Zerre Miktarı İmanın Ölçüsü! (245)
İslâm’a göre zerre miktarı imanı olan ve bu imanın gereği olarak salih
ameller işleyen mü’min cennete girer. Nitekim Hz. Peygamber, mü’minleri “kötülüklerden
sakındırmak ve iyilikleri teşvik etmek” amacıyla; “Kalbinde zerre miktarı iman bulunan kimse cehenneme girmez; kalbinde
zerre miktarı kibir bulunan kimse de cennete giremez”[1]
buyurmuşlardır.
Kimsenin elinde “bir imanometre” olmadığına ve henüz böyle bir âlet de icat
edilmediğine göre birisinin imanının
derecesini/miktarını/zayıflığını/sağlamlığını bir başkasının tespit edebilmesi
mümkün değildir. Ancak Kur’ân ve sahih sünnete bütüncül bakış zerre miktarı
imanın ölçüsü hakkında bazı fikirler verebilir. Zira bu konudaki ayet ve
hadisler açıktır. Bunları birlikte okuyalım.
“Yoksa Allah, içinizden cihat
edenleri (Allah’ın dinini temsil ve tebliğ hususunda her konuda üstün çaba
gösterenleri) belli etmeden, (zorluklara) sabredenleri ortaya çıkarmadan,
(hemen) cennete gireceğinizi mi sandınız?”[2]
“Sizden önce gelip geçen [mü’min]ler
gibi sıkıntı (ve zorluk) çekmeden cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Onların başına öyle ezici sıkıntılar ve kımıldatmaz darlıklar (meşakkatler)
geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki mü’minlerle birlikte Elçi de: “Allah'ın
yardımı ne zaman gelecek?” diye feryat ediyordu. (Ama bilin ve) gözünüzü açın,
Allah'ın yardımı [daima] yakındır!”[3]
“Mü’min olarak, erkek veya
kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre
kadar haksızlığa uğratılmazlar.”[4]
“Bedevîler, “Biz imana erdik”
derler. De ki [onlara, ey Muhammed]: “Siz [daha] imana ermediniz: ‘Biz
[zahiren] teslim olduk’ demeniz daha doğrudur; çünkü [gerçek] inanç henüz
kalplerinize girmiş değil”. Ama Allah'a ve Elçisi'ne [gerçekten] kulak
verirseniz O, hiçbir işinizin boşa gitmesine izin vermez: çünkü şüphesiz Allah
çok bağışlayıcıdır, bir rahmet kaynağıdır.”[5]
Hz. Peygamber ise şöyle buyurmuştur: “Canım kudret elinde olan Allah'a yemin
ederim ki, sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe
de iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şey
söyleyeyim mi? Aranızda selâmı (barışı, din kardeşliğini, hoşgörüyü,
dayanışmayı, sosyal adaleti, saygıyı, sevgiyi) yayınız!"[6]
“Müslüman müslümanın
kardeşidir. Ona zulmetmez; onu yardımsız bırakmaz; onu tahkir etmez. (Resûlullâh)
üç defa kalbine işaret ederek: ‘Takva (Allah’a karşı sorumluluk bilinci)
şuradadır. Bir kişiye müslüman kardeşini hakir görmesi kötülük olarak yeter.
Bir Müslümanın diğer müslümana kanı, malı ve ırzı haramdır’ buyurdu.”[7]
“Bir kimse Rasulullah’a: “Hangi
müslüman daha faziletlidir?” diye sordu, O da: “Müslümanların elinden ve
dilinden güvende olduğu kimsedir” cevabını verdi.”[8]
Görüldüğü üzere tüm bu ayet ve hadisler “imandan sonra” yapılacak “salih
amellere” ve “imtihanın çeşitliliğine” işaret eder. Dolayısıyla iman ettiğini
iddia eden “din kardeşlerini” sevmek zorundadır. Bu hadislere göre mü’minlerin
birbirlerini sevmemeleri, haklarına saygı duymamaları ve bu hakları ihlal
etmeleri “imanlarının zayıflığının” bir göstergesidir. Bu itibarla iman
ettiklerini iddia edenler hem din kardeşleriyle hem de büyük zorluklarla ve
ciddi imtihanlarla karşılaşacaklarını bilmeli ve ona göre hazırlıklarını
şimdiden yapmalıdır.
Nitekim kişinin imanının derecesini/sağlamlığını/zayıflığını
belirleyen büyük musibetler ve sıkıntılar karşısında gösterdiği/göstereceği tavır
ve duruştur. Yüce Allah, ayetlerde insanların deneneceğini, herkesin
yaptıklarının karşılığını göreceğini zaten haber vermektedir. Bu nedenle zerre
miktarı iman konusunda bilgi sahibi olmak isteyen kimse, hem aşağıda verilecek
örnekleri hem de yukarıdaki ayet ve hadisleri dikkatle değerlendirir, sağlıklı
tefekkürün hakkını verirse bazı gerçekleri idrak edebilir.
Mesela kendi yaşadığı dönemde dünyadaki insanların çoğunluğunun İslâm’ı
bilmediklerini ve Yüce Allah’a şirk koştuklarını görünce üzülen ve vicdanı
sızlayan kimsede zerre miktarı iman vardır.
Müslümanların dinlerini iyi bilmedikleri ve dünyaya model olamadıkları
için insanların batıl dinlerin ve sahte ilahların peşinden gitmesine üzülen ve vicdanı
sızlayan kimsede zerre miktarı iman vardır.
Namazlarını vaktinde kılan, bir
vakit namazını -her türlü tedbiri çok önceden almış olmasına rağmen- uyanamadığı
için kaçıran, uyanınca da bu duruma çok üzülen ve içi cız eden bir kimsede
zerre miktarı iman vardır.
Dünyanın herhangi yerinde bir insanın açlıktan öldüğünü duyunca bu
insanlara yardım elini uzatmadığı ve bir şey yapamadığı için üzülen, gözünden
yaşlar akan kimsede zerre miktarı iman vardır.
Dünyanın herhangi bir yerinde inancından dolayı öldürülen bir insan
olduğunu öğrenince bir şey yapamadığına kederlenen, bu insanların din ve vicdan
özgürlüğünün temini konusunda bir şey yapamadığı için vicdan azabı çeken kimsede
zerre miktarı iman vardır.
Dünyanın herhangi bir yerinde ormanlar yanarken, denizler ve nehirler
kirletilirken, hayvanlara işkenceler yapılırken bu duruma üzülen, tüm bunları
görünce vicdanı sızlayan ve içi cız eden kimsede zerre miktarı iman vardır.
Bir kimsenin yalan yere şahitlik ettiği ve birisine zulüm ettiğini gözleriyle
görüp, kulağıyla işitince bu duruma seyirci kalmayan, görmezlikten gelmeyen,
susmayan, haktan ve adaletten yana tavır alan, mazluma sahip çıkan duyarlı kimsede
zerre miktarı iman vardır.
Yakınındaki bir kimsenin gıybet ettiğini, iftira attığını veya yalan
söylediğini bizzat gözüyle görüp kulağıyla işitince bu duruma tepki gösteren ve
tavrını belirleyerek haksızlığa seyirci kalmayan kimsede zerre miktarı iman
vardır.
Bilmeksizin günah işlediğinde
hatasını anlayınca derhal yanlışından vazgeçen, tövbe edip pişmanlık duyan,
daha sonra o günahı hatırladıkça içi cız eden, titreyen, tüyleri ürperen, “Ben nasıl böyle bir günah işledim” diye
çok üzülen kimsede zerre miktarı iman vardır.
Farkında varmaksızın kul hakkı ihlali yaptığını anlayınca gidip o insandan
helallik dileyen, affedilmesi için o mazluma kaybettirdiği tüm haklarını geri
veren, bu yanlışını hatırladıkça da çok üzülen ve vicdanı sızlayan bir kimsede zerre
miktarı iman vardır.
Bir karıncayı veya böceği
bilmeksizin ezdiğini fark edince üzülen, vicdanı sızlayan ve içi cız eden kimsede
zerre miktarı iman vardır.
Şiddete ve dayağa maruz kalmış bir kadını veya çocuğu görünce üzülen,
kürtajla yaşamına son verilmiş bir cenin olduğunu duyunca gözyaşı döken, sokak
köpekleri tarafından ağır şekilde yaralanan birini görünce vicdanı sızlayan bir
kimsede zerre miktarı iman vardır.
Bir sigara izmaritini veya çöpü
insanların dolaştıkları caddelere veya çevreye atan, sokaklara tüküren, ama
sonra hatasını anlayınca derhal pişman olan, yaptığına çok üzülen, içi cız eden
ve yanlışını telafi etme derdine düşen kimsede zerre miktarı iman
vardır.
Kendisine hiçbir zararı dokunmayan herhangi bir hayvanın yaşam hakkına kazara
son veren, daha sonra ise hatasını anlayan ve bu duruma çok üzülen, vicdanı
sızlayan bir kimsede zerre miktarı iman vardır.
Kırmızı ışık ihlali yaptığı için başkasına zarar veren, bundan dolayı
vicdanı sızlayan ve içi cız eden, yanlışını savunmaya kalkmayan, bir daha böyle
hata yapmamak için çok dikkatli olacağına gönülden söz veren ve gereğini yapan kimsede
zerre miktarı iman vardır.
Bilmeden kaçak elektrik ve su kullanan, devlet malını çarçur eden, tüyü
bitmemiş yetimin hakkına tecavüz eden, ama sonunda hatasını anlayıp pişman olan,
tövbe eden, herkesle helalleşmek için gereğini mutlaka yerine getiren kimsede zerre
miktarı iman vardır.
Özetle ifade edecek olursak, verilen tüm bu misaller, zerre miktarı
imanın ölçüsü hakkında bir fikir vermekte, kendisiyle yüzleşmek ve hatalarından
ders çıkarmak isteyenler için ufuk açıcı olmakta, düşünen ve sorgulayan
insanların gerçekleri görmesine kapı aralamaktadır. Bu bakımdan zerre miktarı
imana sahip olmadığı halde “ham hayallere” kapılan müslüman verilen misaller
üzerinde bir kez daha düşünmeli, yanlış dinî anlayışlarını gözden geçirmeli, hüsnü
kuruntularla kendini avutmamalı, günahlarına tövbe edip imanını daha da
sağlamlaştırmak için derhal harekete geçmeli ve bir şeyler yapmalıdır.
Kendisini bu şekilde uyaranlara teşekkür etmek yerine hakaret eden,
yanlışlarına kılıf arayan ise “zerre miktarı iman konusunda” biraz daha
düşünmeli, ahiret günü gerçek anlamda iflas edenlerden olmamak için kendisine
verilen akıl emanetini şimdiden devreye sokmalıdır. (03.05.2013)
Yorumlar
Yorum Gönder