Söylemek Kolay Yapmak Zordur (241)
Başlıkta
da ifade ettiğimiz üzere konuşmak kolay, ama söylenen şeyleri yapmak gerçekten zordur.
O nedenledir ki Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey
inananlar! Neden yapmadığınız veya yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz?”[1]
Görüldüğü üzere bu ayette Yüce Allah, “özü ve sözü bir olmayanları”
eleştirmekte ve mü’minleri bu konuda uyarmaktadır.
Bu ayetin daha önce Allah Teâlâ yolunda canlarını vermeye hazır
olduklarını iddia eden, ama Uhud Savaşı sırasında mevzilerinden bozgun halinde
geri çekilen Hz. Peygamber'in arkadaşlarıyla ilgili olduğu söylenir. Ancak bu
ayetin daha geniş anlamıyla, ilahî kelâmın teşvik ve telkin ettiği her güzel
şeyi hayata geçirmek istediklerini iddia eden, bu konuda konuşan, kendi kendine
söz veren, ama eline fırsat geçince bu kararlılıklarında zaaf göstererek
dediklerinin tam tersini yapan herkese hitap ettiği de ifade edilebilir.
Mesela, “Ben o koltukta otursam, asla adaletten ayrılmam” diyen ama o
koltuğa oturtulunca dediklerini unutan ve önceki zalimi aratacak işlere imza
atan herkesi kapsayabilir.
“Ben onun yerinde olsam kimseye haksızlık etmem, torpile izin vermem ve
asla adaletten ayrılmam” diyen ama o koltuğu kapınca bu dediklerini
unutan, her türlü haksızlığı daha acımasızca yapan kifayetsiz muhterisleri
içine alabilir.
“Ben başkan olsam performansa bakarım, referansı hiç dikkate almam” diyen
ama o makamı elde edince dediklerini unutan, ehil olanlar yerine tanıdıklarını önemli makamlara getiren, bu yanlışına
da kendince bir kılıf bulan herkesi içine alabilir.
“Ben o koltuğa bir otursam, asla adaletten ayrılmam ve emaneti ehline
veririm” diyen ama o koltuğu kapınca bu dediklerini unutan, diyet ödemek zorunda olduğunu hatırlayan,
taraftarlarını önemli mevkilere atayarak haksızlıkta sınır tanımayan herkesi
içine alabilir.
“Benim elime fırsat geçse, yetki verilse yalakalık yapanlara imkân
tanımam, onları yanımdan kovarım” diyen ama o koltuğa oturunca bu
dediklerini unutan, o sahtekârların
tatlı, hoş ve pembe yalanlarına kanan, kendini çok üstün görmeye başlayan, ilahlaşan,
çok çabuk gaza ve dolduruşa gelen herkesi içine alabilir.
“Ben o makama gelsem, ezilmişlere sahip çıkarım asla adaletten ayrılmam”
diyen ama o koltuğa oturunca dediklerini unutan ve ezilmişleri daha da ezen herkesi içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, yanlışların üzerine kararlılıkla giderim ve
asla doğruluktan ayrılmam” diyen ama o koltuğa oturunca, zalimlerle işbirliği yapan, haksızlıklara göz
yuman, kesesini doldurma telaşına kapılan ve egosunu tatmin peşinde koşan
herkesi içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, asla yanlış bir iş yapmam, hak etmeyene bir
kuruş bile vermem” diyen ama o koltuğa oturunca bu dediklerini
unutan, haksız kararlara imza atan,
tüyü bitmemiş yetimin hakkını çalmak isteyenlerle işbirliği yapan ve zulme rıza
gösteren herkesi içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, asla adaletten ayrılmam ve hak etmeyenleri
belirli makamlara getirmem” diyen ama o koltuğa oturunca bu
dediklerini unutan, tükürdüğü testiden
su içmek zorunda kalan herkesi içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, asla yanlış bir iş yapmam” diyen ama
o koltuğa oturunca bu dediklerini unutan, çıkarı gereği yalan söyleyen, gıybet eden, kendini bulunmaz Hint kumaşı
zanneden, yanlış üstüne yanlış yapan herkesi içine alabilir.
“Bana o imkânlar verilse asla adaletten ayrılmam, işçilerimi ezmem,
haklarını eksiksiz veririm” diyen ama o fırsatı yakalayınca bu
dediklerini unutan, garibanları köle
gibi çalıştırıp Firavunlaşan ve Karûnlaşan (haksız yere insanların emeğini
sömürerek zenginleşen) herkesi içine alabilir.
“Ben gazete ve tv patronu olsam, asla adaletten ayrılmam ve doğruları
savunurum” diyen ama o imkânı elde edince bu dediklerini unutan, gazetesini veya televizyonunu siyasetçilere şantaj
ve baskı aracı olarak kullanıp devlet kaynaklarından nemalanmak, ihaleler
kapmak isteyen herkesi içine alabilir.
“Ben o koltuğa otursam, asla harama bakmam, harama uçkur çözmem” diyen ama o koltuğa oturunca bu
dediklerini unutan, azgınlaşmış şeytanını
dinleyen, arzu ve heveslerini ilah edinen ve zinaya dalan herkesi içine
alabilir.
“Ben o koltukta otursam, asla boş durmam, sürekli çalışırım ve üretirim”
diyen ama o koltuğa oturunca bu dediklerini unutan, tembellik eden, kaytaran, verilen işleri yapmayan, savsaklayan,
görevini ihmal eden, bahaneler üreten her türlü nankör insanı içine
alabilir.
“Ben o unvana bir sahip olsam, emrim altındakilere çok iyi davranırım,
asla adaletten ayrılmam” diyen
ama o unvanı alınca ‘dediğim dedik’ diyen, alttakileri ezmekten keyif alan, üsttekilere kuyruksallayan ve
yetkilerini kötüye kullanan herkesi içine alabilir.
“Ben o görevde olsam, asla adaletten ayrılmam, imzamın kıymetini bilirim”
diyen ama o göreve gelince, bir
arkadaşının hatırını kıramayarak onun adına tetikçilik yapan, onun egosunu
tatmin için düzmece teftiş raporları hazırlayan, masum idealist gençlerin
hayatını karartan işlere imza atan, sonra da ‘Ben de ne adammışım be!!!’
edalarıyla ortalıkta dolaşan, arkasına doğru devrilecek gibi yürüyen kıskanç, kinci
ve haset herkesi içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, kurallara uyarım, yetkilerimi aşmam, asla
adaletten ayrılmam” diyen, ama o koltuğa oturunca bu dediklerini
unutan, kural tanımayan, yetkilerini keyfi
kullanan, gerçekleri çarpıtan, tüm deliller ortada iken “İkna olmadım” diyerek haksız kararlara imza atan herkesi
içine alabilir.
“Ben o koltukta otursam, emrim altındakilerin yanlışlık yapmasına asla
müsaade etmem” diyen ama o koltuğa oturunca dediklerini unutan,
yanlış yapanları koruyan ve kollayan, “kol kırılır yen içinde kalır” diyerek
yandaşlarına arka çıkan herkesi içine alabilir.
Hâsılı kelam bu örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Dolayısıyla önemli olan
laf konuşmak değil söylediklerini yapmaktır. Verdiği sözde durmaktır.
Yapamayacağı şeyleri söylememektir. Özü ve sözü bir olmaktır. İnsanların
duygularıyla oynayıp onları kandırmamaktır. Kendi yanlışlarına kılıf bularak
kendini aldatmamaktır. Yaptığı ve söylediği şeylerin ahirette hesabının
kendisine sorulacağını aklından çıkarmamaktır. Her zaman hakkı ve adaleti
savunmaktır. Kendisi için istediği şeyleri başkalarını içinde isteyebilmektir.
Söylediklerini yapmak ama yapamayacaklarını ise asla söylememektir. (08.03.2013)
Yorumlar
Yorum Gönder