Müslüman Terörist Olamaz, Terörist de Müslüman Olamaz! (313)
Her
şeyden evvel şunu ifade edelim ki, emperyalist Batı dünyasının “demokrasiden,
insan haklarından, hukukun üstünlüğünden ve ifade özgürlüğünden” bahsetmeye hiç
mi hiç hakları yoktur.
Çünkü Amerika kıtasındaki 150 milyon
Kızılderili’yi hunharca katleden ve topraklarını ellerinden alan barbarların
“insan haklarından” bahsetmeye hakları yoktur.
Avusturalya kıtasındaki 20 milyon Aborjin’i
hunharca katleden ve ülkelerini ellerinden alan barbarların insan haklarından
söz etmeye hakları yoktur.
Afrika kıtasındaki milyonlarca insanı
öldüren, 150 milyon zenciyi köleleştiren, bu ülkelerin doğal kaynaklarını kendi
ülkelerine taşıyan barbarların insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Dünyanın değişik coğrafyalarındaki
ülkeleri sömürgeleştiren, onların yeraltı kaynaklarını sömüren, bu ülkelerin
özgür insanlarını utanmadan “köle diye satan”, üstelik bu vatandaşlar arasında
ayrımcılığı körükleyerek birbirlerine düşüren, iç savaşlar çıkartan barbarların
insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Kendi dünyevî çıkarları uğruna
başlattıkları I. ve II. Dünya savaşlarında 50 milyon insanın ölümüne neden olan
barbarların insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Hiroşima’ya ve Nagazaki’ye atom
bombalarını atıp yüzbinlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının sakat kalmasına
neden olan barbarların insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Avrupa’nın göbeğinde Bosna-Hersek’te
1992-1995 yıllarında yüzbinlerce müslümanı katleden, milyonlarcasını
topraklarından sürgün eden, Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün korumasındaki
Srebrenica’da binlerce insanın öldürülmesine göz yuman barbarların insan
haklarından söz etmeye hakları yoktur.
Kendi yaptırdıkları terör saldırılarını
(9/11) bahane ederek Irak ve Afganistan’ı işgal eden, orada milyonlarca insanı
vahşice katleden barbarların insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Filistin topraklarını işgal eden,
yüzbinlerce masum insanı öldüren, milyonlarcasını topraklarından göçe zorlayan,
kalanları ise zor şartlar altında yaşamaya mahkûm eden barbarların insan
haklarından söz etmeye hakları yoktur.
Suriye’de her türlü kimyasal silah
kullanılarak gaddarca katledilen yüzbinlerce insanın halini görmezlikten gelen,
daha çok silah satma uğruna savaşları körükleyen barbarların insan haklarından
bahsetmeye hakları yoktur.
Satılmış kukla
yönetimleri destekleyen, onların iş başında kalması için her türlü yolu
deneyen, demokrasiyi rafa kaldıran, aşiret liderleriyle iş tutan, darbecileri
seven, “sahte şeyhler/hoca müsveddeleri/din tüccarları sayesinde gelişmekte
olan ülkelerin yönetimini ele geçirip mandacı hükümetler” kurduran vampirlerin
demokrasiden ve insan haklarından bahsetmeye hakları yoktur.
Bu nedenle Batı dünyasının geçmişi
karanlıktır ve onların demokrasiden, insan haklarından ve özgürlüklerden
bahsetmeye hiç mi hiç hakları yoktur. Sadece kendilerini düşünen bu
zavallıların “menfaatleri için” yapamayacakları hiçbir şey yoktur; aklı başında
herkesin bunu böyle bilmesi de şarttır/elzemdir.
Görüldüğü üzere kurdukları kölelik
düzeninin yıkılmaması için değişik terör örgütlerini kullanan sömürgeci güçler
boş durmamaktadır. İslam dünyasının muhtelif bölgelerindeki sakat İslam
anlayışlarına sahip kimseleri bulmakta, önlerini açmakta, desteklemekte ve bu
sefihleri kullanarak İslam dünyasına zarar vermeye devam etmektedir. Bunların
oyununa gelen Neo-Hâricîlik, Neo-Selefîlik, Neo-Vehhâbîlik gibi çeşitli
akımların etkisinde kalan kimseler de manipülasyonlara (hileli yönlendirme) açık
olduklarından kolayca aldatılabilmektedirler. Çünkü ayı ile yatağa girmeyi kabul edenlerin ahmak oldukları ve başka
türlü hareket edemeyecekleri zaten bellidir.
Bu nedenle söz konusu İslam yorumları
çok yanlış, tehlikeli ve zararlıdır. Çünkü İslam dünyasında taraftarları % 3-5
civarında olan bu zihniyeti çok iyi tespit eden Batı dünyası, sürekli onları
güçlendirme çalışması yapmakta ve palazlanmaları için de her türlü desteği
vermektedir. Zira İslam’ın “bu katı,
sert, haşin, literal, şekilci anlayışının/yorumunun” mensupları sayesinde
onları kolayca kandırmakta, terör eylemleri yaptırmakta ve bir taşla kuş
katliamı yapmaktadır.
Bu nedenle Kur’ân ve sünnete literal
(lafzen) yaklaşarak oradan kendince hükümler çıkartan, bu iki kaynağın “ne dediği ve ne demek istediği”
üzerinde kafa yormayan, bir başka ifadeyle “amaç, gaye, maksat üzerinde” yoğunlaşmadan sonuca varan, aklı
devre dışı bırakan bu tür zihniyet mensuplarının büyük yanlışlar yaptığı,
İslâm’a çok zararlar verdiği, kendilerine ve tüm müslümanlara zulmettiği
aşikârdır.
Dolayısıyla böyle sakat bir din
anlayışını benimseyen sözde müslümanların Kur’ân’ı bu tarz bir okumayla
anlamaya çalışmalarının son derece sağlıksız olduğu ve bu yanlışlık karşısında
suskun kalmamanın gerekliliği açıktır. Çünkü bu adamların eylemleri tüm İslam
dünyasına mal edilmekte ve müslümanlar rencide/tedirgin edilmektedir.
Dolayısıyla yıllardır yazdığımız şu gerçeğin altını bir kez daha çizmemiz farz
olmuştur:
Kur’ân ve
sünnete bütüncül bir nazarla bakmayan, lafzî anlamlara boğulan, vücûh
ve’n-nezâir’i terk eden, sebeb-i nüzûle aldırmayan, teşbih, temsil, mecaz,
kinaye, istiare gibi sanatları göz ardı eden, sembolik anlatımları hakikatmiş
gibi algılayan, mana ve maksat eksenli okumalar yapmayan, aklı ve muhakemeyi
devre dışı bırakan kimseler mutlaka yanılır ve başkalarını da yanıltmaları
kaçınılmaz olur. Bu nedenle vebalden kurtulmak isteyenlerin çok dikkatli
olmaları, bilmedikleri sahada söz söylememeleri ve din hakkında konuşmayı terk
etmeleri gerekir. Aksi halde Yüce Allah’ı ve Hz. Muhammed’i yanlış tanıtmanın
vebaliyle ahiret günü cehennemden kurtulabilmeleri mümkün değildir.
Nitekim müslüman olduğunu iddia eden,
oysa Batılı ülkelerin istihbarat örgütleri tarafından maşa olarak
kullanıldıklarını bir türlü anlamayan bu akımların mensupları bazı eylemlere
girişmekte ve İslam’a açıkça zarar vermektedir.
Diğer taraftan Batılıların bir kısmının
da İslam dinine karşı hakaretleri, istihzaları, aşağılamaları, her fırsatta
saygısız ve seviyesiz üslupla kinlerini kusmaları ve Batı kamuoyunun da buna
suskun/sessiz kalması elbette yanlıştır. Eleştiri ayrı şeydir, hakaret ayrı
şeydir. Bunların yaptıklarının ifade
özgürlüğü ile hiçbir alakası yoktur. Dolayısıyla Yahûdilik’e olduğu gibi İslâmî
değerlere ve sembollere karşı hakarette bulunmak da suç kabul edilmeli ve
küstahça İslam’a saldıranlar kesinlikle cezasız kalmamalıdır. Aksi halde
terör saldırıların ardı arkası da kesilmeyecektir. Bu terör eylemleri nasıl meşru değilse onların da İslam’ın kutsallarına
hakaret etmeleri aynı şekilde haklı ve meşru değildir.
Dolayısıyla “ifade özgürlüğü” kılıfının
arkasına saklanarak müslümanların kutsallarına hakaret edenlere hak ettikleri
cezalar Batılı ülkeler tarafından verilmelidir. Aksi takdirde bu gibi eylemlere
zımnen destek verdikleri için suçludurlar; haksızdırlar ve ağlamaya/sızlanmaya
hakları yoktur. Zira rüzgâr ekenin
fırtına biçeceği, kendi düşenin ağlamayacağı, besledikleri karganın gözlerini
oyacağı, kısacası yaptıklarının karşılığını görecekleri aşikârdır.
Öte yandan bir fikri çürütecek olan
ondan daha sağlam fikirdir. Müslümanlar her türlü görüş ve düşünceye açıktır ve
savunamayacakları fikirleri de yoktur. Ancak tahkir/alay/küçümseme/psikolojik
saldırı söz konusu olunca fikirleri konuşmak imkânsız hâle gelmektedir. Bu
bakımdan özellikle Hz. Peygamber’e yazılı, sesli, görsel veya sosyal medya
aracılığıyla tahkirde bulunanların yaptıkları doğru değildir. İslam’ı da, Hz. Peygamber’i de ilmî üslupla
hakaret etmeden eleştirmeleri mümkündür. İslam âlimleri ise onlara gereken
cevapları elbette vereceklerdir.
Diğer taraftan
karşıt görüşlere fikirle değil de kendi kişisel görüşüne dayanarak şiddet ve
terörle karşılık vermek de doğru değildir. Kaldı ki böyle bir kararı ancak devletin
karar mekanizmalarında bulunan yöneticiler “ortak aklı devreye sokarak verir ve
ilgili/yetkili kişiler” de bunu uygular. Bir kimsenin kendi kafasına
göre eline silahı alıp İslam’a hakaret edenleri cezalandırması daha en baştan
İslam’ın ilkelerine aykırıdır.
Öte yandan söz konusu teröristler insanlık
dışı eylemleriyle “bir insanlık suçu” işledikleri için tüm müslümanları bundan
sorumlu tutmak ve “dinci terör” diye İslam’ı yaftalamak son derece yanlıştır;
aptalcadır ve hastalıklı bir ruh hâlinin dışa yansımadır.
Zira kerameti
kendinden menkul teröristlerin cinayetlerini İslam’a mal etmek art niyetli bir
yaklaşımdır. Bu
teröristlerin İslam ve müslümanlarla hiçbir alakası yoktur. Bu eylemleri İslam ile ilişkilendirmeye
çalışanlar sadece şeref yoksunlarıdır.
Bu nedenle müslümanları suçlu göstermeye
çalışan bu türlü algı operasyonlarına karşı dikkatli olmak ve bu oyunları
bozmak gerekmektedir. Çünkü bu eylemleri bahane eden şer odakları bütün suçu
İslam’a ve müslümanlara mal etmekten çekinmemekte, Türkiye içerisindeki
işbirlikçileri de bu fırsatı değerlendirmekte, büyük bir zevkle İslam’a
saldırmakta, iplerini ellerinde tutan Batılı abileri gibi sürekli havlamakta ve
sağa sola çifte atmaya devam etmektedir. Burada atalarımızın “eceli gelen itin
cami duvarına işeyeceği” sözünün bir kez daha hatırlatılmasında yarar olduğu
ifade edilebilir.
Bu itibarla,
nasıl cinayet işleyen bir hıristiyan nedeniyle tüm hıristiyanları ve
Hıristiyanlığı suçlamak doğru değilse, aynı şekilde müslüman olduğunu iddia
eden birilerinin cinayetleri nedeniyle de İslam’ı ve müslümanları
suçlamak/karalamak yanlış ve anlamsızdır.
Öte yandan
kendi kafasına göre karar vererek bu cinayetleri işleyen katiller veya satılmış
sahte şeyhler/yarım hocalar/sahte halifeler tarafından cennet vaadiyle
kandırılan cahil teröristler/caniler/beyni yıkanmış zavallılar da kesinlikle
suçludur. Bu uyuşturulmuş beyinlerin cinayetlerini tüm müslümanlara
mal edip onları suçlu ilan etmek, ayrımcılık yapmak, ötekileştirmek, nefret
söylemleri yaymak ve düşmanlığı körüklemek ise asla doğru değildir. Çünkü terör
sadece müslümanların değil, insanlığın ortak sorunudur. Kaldı ki yapılan bu eylemler doğrudan ve dolaylı olarak “hem İslam’a hem
de bütün müslümanlara” zarar vermektedir. Hz. Peygamber’in intikamını
aldığını iddia edenler aslında bu saldırılarıyla en büyük hakareti/haksızlığı
da ona yapmışlardır. Dolayısıyla terör eylemlerini meşru gösteren bir kimsenin
müslüman olması söz konusu değildir. Çünkü
göz göre göre dinine bu şekilde zarar veren sefihlere sahip çıkmak, bütün
uyarılara rağmen yapılan yanlışları onaylamak “o kişinin zaten müslüman
olmadığının” bir delilidir. Çünkü müslümanların dertleriyle dertlenmeyen
birinin müslüman olduğu iddiası sadece yalandır/palavradır; o kişi olsa olsa
sadece nifak ve fısk ehlidir.
Bu itibarla, oynanan oyunları ve algı
operasyonlarını tarumar etmek ve etkisizleştirmek için dünyada yaşayan tüm
müslümanların alçakça terör saldırıları karşısında “terörü telin mitingleri ve
yürüyüşleri” düzenlemeleri elzemdir. Hiçbir kimse İslam’ı hedef alan bu tür
saldırılara karşı sessiz, suskun ve tepkisiz kalmamalı, net tavır ortaya
koymalı ve onurlu ve ilkeli duruşundan asla taviz vermemelidir. Zira hiçbir
kimsenin İslâmî değerleri ve sembolleri hoyratça tüketmeye/rencide etmeye,
terör eylemleri meşru ve mazur göstermeye hakları yoktur.
Bu itibarla, terör eylemlerini yapan bu
sözde müslümanlarla İslam’ın ve diğer müslümanların hiçbir ilgilerinin olmadığı
tüm dünyaya kararlılıkla gösterilmeli, ölenlerin yakınlarına ve cinayetlerin
işlendiği ülkenin halkına başsağlığı dilenmeli, aynı acıların tekrar
yaşanmaması için “ortak adımların
atılması gerektiği yönünde işbirliği çağrıları” yapılmalıdır. Ayrıca dünyanın neresinde olursa olsun ve kim
yaparsa yapsın her türlü şiddet, vahşet ve barbarlığa aynı tepkiler
gösterilmelidir. Tüm dünyada barış, huzur ve adaletin egemen olabilmesi
için “birlikte yaşama kültürünün inşasına” hız, önem ve ağırlık verilmelidir.
Sonuç olarak, Batılı ülkeler sütten çıkmış ak kaşıklar değillerdir ve geçmişleri de oldukça karanlıktır. Bunlar dönüp kendilerine bakmak yerine İslam dünyasındaki bazı sakat/problemli/sapkın/yanlış din anlayışlarını/yorumlarını destekleyerek İslam’ı sekteye uğratacaklarını zannediyorlarsa yanılmaktadır. Zira gelecek asırlarda da en güçlü ve en gür ses İslam’ın sedası olacaktır. Onların tüm bu uğraşları zaten bu gelişmeyi/ilerlemeyi/büyümeyi akamete uğratmak içindir. Ancak burada asıl görev her zaman olduğu gibi aklı başında müslümanlara düşmektedir. Bu oyunları bozmak için ortak aklı devreye sokarak dinlerini korumayan ve bu hususta ellerini/gövdelerini taşın altına sokmayanlar ahiret günü vebalden kurtulamayacaklardır. (16.01.2015)
Yorumlar
Yorum Gönder