları ve “yaptığımız
tespitlerde ne kadar da haklı olduğumuzu” yakından görmeleridir. Bu kısa açıklamalardan
sonra şimdi sözlerimize başlayabiliriz.)
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Muhabbet fedaisi, hiç kendi Cumhurbaşkanı’na
suikast düzenlemek için özel bir tim oluşturur, kaldığı oteli basar, iki korumasını
öldürür ve bayan korumaları tartaklar mı?
Muhabbet fedaisi, kendi Başbakanı’nın
otomobiline ateş açar mı?
Muhabbet fedaisi, Genelkurmay Başkanı’nın
boğazını sıkar, hazırladığı bildiriyi imzaya zorlar, kafasına silah dayar, adi
bir suçlu gibi ellerini arkasından kelepçeler ve bir odaya tıkar mı?
Muhabbet fedaisi, milletin
vergileriyle alınmış F-16 savaş uçaklarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Cumhurbaşkanlığı
Külliyesi’ni bombalar mı?
Muhabbet fedaisi, savaş
helikopterleriyle Emniyet Genel Müdürlüğü’nü tarar mı?
Muhabbet fedaisi, Özel Harekât
Merkezi’ni bombalar ve içindeki “çok iyi yetişmiş elli üç vatan evladını” şehit
eder mi?
Muhabbet fedaisi, milletin haber alma
hakkını engellemek için Türk-Sat Uydu Merkezi’ni havaya uçurmaya çalışır mı?
Muhabbet fedaisi, tanklarla sivil
insanların üzerine ateş eder mi?
Muhabbet fedaisi, boğaz köprüsünün
üzerinden makinalı tüfeklerle ve keskin nişancılarla halkın üzerine ateş açar
mı?
Muhabbet fedaisi, ulu’l-emre (siyasi
otoriteye) isyan eder ve milletini acımasızca katleder mi?
Muhabbet fedaisi, milletin parasıyla
alınmış silahları milletine doğrultur mu?
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Hani muhabbet fedaileri karıncayı bile
incitmezlerdi?
Hani muhabbet fedaileri ‘dövene elsiz
sövene dilsiz’ olurlardı?
Hani muhabbet fedaileri ‘tevazu,
mahviyet ve hacâlet içinde’ olurlardı?
Hani muhabbet fedaileri “kul hakkı”
yemezlerdi?
Hani muhabbet fedaileri milletin
birliği, beraberliği, huzuru, bekası ve mutluluğu için gerekirse “mağarada bile
yaşamaya” razı olurlardı?
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Öyleyse söyleyin bakalım. Bu sizin
yaptığınız takiyye değilse nedir?
Muhabbet fedaisi, şiddete başvurur mu?
Muhabbet fedaisi, haksız yere kan
döker mi?
Muhabbet fedaisi, yalan söyler
mi?
Muhabbet fedaisi, içki içer mi?
Muhabbet fedaisi, zina eder mi?
Muhabbet fedaisi, rüşvet alıp verir
mi?
Muhabbet fedaisi, başkalarının hakkını
yer mi?
Tüm bunları yapacaksınız, sonra da kalkıp
utanmadan; “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yok!”
diyeceksiniz.
Hadi oradan!
Sizi gidi şarlatanlar! Sizi gibi beyni
yıkanmış herifler!
Siz kimi kandırdığınızı zannediyorsunuz?
Siz herkesi kör, âlemi sersem mi sandınız?
Siz bizim aklımızla alay mı ediyorsunuz?
Evet! Açıkça görüldü ki, siz muhabbet
fedaileri falan değilmişsiniz!
Siz sadece ve sadece husumet fedaileriymişsiniz!
Siz milleti aldatmışsınız!
Siz vatana ve millete ihanet etmişsiniz!
Siz milleti arkadan hançerlemişsiniz!
Siz milletin çocuklarının maneviyatını
çalmışsınız!
Siz onları İslâm dinine değil kendi
tarikatınıza/ cemaatinize/ terör örgütünüze çağırmışsınız!
Siz onların beyinlerini yıkamışsınız!
Siz onları kendi kötü emellerinize
alet etmişsiniz!
Siz “hizmet” adı altında Batılı
güçlere “hizmet” etmişsiniz!
Siz onların içimizdeki “ajanları,
Truva atları ve işbirlikçileri” olmuşsunuz!
Sizi gidi utanmazlar sizi! Sizi gidi Siyonist
uşakları sizi!
Bak işte! Hem kendinize hem eşinize hem
çocuklarınıza hem akrabalarınıza hem de tüm dünyaya rezil oldunuz!
Dost edindiğiniz yahudi ve
hıristiyanlar bile; “Vatanını satan bu alçaklar bizi dünden satarlar!” diyerek
sizi terk etti!
Onlar bile sizden çok korkmaya ve
ürpermeye başladı!
İçten içe sizden nefret ediyorlar!
“Ne kadar da aşağılık ve alçakmış
bunlar!” diyorlar.
“Bunlar hain değil, akıl almaz bir
hain!” diyorlar!
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Birazcık utanmanız varsa bu milletten
özür dileyin!
Pişmanız, deyin! Aldatıldık, deyin! Kandırıldık,
deyin!
Şimdi gaflet uykusundan uyandık, deyin!
Ama siz hala kuyruğu dik tutmaya ve
millete tehditler savurmaya devam ediyorsunuz! “14.08.2016’yı bekleyin, göreceksiniz gününüzü!!!” diyorsunuz!
Hâlâ şu gerçeği anlamadınız!
“Milleti kazanan mücadeleyi kazanır,
milleti kaybeden mücadeleyi kaybeder.”
Siz kaybettiniz!!!
Siz bittiniz!!!
Siz yavaş yavaş yok olacaksınız!!!
Sizin peşinizden tıpkı sizin gibi aptallardan
başkası gitmeyecek!!!
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Ama unutmayın!
Siz halkın gözünde “beddua” ederken
bittiniz!
Siz halkın gözünde her gece “beddua
seansları” düzenlerken bittiniz!
Siz halkın gözünde “soruları çalıp kul
hakkı” yerken bittiniz!
Siz halkın gözünde “hak etmediğiniz
makamları/ koltukları/ rütbeleri/ unvanları” gasp ederken bittiniz!
Siz halkın gözünde onların üzerine “bomba”
yağdırırken bittiniz!
Siz halkın gözünde “vatanı” satarken
bittiniz!
Siz halkın gözünde “düşmanla işbirliği”
yaptığınızda bittiniz!
Siz ellerinde bayraklarla vatanını
düşman işgaline karşı korumaya gelen sivil halkı silahlarla tararken,
öldürürken ve yaralarken bittiniz!
Siz milletin gözünden tamamen
düştünüz.
Halkın % 99’u artık sizden nefret
ediyor!
Yüzünüzü bile görmek istemiyor!
Ama siz hâlâ kendinizi bir şey
zannediyorsunuz!
Allah’a değil bir fâniye (ölümlü
insana) güveniyorsunuz!
Onun yalanlarına kanıyorsunuz!
Ey “muhabbet fedaileri (!!!)”
Birazcık aklınız kaldıysa tövbe edin
ve Yüce Allah’a yalvarın! Umulur ki affedilirsiniz!
Ancak şunu da unutmayın! Böyle devam
ederseniz, bu terör örgütüne destek olmayı/ sempati duymayı sürdürürseniz yaptıklarınızın
bedelini hem bu dünyada hem de ahirette asla ödeyemeyeceksiniz! Çırpındıkça
daha da batacak ve ahiret günü kat be kat azabı tadacaksınız! (Furkan,
25/68-71; Nahl, 16/88).
Sonuç olarak, kendi düşen ağlamaz.
Şeytanı ve şeytanlaşmış adamları dost edinen kaybeder. Belden aşağı vuran, kul
hakkı yiyen, yalan söyleyen, ikiyüzlülük ve riyakârlık yapan, takiyeye sarılan her
iki âlemde de rezil rüsva olur. Sevgi, hoşgörü, barış, kardeşlik gibi
kavramlarının arkasına sığınarak milletini aldatanlar ve onlara tepeden
bakanlar er ya da geç “tepetaklak” olmaktan asla ama asla kurtulamazlar.
(05.08.2016)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet
Emin SEYHAN
Kafkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Öğretim Üyesi
Yorumlar
Yorum Gönder