Tanıdığım Tüm Kibirliler Hep Kaybettiler (334)

 

Özgüven sahibi olmak ile kibirli olmak maalesef birbirine karıştırılmaktadır. Oysa özgüven ile kibir tamamen farklı şeylerdir. Bir insanın kendine güvenmesi normalken sınırı aşıp “kendini beğenmeye başlaması” ve kibirlenmesi yanlıştır.

Mesela kibirli insan “kendini aşırı derecede beğenir, başkalarından üstün, önemli, özel ve ayrıcalıklı” görür. Kendisinin en akıllı, en yetenekli, en üstün ve en iyi insan olduğuna inanır. Sürekli övülmeyi ve pohpohlanmayı ister, menfaatçidir.

Kendi çıkarları için her şeyi göze alır, evrensel hukuk ve ahlâk ilkelerini çiğner, yalan söyler, iftira atar, belden aşağı vurur. Son derece kıskanç, kinci ve nankördür. Kesinlikle empati nedir bilmez. Beklentileri karşılanmazsa sinirlenir, eleştiriye asla tahammül edemez, suçu hep başkalarına atar, kendine hiçbir zaman toz kondurmaz.

Kandırmayı başardığı saf insanların duygularını istismar eder ve onları tepe tepe kullanır. Çıkarı bitince de onları bir kenara atar ve derhal unutur; çünkü onun kitabında vefaya asla yer yoktur. O elit/mütref/azgın sadece ve sadece kendini sever. Amacı, zenginlik, güç, servet, şöhret elde etme veya insanları yönetme arzusudur. 

İşte bütün bu özelliklere sahip kibirli insanlar hem Yüce Allah tarafından hem de aklını kullanmasını bilen diğer insanlar tarafından asla sevilmez.

Diğer taraftan bir yöneticinin görev yaptığı yerde gururlu olması kibir değil, vakardır ve çalışma ahengi ve iş disiplini için buna ihtiyaç vardır.

Ancak bu yöneticinin iş yerinde sergilediği tavrı evinde veya sosyal hayatında devam ettirmesi doğru değildir. Çünkü kişi özel yaşamında alçak gönüllü ve müşfik olmak zorundadır. Elbette iş hayatında işletmenin devamı için öyle davranması doğrudur ve bu kabul edilebilir bir şeydir. Eğer iş yaşamında yufka yürekli olursa o yöneticinin iş yerinde düzeni sağlaması ve iyi bir yönetici olması imkânsızdır. Zira farklı sosyal statüler, değişik davranış biçimlerini gerekli kılar.

Yüce Allah kendini beğenen kibirlileri sevmediğini şöyle haber vermektedir: Âyetleri birlikte okuyalım.

“Ve yeryüzünde kurumlanarak (kasılıp kabararak/böbürlenerek) dolaşma; çünkü (böyle yapmakla) sen ne yeri yarabilir ne de boyca dağlara ulaşabilirsin! Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin nazarında hoş görülmeyen şeylerdir.”[1] 

“...Çünkü Allah, kendini beğenip böbürlenen (şımaran/mağrurlanan) kimseleri sevmez.”[2]

Bu uzunca girişten sonra şunu ifade edebiliriz: Bu zaman kadar ki gözlemlerimiz bize şunu öğretmiştir ki, “iş, spor, siyaset, sanat, din, bilim vs. dünyasından” ne kadar tanıdığımız ve sonları ne olacak diye merak edip yakından takip ettiğimiz kibirli, ukala adam/kadın varsa hepsi manen kaybettiler ve ahir ömürlerinde de bu dünyadan rezil bir şekilde ayrılıp gittiler.

Çünkü bu gibi kibirliler azıttıkça azıttılar, yoldan çıktılar, kontrolü kaybettiler, dizginlerini şeytanlarının ellerine verdiler. Güç zehirlenmesi yaşadılar. Her türlü ilkesizliği ve aşağılık davranışı menfaatleri uğruna yaptılar. Dünyevî çıkarlar elde etmek için manevî değerlere savaş açtılar. Müşrik, mücrim, fasık ve kâfirlerle işbirliğine giriştiler. Salyalı ağızlarıyla mü’minlere, mazlumlara, mağdurlara, garibanlara dil uzattılar. Günahlarına hiç ama hiç pişmanlık duymadılar. Bütün bunları büyük bir küstahlık ve densizlik içinde yaptılar.

Sonuç olarak, kendini beğenen tüm kibirliler/narsistler bu dünyadayken egolarını tatmin ederek güzel görünen günler/yıllar geçirseler, mazlumlara tepeden baksalar, ellerindeki yetkileri kötüye kullansalar, kul hakkı yeseler de daha bu dünyadan ayrılmadan rezil ve rüsva olmaktan da kurtulamadılar. O yeniden diriliş gününde ise bütün bu yaptıklarının hesabının kendilerine sorulacağı ve ahirette de mutlaka kaybedenlerden olacakları zaten izahtan varestedir. (12.06.2015)



[1] el-İsrâ 17/37-38.

[2] el-Hadid 57/23.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evlilik Kader midir? I (361)

Evlilik Kader midir? II (362)

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!