Şiîlere ve Sünnîlere Düşen Büyük Görevler! (259)
Her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyulan şu
günlerde hem Şiîlere hem de Sünnîlere çok büyük görevler düşmektedir.
Şiîler ve Sünnîler, İslâm ülkelerinde kan seylâplarının akmaya devam
ettiği şu günlerde birbirlerine daha fazla yaklaşmak ve din kardeşliğini daha
da pekiştirmek zorundadır.
Şiîler ve Sünnîler, müslümanı müslüman yapan inanç esaslarındaki ortak
paydalardan yola çıkarak ortak değerleri güçlendirmekle mükelleftir.
Şiîler ve Sünnîler, birbirleriyle değil ortak düşmanla hep birlikte
mücadele etmekle yükümlüdür.
Şiîler ve Sünnîler, mezhep propagandasını veya içi boş sloganları bir
kenara bırakıp İslâm kardeşliği üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Şiîler ve Sünnîler, mezhep farklılıklarını ve tarihteki kısır tartışmaları
bir kenara bırakmalı, kardeşlik duygularını sağlamlaştıracak adımlar atmalı,
hayırlı ve güzel faaliyetlere odaklanmalıdır.
Şiîler ve Sünnîler, “din” ile “dinî yorumları” birbirinden ayırt etmeli,
içtihadın zamana ve şartlara göre değişebileceği gerçeğini göz ardı etmemelidir.
Şiîler ve Sünnîler, ortak inanç temeline dayalı kardeşliği güçlendirmeli,
ümmetin yeniden ihyasına ve uyanışına yönelik girişimlere ağırlık vermelidir.
Şiîler ve Sünnîler, ümmet şuuruyla hareket etmeli ve her zaman ümmetin
birliğinden yana tavır koymalıdır.
Şiîler ve Sünnîler, Batılı güçlerin ümmetin birliğini yok etmek için
Osmanlı Devleti’ni bölüp parçaladığını ve ümmet birliğini kopardığını görmeli
ve artık bu kötü gidişe bir son vermelidir.
Şiîler ve Sünnîler, İslâm coğrafyasında her gün canlı bombaları
patlatanların bu hainler olduğunu akıllarından çıkarmamalı ve bunların
tuzaklarına düşmemelidir.
Şiîler ve Sünnîler, birbirlerine karşı yanlış tavırlar sergilememeli, müslümanları
parçalamak sonra da yok etmek isteyenlerin ekmeklerine yağ sürmemelidir.
Şiîler ve Sünnîler, Batılı dünya düzeninin insanlığa refah ve huzur
getirmediğini tam aksine kaos, kargaşa, anarşi ve zulüm getirdiğini görmeli ve çarenin
İslâm’ın ilkelerinin yaşanmasında olduğunu tüm dünyaya göstermelidir.
Şiîler ve Sünnîler, İslâm düşmanlarının oyunlarına gelmemeli ve bu
oyunları bozmak için birleşmeyi bir görev bilmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, değişimin zor olduğunu idrak etmeli, ancak kararlı
bir duruş sergilemeli ve artık süreçleri güzel yönetmeyi öğrenmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, yeni sorunlara yeni çözümler üretmeli, adalet,
merhamet ve hikmet eksenli bir duruş sergilemelidir.
Şiîler ve Sünnîler, kendine güvenen, araştıran, sorgulayan, üreten,
zamana ve mekâna yön verme gücünü kendinde hisseden sağlıklı, imanlı ve ahlâklı
genç nesiller yetiştirmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, istikbâle yönelik tasavvuru olmayan müslümanların
bugünü ve geleceği inşa edemeyecekleri bilmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, Sünnîlik adına Şia’ya, Şiîlik adına Sünnîlere hakaret
eden, tekfirle suçlayan ve düşmanlığı körükleyen yazılı ve görsel medyanın
oyunlarına alet olmamalı, cahil din adamlarına kulak vermemeli ve onların hain tuzaklarına
düşmemelidir.
Şiîler ve Sünnîler, mezhep olarak farklı olsalar da dinî esaslarda bir ve
beraber olduklarını asla unutmamalıdır.
Şiîler ve Sünnîler, aynı Allah'a, Peygamber’e, Kur'an'a ve âhiret gününe
iman ettiklerini, aynı kıbleye yöneldiklerini unutmamalı, mezhep kavgasını bir
kenara bırakmalı, birlikte hareket edip toplumsal vahdeti gerçekleştirmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, sözden ziyade icraat yapmalı, küçük işlerle ve
dedikodularla uğraşmamalı, amaca götürecek mantıklı ve tutarlı hedefler tespit
etmeli ve bu konuda ortak hareket etmelidir.
Şiîler ve Sünnîler, kendilerini bölüp parçalamak, güçlerini azaltmak,
birbirlerine düşürmek için çabalayanlara karşı dikkatli ve uyanık olmalıdır.
Sonuç olarak, Şiîler ve Sünnîler, zoru başarmak için gayret etmeli, doğru
adımlar atarak İslâm kardeşliğini güçlendirmeli, bunun aslî görevleri olduğunu
hiçbir zaman akıllarından çıkarmamalıdır. (08.11.2013)
Yorumlar
Yorum Gönder