İlahiyatçılara Düşen Büyük Yedi Vazife! (296)
İnsanlığı dinî konularda güvenilir bilgilerle aydınlatmak isteyen
ilahiyatçılara/ hocalara/imamlara/din adamlarına çok önemli görevler
düşmektedir. Zira hakikati keşfetmek ve doğru dinî bilgiye ulaşmak için
yapılması gerekenler vardır. Eski bilgileri tenkit süzgecinden geçirmeden alıp
aktarmak, yanlış adet ve gelenekleri, bidat ve hurafeleri, eksik araştırmaya
dayalı yanlış din yorumlarını “din” diye sunmak zinhar doğru değildir. Böyle bir
din anlatımı yapanlar büyük vebal altındadır. Dolayısıyla artık bu yanlıştan
dönülmesi elzemdir.
İslâm düşünürü Hâris el-Muhâsibî’nin de isabetle kaydettiği üzere
hakikate ulaşmak isteyen bir din âlimi/İlahiyatçı şu yedi şeyi yapmak
zorundadır:
1. Hemm. Gerçek bir din adamı/dini lider/mürşid-i
kâmil/akademisyenin mutlaka kendisini adayacağı bir davası, derdi, hedefi, gayesi ve amacı olmalıdır. Dünyevî herhangi
bir beklenti içinde olmaksızın sırf İslâm davasına kendisini adamalı ve Yüce
Allah’ın rızasını kazanmayı kendine tek gaye edinmelidir.
2. Sem’. Her sözü dinlemeli, sağlıklı tefekkür yaparak sözün en
güzeline uymalı, kâinatı ve kendisini (beden ve ruh) keşfetmeyi bilmelidir.
Hakikatin gür sesi olan Kur’ân’ın ve Hz. Peygamber’in sahih sünnetinin
ilkelerini can kulağıyla dinlemeli, onları doğru anlamaya çalışmalı ve daima bu
iki kaynaktan beslenmelidir.
3. Basar. İslâm’ın bu iki temek kaynağını doğru anlayabilmek için
evrendeki âyetleri araştırmalı, çalıştığı alana odaklanmalı ve sürekli gözlem
halinde bulunmalıdır. Kendini, kâinat kitabını ve Kur’ân’ı basiret ve firasetle
okumalı ve çok iyi tanımalıdır. Çalıştığı alanda uzmanlaşmalı ve sahasının
otoritelerinden biri olmaya gayret etmelidir.
4. Nazar. Sürekli araştırma ve inceleme yapmalı, mantıklı sorular
sormalı ve gerçeğin peşine düşmelidir. Görünenden
görünmeyene, somuttan soyuta, eserden müessire, fiilden faile, sanattan
sanatkâra yol aramalı ve bulmalıdır. Yeni sorular sormalı, bunlara yeni
cevaplar üretmelidir. Bir saniye bile boş durmaksızın çalışmalı ve uzman olduğu
alanla ilgili kalıcı ve işe yarar fikirler, içtihatlar, kavramlar, paradigmalar,
eserler bırakmalıdır.
5. Fikr. Kur’ân-ı Kerim ve sahih sünnetin ilkelerini kendisine
rehber edinmeli, sürekli sağlıklı tefekkür yapmalı ve kritik-analitik
düşünmelidir. Meseleleri parça ve bütün halinde anlamaya çalışmalı ve doğru
sonuçlara ulaşmak için sağlam bir muhakeme yeteneğiyle konuları analiz/tahlil etmelidir.
6. Amel. Öğrendiklerini yaşamalı ve etrafına da çok iyi bir örnek
olmalıdır. Sürekli eylem halinde bulunmalı, bir işi bitirince derhal başka bir işe
koyulmalıdır. Asla vaktini israf etmemeli ve kesinlikle boş şeylerle
uğraşmamalıdır.
7. Neşr. Üzerinde uzun süre çalışarak ürettiği güvenilir, sağlam
ve sahih dinî bilgileri/tespitleri/sonuçları anlatmalı, yazmalı, yaymalı ve yayınlamalıdır.
Bu itibarla, yeni yetişen genç İlahiyatçıların yukarıda özetlenen önemli
görevleri iyi bilmeleri gerekir. Bir âyetin
yorumunu/bir hadisi/bir bilgiyi/bir içtihadı herhangi bir yerden alıp aktarmak
(hâsılı tahsil malumu i’lam etmek) kesinlikle İlahiyatçılık değildir.
Hakiki bir İlahiyatçı/İslâm âlimi
öncelikle o dinî yorumun/hadisin/bilginin doğru olup olmadığını çok yönlü
araştırmak zorundadır. Aksi halde çok yanlışlar yapması kaçınılmazdır. Çünkü
ona inanan ve güvenen saf ve temiz mü’minleri aldatması hâlinde vebali
katlanarak artacaktır. Dolayısıyla çok çalışmayan, uykusuz kalmayı göze almayan,
bedel ödemeyen ve aklını rafa kaldıran bir kimsenin iyi bir İslâm âlimi olması
mümkün değildir.
Öte yandan bugünün gelişmiş teknolojik imkânlarıyla artık her türlü
bilgiye ulaşmak ve bunları her açıdan incelemek kolaylaşmıştır. Dolayısıyla
sağlam ve güvenilir dinî bilgi üretmek, bu konuda kafa zonklatmak, ömrünü bu
işlere adamak, durup dinlenmeden çalışmak, ter dökmek ve bedel ödemek gerekir.
Bunu yapamayacak olanların İlahiyat alanını hiç tercih etmemesi ve başka
mesleklere yönelmeleri kendi lehlerine olacaktır. Çünkü din konusunda çalışmayı seçmek, adeta ateşten gömlek giymek
gibidir. Bunun hakkını veremeyenlerin âhirette işleri çok zor olacaktır.
Dolayısıyla bu işin hakkını vererek yapmayacak olanların kendilerine başka iş
bulmaları hem kendileri hem de tüm insanlığın yararınadır.
Sonuç olarak, bu yedi maddede özetlenen hususları gerçekleştirmek için
çalışacak genç, çalışkan, azimli, kararlı, samimi ve akıllı
İlahiyatçılara/erdemli nesillere ihtiyaç vardır. Bu nedenle dinî mevzularda
derinleşmeye ve İslâm’ı doğru tanıtıp temsil etmeye kendini adayacak kimselerin
buna şimdiden hazırlanmaları icap eder. Aksi halde ahiret günü insanları yanlış
dinî bilgilerle yanıltmanın bedeli çok ağır olur. Bu bakımdan din adına konuşanların/yazanların kendilerini ebedî azaptan
kurtarabilmeleri için yaptıkları işin hakkını tam olarak vermeleri gerekir.
Taklit bataklığında boğulan, atalarının gittiği yanlış yolda gitmekte ısrar
eden, kendini yenilemeyen, okumaktan nefret eden, sözün en güzeline kulak
vermeyen, sağlıklı tefekkür yapmayan, yaptığı işin hakkını vermeyen bir
ilahiyatçı olmayı veya öyle kalmayı tercih ederek Yüce Allah’ın rızasını ve
cenneti kazanacağını düşünenlerin bu durumlarını yeniden gözden geçirmeleri
kendi faydalarınadır. (12.09.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder