Öğretmenlere Bazı Tavsiyeler (256)
Çok başarılı bir öğretmen, emekli olurken genç
bir meslektaşının kendisine başarısının sırrını sorması üzerine ona şu cevabı
vermiştir:
"Bir öğrencinin başarılı olabilmesi
için dersi sevmesi, dersi sevebilmesi için ise öğretmenini sevmesi, öğretmeni
sevebilmesi için de öğretmenin öğrenciyi sevmesi gerekir. Sen öğrenciyi
seversen ona öğretmek daha kolay olur."
Görüldüğü üzere bütün mesele budur. Bu
tavsiyenin tüm öğretmenler tarafından baş tacı edilmesi gerekir. Gerçekten de sevginin öğrenciler üzerinde
etkileyici bir gücü vardır. Bu gücü kullanabilmek için öğrenciyi
sevmek, ona değer vermek, adam yerine koymak gerekir. Öğrenciyi azarlayan,
aşağılayan, hata yaptığı zaman yerin dibine batıran, arkadaşları arasında küçük
düşüren öğretmen iyi bir öğretmen değildir.
Ancak ne acıdır ki hâlâ araya mesafe koymak
adına öğrencilerine uzak duran, onlara tepeden bakan, adam yerine koymayan öğretmen
haklı sanılmakta ve bu yanlışı yapan öğretmen iyi zannedilmektedir.
Oysa bir öğrencide korku yerine sevgi
duygusunun harekete geçirilmesi gerekir. Zira sevgi ön planda olduğu zaman
öğrenme çok daha kolay olur.
Nitekim Prof. Dr. Nevzat Tarhan; “Bir
öğretmen, öğrenciye sevgiyle yaklaşırsa, çocuğun beyninde öğrenmeyle ilgili bir
mutluluk kimyasalı salgılanır ve öğrenme daha kalıcı hâle gelir"
demektedir. Onun bu tespiti son derece haklı ve yerindedir.
Diğer taraftan öğrencilere derslerin yanı sıra
hayat ve hayatta karşılaşılacak sıkıntılarla mücadele yöntemleri ve disiplinli
olmak da öğretilmelidir.
Öğretmenler çocuklara planlı ve programlı
olmayı, zamanı etkin ve verimli kullanmayı öğretmelidir. Zaman zaman derslerde bu
konular üzerinde durmalı ve kendileri de gençlere güzel örnek olmalıdır.
Öte yandan öğrenciye güven duygusunun eşlik
ettiği bir sorumluluk anlayışının kazandırılması da elzemdir. Aksi halde çocuk
sadece itaati öğrenecektir. Hâlbuki bir çocuk “bireysel üreticilik, farkındalık,
duyarlılık, sorun çözme, insanlarla iletişim kurabilme becerilerine” de sahip
olmayı öğrenmek zorundadır. Sadece kurallara uyan, otoriteye itaat eden bir
insan tipinin yetiştirilmesi mahzurludur. Körü körüne itaat eden, araştırmadan
sorgulamadan her duyduğuna hemen inanan ve savunan insan ideal kimse değildir.
Çünkü özgür düşünen,
farklı olan, haklı eleştirilerde bulunan, sorgulayan, yeteneklerini geliştiren
gençler sayesinde bir toplum gelişebilir.
Dolayısıyla öğrencilere sadece bilgi depolamak yerine hayat becerisi
öğretilmeli, güzel ahlâk sahibi olmaları gerektiği hatırlatılmalı ve bu
uyarılar da asla ihmal edilmemelidir.
Diğer taraftan gerek öğretmen gerekse aile
sürekli olumsuzluklara, çocuğun hata ve kusurlarına odaklanırsa çocuğun kendine
güven duygusu zayıflar; çalışma aşkı ve şevki kırılır. O nedenle çocuklar zaman
zaman motive edilmeli ve başarılı oldukları konularda takdir edilmelidir.
Öğretmenler sürekli kendilerini yenilemeli, her
gün ortalama iki veya üç saatlerini kitap okumaya ve öğrenmeye ayırmalıdır.
Okumayan, araştırmayan ve sürekli olarak kendini geliştirmeyen bir öğretmenin
öğrencilerine iyi bir rol model olabilmesi mümkün değildir.
Sonuç olarak, ideal bir öğretmen öğrencilerini
sevmeli, onlara şefkat ve merhametle muamele etmeli, hepsini kendi çocukları
gibi görmeli ve onlara çok iyi bir örnek olmalıdır. Aksi takdirde eğitimde
başarıyı yakalamak, kendine güvenen sağlıklı nesiller yetiştirmek, ülkenin
gelişip kalkınmasını sağlamak ve muasır milletlerle yarış edebilmek mümkün değildir.
(27.09.2013)
Yorumlar
Yorum Gönder