Cami ve Kadın Eğitimi (I) (257)
Camiler, kurulduğu dönemden itibaren dinî, siyasî, idarî, sosyal ve
eğitimle alakalı pek çok konuda hayırlı hizmetlerin yürütülmesinde aktif rol
oynamıştır. Hz. Peygamber, İslâm’ın kurumsallaşmasına camiden başlamış,
hicretten hemen sonra inşa ettirdiği camide bireysel ve sosyal pek çok
ihtiyacın karşılanmasını sağlamış ve camileri bir ana merkez haline
getirmiştir.
Hz. Peygamber döneminde cami eğitiminin hedef kitlesi, çocuk-genç,
yetişkin-yaşlı, kadın-erkek bütün müslümanlar olmuştur. Bununla beraber
günümüzde erkek cemaatin ibadet ve eğitim amaçlı camiye ilgisi devam ederken,
kadınların genellikle camiye devam etmedikleri ve burada verilen eğitimden
yeterince yararlanamadıkları görülür.
Günümüzde kadınların camiye gitmelerini hoş karşılamayan geleneksel
anlayışın “dinî hükümlere” değil, dinle ilgili bir takım içtihatlara/yorumlara
dayandığı anlaşılmaktadır. Çünkü dinin
temel kaynaklarında ibadet ve ibadet mekânlarına devam etme konusunda cinsiyet
ayrımcılığı yoktur. Nitekim Hz. Peygamber zamanında kadınlar camiye devam
etmiş, orada gerçekleştirilen hem ibadet hem de eğitim-öğretim faaliyetlerine
katılmış ve bunlardan faydalanmışlardır. Dolayısıyla kadınların fitne
ihtimali nedeniyle camiden uzak tutulmaları, hem cinsiyet eşitliği hem de
İslâm’ın adalet anlayışıyla bağdaşmamaktadır.
Hayatın değişik alanlarında kadınların bulunmaları normal görülürken
hangi nedenle olursa olsun onların ilim ve ibadet mekânı olan camilerden uzak
tutulmaları İslâm toplumları için önemli bir eksikliktir. Bu konuda Hz.
Peygamber dönemindeki uygulamaya tekrar dönülmesi ve toplumun yaklaşık yarısını
oluşturan kadınların cami eğitimine kazandırılması gerekir. Bunun için kadın
erkek bütün müslümanları bilinçlendirecek anlayış değişikliğine ihtiyaç vardır.
Kadınlar ile cami eğitimi arasındaki fikrî ve fizikî engelleri kaldırmak,
caminin kadın-erkek her müslümanın ibadet edip ilim öğrendiği mekân olma
özelliğinin korunmasına katkıda bulunmak şarttır.
Hak ve özgürlükler açısından erkekle kadın arasında herhangi bir ayrım
söz konusu değildir. İslâm, sadece fiziksel ve ruhsal özelliklerden kaynaklanan
farklılıklara dayalı bazı hükümler getirmiştir. Tabiî olan bu durum, kadına
karşı haksızlık olarak değerlendirilemez. Çünkü görev ve sorumluluklarda cinsiyet ve fiziksel uygunluk faktörünün
gözetilmesi her iki cinsin de çıkarınadır.
Öte yandan günümüzde de dinî nitelikli pek çok kitapta kadınlarla ilgili
olumsuz hükümler içeren rivâyet ve değerlendirmelere rastlamak mümkündür. Kur’ân-ı
Kerîm’in içeriğine ve Hz. Peygamber’in sahih sünnetine uygun düşmeyen bu
değerlendirmeler, sözlü anlatım ve pratik uygulamalarla da korunduğu için
İslâm’da kadın hakları, sürekli sorgulanan bir konu olmaya devam etmektedir.
Dolayısıyla Kur’ân’ın ana ilkeleri ve Hz. Peygamber’in genel tavrı esas
alındığında cinsiyet ayrımcılığını çağrıştıran ve kadını cinsiyetinden dolayı
camiden ve oradaki eğitimden yoksun bırakan değerlendirmelerin İslâm’ın ruhuyla
bağdaşmadığı kolaylıkla anlaşılır.
İslâm, Hz. Peygamber döneminden itibaren sahip olduğu prensipleriyle
kadının sosyal statüsünü geliştirici düzenlemelerde bulunmuş, hatta bu
düzenlemelerin önünü de açık bırakarak müslümanlar tarafından daha da
geliştirilmesini teşvik etmiştir. Ancak kadının konumunu düzeltmeyi öngören
dinî mesajlara rağmen önceki kültürlere dayalı kadın aleyhtarı düşünceler zaman
içerisinde dinî bir kisveye bürünerek yeniden ortaya çıkmıştır. Müslüman
toplumlarda İslâm’ın çizdiği çerçevenin giderek genişletilmesi bir yana bu
çerçeve, hem de müslümanlık görüntüsü altında daha da daraltılmıştır. Eski
inanç ve kültürlerin müslümanlara etkisi, yerleşik kültür ve geleneklerin dine
baskın çıkması, dinî metinlerin yanlış anlaşılıp yorumlanması ve müslüman
toplumlardaki ahlâkî zaaflar, söz konusu kadın aleyhtarı anlayış ve
uygulamalara maalesef zemin hazırlamıştır.
Günümüzde aile içi şiddetin önemli nedenleri arasında sayılan ve toplum
yapısını olumsuz yönde etkileyen cinsiyet ayrımcılığına dayalı duygu ve düşünceler,
İslâm dininden değil müslüman toplumların “İslâm öncesi örf, âdet, kültür ve geleneklerinden”
kaynaklanır. Çünkü tarih içerisinde müslüman
toplumlar önceki geleneklerin etkisinden kurtulamadıkları gibi İslâm’ın
kadınlara tanıdığı bazı hakları bilerek ya da bilmeyerek geri alma yanlışına
düşmüşlerdir.
Görüldüğü üzere cinsiyet ayrımcılığı, geçmişten günümüze kadar devam eden
bir sorun olarak insanlığın gündemindedir. Tahrif öncesi bütün dinler, bu
sorunu adalet ölçüsünde çözmeye yönelik önemli düzenlemeler getirmiştir. Özellikle
İslâm dini, toplumun kadınla ilgili
anlayışını düzelterek onu erkekle aynı seviyeye yükseltmeye çalışmıştır.
Ancak kadının konumunu düzeltmeyi öngören İslâmî mesajlara rağmen önceki
kültürlere dayalı kadın aleyhtarı düşünceler dinî bir kisveye bürünmüş ve
etkisini sürdürmüştür. Bu durum, İslâm’ın kadına gereken önemi vermediği
şeklinde değerlendirmelere neden olmaktadır. Bu itibarla, kadınlarla ilgili
kültürümüzde yer alan bazı menfi düşüncelerin yeniden gözden geçirilip
değerlendirilmesi ve bu konuda kadın-erkek bütün toplumun aydınlatılması gerekir.
Cami eğitimi, yetişkinler için
olduğu kadar çocuklar, gençler ve kadınlar için de gerekli ve önemlidir.
Camide gerçekleştirilen eğitim çalışmalarının temel amacı, genç-yaşlı,
kadın-erkek bütün insanlara sağlam ve güvenilir dinî bilgiler vermek ve maddî
ve manevî yönden huzurlu bir toplum inşa etmektir. Nitekim Hz. Peygamber, yeni
bir toplum inşa etme amacını bütün müslümanların rahatlıkla katılabildiği cami
merkezli eğitim faaliyetleriyle gerçekleştirmiştir. Onun yirmi üç yıllık
peygamberliği döneminde puta tapıcılığın yerine tevhîd inancını, zulmün yerine
adaleti, düşmanlığın yerine kardeşliği, bencilliğin yerine dayanışmayı, tembelliğin
yerine çalışmayı ve cehaletin yerine bilgiyi prensip edinen bir nesil
yetiştirmesinde kadın-erkek bütün müslümanların faydalandığı cami eğitiminin
rolü büyük olmuştur.
İletişim ve teknoloji alanında önemli gelişmelerin yaşandığı günümüzde
bireylerin ilgi, istek ve ihtiyaçları da göz önünde bulundurularak cami
eğitiminin kapsamı genişletilmelidir. Camilerin ibadet amaçlı standart
yapısının aşılarak, genç-yaşlı, kadın-erkek bütün müslümanların eğitim
alabileceği mekânlar olmaları sağlanmalıdır. Aksi halde yaş, cinsiyet ve daha
başka nedenlerle cami eğitiminin dışında kalan insanlar dinî bilgi
ihtiyaçlarını sağlıklı olmayan yerlerden karşılamaya çalışacaklardır.
Hz. Peygamber dönemi, İslâm dininin orijinal şekliyle yaşandığı örnek
alınabilecek bir dönemdir. Tarihten günümüze dinî konularla ilgili yapılan pek
çok yorumda genellikle o döneme atıfta bulunulmakta, karşılaşılan yeni
durumlar, o dönemdeki benzer konularla mukayese edilerek açıklığa
kavuşturulmaktadır. Hz. Peygamber’in vefatından sonra müslüman toplumlarda Kur’ân-ı
Kerîm ve hadislerin anlaşılmasında dinî düşünce ve yaşantı konusunda bir yorum
zenginliği yaşanmıştır. İslâm’ın temel değerlerinden sapma olmadığı sürece
içtihat sayılan bu durum, dinî değerlerin güncelleştirilmesi ve pek çok konuda
insanlara kolaylık sağlanması açısından önemlidir. Ancak fikir özgürlüğü
çerçevesinde yapılan değerlendirmelerin bir kısmı zamanla o dönemdeki
yaşantıyla tezat teşkil eden uygulamalara dönüşmüştür. Nitekim günümüzde “kadınların camilere devamının
engellenmesi geleneği” bu tür anlayış ve uygulama değişikliğinin önemli
örneklerinden biridir.
Bilindiği gibi İslâm, bütün müslümanları ibadet ve eğitim ile yükümlü
tutmuş, bu konuda kadın-erkek arasında herhangi bir ayrım gözetmemiştir. Çünkü
erkeğin olduğu kadar kadının da ibadet etmeye ve kendisi için gerekli dinî
bilgileri öğrenmeye ihtiyacı vardır.
Hz. Peygamber döneminde ibadet ve eğitim amaçlı camiye gelen kadınlara
her türlü kolaylık sağlanmış, kadınların cami eğitiminden yeterince
faydalanmalarına özen gösterilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de kadınların camiye
gelmelerinin önünde herhangi bir kısıtlama yoktur. Ayrıca Hz. Peygamber,
kadınların camiye gitmelerini teşvik etmiştir. O’nun zamanında Mescid-i Nebevî’de kadınlar beş vakit, cuma ve bayram
namazlarına katılmış, camide yapılan vaaz ve sohbetlerden istifade etmişlerdir.
Hz. Peygamber, ilim öğrenme konusunda kadın ile erkek arasında herhangi
bir ayrım gözetmemiş, ilim öğrenmenin herkese farz olduğunu ifade etmiştir.
Nazil olan ayetler ve bu ayetlerden çıkartılan dinî hükümler herhangi bir ayrım
gözetilmeksizin hem erkeklere hem de kadınlara bildirilmiştir. İslâm âlimleri
de erkek için gerekli görülen pek çok bilginin kadınlar için de gerekli
olduğunu söylemişlerdir.
İslâm’ın ilk yıllarında sosyal
hayatta aktif olarak bulunan kadınlar, vakit, cuma ve bayram namazlarına
katılıp Hz. Peygamber’in hutbe ve vaazlarını dinlemişlerdir. Mahalle
mescitlerinde veya bazı evlerde kılınan namazlarda cemaate katılan kadınlar,
oralarda yapılan eğitimlerden önemli ölçüde yararlanmışlardır. Onlar,
cinsiyetlerinden kaynaklanan özel durumlarıyla ilgili pek çok konuyu hiç
çekinmeden Hz. Peygamber’e sorarak öğrenmişlerdir. Hz. Peygamber döneminde kadınların camiye
gelip namaz kılmaları sadece Cuma, bayram ve vakit namazlarla sınırlı
kalmamıştır. Onlar bazen kocalarından izin alıp gece ibadeti için de camiye
gelmişlerdir. Gece namazlarını camide kılmak isteyen kadınlara izin verilmesini
ve onlara bu konuda herhangi bir zorluk çıkartılmamasını isteyen Hz. Peygamber,
hanımlara izin vermek istemeyenleri şu sözleriyle uyarmıştır: “Geceleyin
mescide gelip ibadet etmek için kadınlarınız sizden izin istediklerinde
kendilerine izin verin.”[1]
Bu ve benzeri rivâyetlerden de anlaşıldığı göre Hz. Peygamber döneminde
kadınlar cami etkinliklerine aktif olarak katılmışlardır. Ancak daha sonra bu
uygulamadan giderek uzaklaşılmıştır. Bu itibarla, İslâm’ın başlangıcındaki uygulamalara tezat teşkil eden kadınların
camilerden uzaklaştırılması geleneğinin din adına korunması doğru değildir.
Çünkü camide yapılan ibadetlerin aynı zamanda eğitim boyutu vardır. Hz.
Peygamber döneminde kadınların camiyle ilgileri sadece ibadetle sınırlı
kalmamış, onlar camideki diğer eğitim ve sosyo-kültürel faaliyetlerden de
faydalanmışlardır. Çünkü İslâm dininde ilim öğrenmeye büyük önem verilmiş,[2]
kadın ile erkek ibadette olduğu gibi eğitim konusunda da eşit kabul edilmiştir.[3] (11.10.2013)
Yorumlar
Yorum Gönder