Genelleme Yapmak Sığ Dimağların Ürünüdür! (297)
İnsanların çoğunluğunun yanlış karar almalarında “genelleme” yapmalarının
payı oldukça büyüktür. Hayatın her anında sürekli tercih yapmakta durumunda
olan insanoğlu, meselelere tek taraflı baktığında, empatiyi gerçek anlamda
içselleştiremediğinde, hakikatin sadece bir kısmını gördüğünde yanlış karar
verebilmekte ve toptancı bir yaklaşımla kabul ya da red cihetine
gidebilmektedir.
Oysa böyle bir tavır kesinlikle yanlıştır ve Kur’ân’a da aykırıdır. Çünkü
Yüce Allah, müslümanlara daima seçici olmayı öğretmekte ve bunu öğütlemektedir.
Nitekim Kur’ân-ı Kerim, Ehl-i kitab’ın hepsi aynı kefeye koymamakta ve onları
ayrı ayrı değerlendirmektedir. Ayetleri birlikte okuyalım.
“Onların (Kitap ehlinin)
hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye
kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır. Onlar, Allah’a ve
ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır
işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.”[1]
“Kitap ehlinden öylesi
vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat
onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip
durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere (kitap ehlinden
olmayanlara, zayıflara, çaresizlere) karşı (yaptıklarımız nedeniyle) bize
(hiçbir) vebal yoktur!” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı
yalan söylerler.”[2]
“Siz, insanlar için
çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve
Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için
hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir
(yoldan çıkmışlardır).”[3]
“Kitap ehlinden öyleleri
var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden
saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var
ya, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı
çabuk görendir.”[4]
“İçlerinden zulmedenler ve
haksızlık yapanlar hariç, Kitap ehli ile ancak en güzel bir yolla mücadele edin
ve (onlara) şöyle deyin: “Biz, bize indirilene de, size indirilene de inandık.
Bizim ilâhımız ve sizin ilâhınız birdir (aynı ilâhtır). Biz sadece O’na teslim
olmuş kimseleriz.”[5]
“Şüphesiz, inkâr eden Kitap
ehli ile Allah'a ortak koşanlar, içinde ebedî kalmak üzere cehennem
ateşindedirler. İşte onlar yaratıkların en kötüsüdürler.”[6]
Görüldüğü üzere tüm bu âyetler gayet açık ve nettir; insanlara “seçici olmayı” öğretmekte,
üstelik bunu tavsiye ve teşvik etmektedir. Dolayısıyla bu ayetlerde verilen
mesajın doğru anlaşılması gerekir. Yani; “genelleme” yaparak herhangi bir dinin
mensuplarını aynı gözle değerlendirmek ve isabetli olmayan sonuçlara ulaşmak
doğru değildir. Zira onlar içinde de çok farklı düşünen ve yaşayan insanlar
mevcuttur.
Mesela hıristiyan olduğunu söyleyen bir cânî çıkıp sudan gerekçelerle 77
masum insanı hunharca katletmişse, bu katile bakarak tüm hıristiyanları aynı
kefeye koymak, hepsini suçlu ilan etmek ve “hıristiyan terörist” demek “genelleme”
yapmak olacaktır ki bu doğru değildir.
Aynı şekilde müslüman olduğunu iddia eden bir grup terörist/militan/eşkiya,
insanlık dışı bir eyleme imza atmışsa, masum insanları öldürmüşse, bu vahşete
bakarak tüm müslümanları suçlamak, hepsini terörist ilan etmek ve “İslamcı
terörist” yaftasını kolayca yapıştırmak da “genelleme” yapmak olacaktır ki bu
da kesinlikle doğru değildir.
Veya bir ülkede/şehirde/ilçede/köyde yaşayan birisi bir yanlış yapmışsa,
o yanlışı orada yaşayan tüm insanlara teşmil etmek, sonra da o ülkede/şehirde/beldede/köyde
yaşayanların tamamını suçlu ilan etmek ve “Bu şehirden/köyden zaten adam
çıkmaz!” diyerek “genelleme” yapmak doğru değildir. Çünkü her zaman seçici
olmak, suçlu ile masumları birbirinden ayırt etmek gerekir. Aksi halde mümeyyiz
olmayan böyle birisi bundan dolayı günaha girer. Nitekim insanlar hesabı Yüce
Allah’a tek tek verecek,[7] kimse
kimsenin günah yükünü üstlenmeyecek, bir zalimin günahı nedeniyle eşi ya da
oğlu cezalandırılmayacaktır.[8]
Bir Batı ülkesinde homoseksüellerin veya lezbiyenlerin birbirleriyle
evlenebilmelerine imkân veren yasalar çıkartılmışsa, bu sakat, iğrenç, akıl,
mantık ve ahlak dışı uygulamaya bakarak tüm Batılıları aynı gözle
değerlendirmek de “genelleme” yapmak olacaktır ki bu da doğru değildir. Onlar, “özgürlükler” adına böyle bir evlilik
imkânını vatandaşlarına sunmuş olsalar da o toplumun büyük bir kısmı söz konusu
birlikteliklere sıcak bakmamakta ve onaylamamaktadır. Dolayısıyla burada
da seçici olmak gerekir. Aksi halde tüm Batılıları sanki bu tür evlikleri normal
gören kimselermiş gibi takdim etmek yanlış olacaktır.
Batılı ülkelerde “özgürlükler” denilerek çıplaklar kampının açılmasına
müsaade edilmişse, burada da “genelleme” yaparak tüm Batılıları çıplaklar
kampını onaylayan/ destekleyen/oralara giden kişiler olarak tanıtmak da doğru
değildir. Söz konusu ülkelerdeki halkın
% 3’ü veya % 5’i buralara giderken % 95’inden fazlası bu ilkel/pespaye/rezil
yerlere gitmemekte ve böyle hayvanca bir davranışı asla onaylamamaktadır.
Dolayısıyla Batılıları her konuda aynı düşünen, aynı tavırlar ortaya koyan
insanlar zannetmek ve genelleme yaparak hepsinin ahlâkî değerlerden yoksun
olduğunu söylemek/düşünmek doğru değildir.
“Batıda aile çöküyor, dinî değerler kaybolmuş gitmiş, kiliseler bir
bir kapanıyor!” gibi genellemeler de aynı türden zihniyetin ortaya attığı
basit/ucuz/sığ/popülist söylemlerdir. Tikel
örneklerden yola çıkarak böyle bir tespitte/tahminde bulunmak kesinlikle
gerçeği yansıtmamaktadır. Elbette bu tür şeyler Batılı ülkelerde olmaktadır.
Ancak ne ailenin tamamı çökmekte ne dinî ve ahlâkî değerler tamamen kaybolmakta
ne de kiliselerin tamamı kapanmaktadır. Dolayısıyla bu tür örnekleri
anlatarak toplumu yanıltmak, kendi kendine yersiz bir gurura kapılmak, benzer
hâdiselerin kendi ülkesinde de yaşandığını bir türlü fark edemeyerek tedbirler alınmasını engellemek/geciktirmek,
münferit hadiselere bakarak toptancı bir yaklaşım sergilemek,
ötekini haksız yere suçlamak ve tüm Batılıları aynı kefede/potada
değerlendirmek asla doğru değildir.
Bir partinin/cemaatin/tarikatın/takımın/aşiretin içinde yanlış yapanlar
varsa, bunu o topluluğunun tamamına hamletmek ve hepsini birden suçlu ilan etmek
de yanlıştır. Doğru olan genelleme yapmadan suç işleyenleri tek tek tespit
etmek ve onları cezalandırmak olmalıdır.
Aynı şekilde koca bir İlahiyat camiası içinden üç beş kişinin çıkıp
birilerini memnun etmek veya bir yerlere şirin görünmek adına yanlış şeyler
söylemiş, keyfî ve indî mütalaalarını “Arkadaş!
Gerçek din bu işte!” diye dayatmaya/satmaya/sunmaya kalkışmış, Kur’ân-ı
Kerim ve sahih sünnete aykırı görüşlerini iddialı bir şekilde öne sürmüşlerse, burada da “genelleme” yaparak “tüm
İlahiyatçıları zan ve töhmet altında bırakmak” doğru değildir. Doğru
olan, böyle sözler söyleyenleri tespit etmek, onların bundan sonraki
söylemlerine itibar etmemek ve onlara karşı son derece dikkatli ve ihtiyatlı
olmaktır.
Ancak şunu da belirtmek de çok
büyük yarar vardır: İmanlı, ahlaklı ve ihlaslı bir İlahiyatçı uzun araştırmalar
sonucu uzman olduğu sahada bazı doğru, güvenilir ve dikkate şayan bilgiler
üretmiş, bu zamana kadar yanlış anlaşılan bir konuda doğru ve ikna edici şeyler
söylüyorsa bu İlahiyatçı diğerlerinden ayrı değerlendirilmelidir. Yoksa
böyle çalışkan ve ihlaslı bir İlahiyatçıyı diğerleriyle aynı kefeye koymak, onu
da kötü niyetli ilan etmek, “Bu zamana kadar kimse bilemedi de sen mi bildiiiiin!!??”
diye onunla dalga geçmek ve itibarsızlaştırmaya çalışmak da apaçık bir kul
hakkıdır. Böyle bir tavır kesinlikle doğru değildir ve asla kabul edilemez.
Dolayısıyla bu tür İlahiyatçılar arasında da seçim yapmak ve salih/muttaki/sâdıklardan
yana bir tavır takınmak gerekir.
Ancak böyle bir seçim yapmayarak hepsine aynı gözle bakmak, koca bir
camiayı karalamak/itibarsızlaştırmak/değersizleştirmek ve buradan da İslâm’ın
zarar görmesine neden olmak son derece yanlıştır. “Bütün İlahiyatçılar böyledir işte!” genellemesini yapmak, kendi cemaatinin/tarikatının çıkarları için bunu
her yerde söylemek/anlatmak/savunmak/yaymak/ dedikodusunu yapmak apaçık kul
hakkı ihlalidir ve büyük günahtır. Böyle yapan birisi veya birileri bu
hatalarına devam etmeleri halinde kendilerine yazık ettiklerini/edeceklerini ve
ahirette bütün sevaplarını kaybedeceklerini bilmelidir.
Sonuç olarak “genelleme” yapmak, meselelere yüzeysel bakan ve kendisine
bahşedilen akıl nimetini/potansiyelini/emanetini doğru kullanmayan kimselerin
tavrıdır. Böyle bir tutum içinde olanlar, kafalarını iyi çalıştırmadıklarını,
kritik-analitik düşünmeye yanaşmadıklarını ve her geçen gün muhakeme
yeteneklerini iyice körelttiklerini bilmelidir. Bu kimseler mezkûr
yaklaşımlarını sürdürmeleri halinde anlayış kapasitelerinin her geçen gün daha
da azalacağını, yanlış üstüne yanlış yapacaklarını, böylece kalplerinin
taşlaşmasına, katılaşmasına ve mühürlenmesine bizzat kendilerinin zemin hazırlayacağını
artık fark etmelidir. Bu itibarla, biz bu gibi kimseleri uyarmayı görev
addediyoruz. Onlar da; “Zararın
neresinden dönülürse kârdır” diyerek yanlışlarından bir an önce vazgeçmelidir. Akıllı olduğunu iddia
eden kimse, artık “genelleme” yapma hastalığından kurtulmalı ve “seçici” olmayı
öğrenmelidir. Aksi halde kendi düşenin ağlamaya ve sızlanmaya hakkı olmayacağı
gibi kendi sonunu kendisi hazırlayan böyle birisinin ileri sürdüğü ya da
süreceği mazeretlerin/ bahanelerin de aklını kullananlar nezdinde hiçbir
anlamı, değeri ve kıymeti olmayacaktır. (19.09.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder