Feminist Düşüncenin Kadına Verdiği Zarar (346)

 

Modernizm, günümüzde erkeğin ve kadının cinsel kimlik sınırlarını kaldırmayı önermekte ve gizli-açık sürekli bunun propagandasını yapmaktadır. Oysa insanın psikolojik doğası, “kadının kadın gibi, erkeğin ise erkek gibi” yetiştirilmesi/hareket etmesi/yaşaması/davranması gerektiğini ifade etmektedir.

Dolayısıyla hem evliliğin sağlığı hem de ailede nitelikli bireyler yetiştirilebilmesi için “cinsel kimlik” kesinlikle muhafaza edilmelidir. Yoksa karşı cinse ilginin azalması, evlilik kurumunun bundan zarar görmesi, lezbiyenlerin ve eşcinsellerin/ibnelerin sayılarında ciddi artışlar yaşanması kaçınılmazdır. 

Çünkü cinsel ihtiyaçlarını bir şekilde karşılayan ancak “psikolojik ihtiyaçlarını gideremeyen” insanlar nedeniyle evlilik kurumu ciddi anlamda zarar görecek ve tüm insanlık bundan olumsuz anlamda etkilenecektir.

İnsanlığın huzur ve saadeti için kadının da erkeğin de “cinsel kimlik sınırlarının çok açık ve net bir şekilde belirlenmesi ve çocukların ona göre yetiştirilmesi” elzemdir/zarurudir.

Feminizm, kadının “erkek gibi” olmasını önererek büyük bir yanlış yapmıştır ve hâlen de bu yanlışı yapmaya devam etmektedir. Oysa kadın her yönüyle “kadın gibi” olmak ve öyle davranmak zorundadır. Kadını erkeksileştirme arzusu feministlerin aşağılık kompleksinden başkası değildir.

Kadına ikinci insan sınıf olmayı öneren anlayış nasıl sakatsa, kadın-erkek savaşlarını teşvik eden Feminizmin “yanlışı yanlışla düzeltme yaklaşımı” da aynı ölçüde sakattır.

Çünkü feministler, erkekleri “doğal düşman” olarak gördüklerinden onlara hükmetme arzusuyla çizgiden saptıkça sapmışlardır. Dolayısıyla hem kadın hem de erkek doğal olmalı, toplumsal rolüne uygun davranmalı, diğer insanlarla iletişiminde duygu, düşünce ve davranış kalıplarını iyi belirlemelidir. Zaten fıtrata uymayan davranışlar insanın psikolojik doğasına uygun olmadığından bir müddet sonra geri tepecek ve reddedilecektir.

Bu bakımdan kadının toplumdaki rolü “onun genetik eğilimleri hesaba katılmadan” değiştirilmeye kalkışılırsa buradan en büyük zararı yine kadının bizzat kendisi görür. Çünkü rol değişikliği evlilik/aile kurumunu zedelerse ileride kadının mağdur edilmesi ve yalnızlığa terk edilmesi kaçınılmaz olur; bu ise ciddi bir sosyal problemdir.

Bu nedenle feminist düşüncenin başarısız olduğu ve kadına huzur vermediği artık iyice anlaşılmıştır. Daha çok kadınla/erkekle cinsel beraberlik yaşamayı arzulayan hedonistler/narsistler dışında bu zararlı akımın “aklı başında hiçbir temsilcisi” kalmamış ve feminist düşünce tarihin çöp sepetindeki yerini almıştır.

Öte yandan kadını kadın yapan duyguları, düşünceleri ve insanlığıdır; dişiliği onun sonradan gelen özelliğidir. Kadın, eğer toplumsal konumunu dişiliği üzerinden tanımlar/yüceltir, erkeklerin ilgisini üzerine çekip onların cinsel zevklerine hitap ederse sonunda en büyük zararı yine kendisi görür.

Aklı başında kadınlar, günümüzde artık “fiziksel kuvvetin” yerini “zihinsel gücün” aldığını idrak etmeli, bilgi, özgüven ve akıllarıyla kendilerini ispat etmelidir. Zira cinsiyet artık kadın için eksi puan olmaktan çıkmıştır. Bir kadın, kendisini en iyi şekilde yetiştirirse her alanda faaliyet gösterebilir ve tembel tembel oturan pek çok erkeği geçebilir.  

Sonuç olarak, Feminizmin kadına mutluluk ve huzur vermediği açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Denenip başarısız olmuş böyle “izm”lerden medet ummak, peşlerinden gitmek doğru değildir. Nasıl Darvinizm çökmüşse Feminizm de çökmüştür. Böyle problemli bir anlayışı savunmaya devam etmek ve hâlâ akl-ı selimi kullanmamak çok yanlıştır. Dolayısıyla hem evliliğin sağlığı hem de toplumun huzur ve barışı için “cinsel kimlik” kesinlikle muhafaza edilmeli, kızlar kız gibi, erkekler de erkek gibi yetiştirilmelidir. Batılı değer yargıları sahiplerine iade edilmeli ve bu “köhne izm” tarihin tozlu raflarına havale edilmelidir. (11.09.2015)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Torpil Yapan da Yaptıran da Melundur!

Evlilik Kader midir? II (362)

Uydurma Rivâyetler ve Mehmet Akif Ersoy’un Uyarısı (236)