Ayasofya’nın Cami Kalması İçin Yapılması Gerekenler! (283)
Her zaman slogan atmak kolaydır ama çalışmak ve üretmek ise zordur.
İnsanlar, birilerinin peşine takılıp yürüyüş yapmayı, bağırıp çağırmayı marifet
zannetmeye başlamış ve sadece bunu
yapmakla yetiniyorlarsa, o ülkede huzur ve istikrarın devam etmesi, gelişip
kalkınmanın sürdürülebilmesi mümkün değildir.
Ayrıca böyle bir ülkeyi kimsenin kendine rol model alması da söz konusu
olamaz. Hele bu ülkenin mensuplarının kahir ekseriyeti müslüman olduklarını
söylüyorlarsa, onların çok daha dikkatli olmaları bir zorunluluktur. Kısacası laf değil iş üretmek lazımdır.
Gösteri yürüyüşleriyle her şeyin
bitmediğini aksine yeni başladığını bilmek gerekir. Dolayısıyla
Ayasofya’nın tekrar ibadete açılabilmesi, açılmışsa da tekrar kapatılmaması için
yapılması gerekenler vardır. Bunları yapmadan bağırıp çağırmak, gösteriler
düzenlemek, yılda bir kez sabah namazını cemaatle camide kılmak, fiilî duayı rafa kaldırıp sözlü dua ile
yetinmek geçici yöntemlerdir ve nihai hedefe ulaşmada bunlar gerekli,
ama asla ve kat’a yeterli değildir.
Kanaatimizce Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyetine uygun olarak Ayasofya
Camii’nin tekrar ibadete açılması, açılmışsa da kapatılmaması için şunların
yapılması gerekir:
1. Türkiye, en kısa zamanda dünyanın ilk beş büyük ekonomisi arasına
girmeli ve bu, sürdürülebilir olmalıdır. Aksi halde hayaller hiçbir zaman
gerçekleşmeyecek, gerçekleşse bile ters bir rüzgârla her şey eskiye
dönebilecektir.
2. Türkiye’nin özellikle savunma sanayiinde dışa bağımlılıktan kurtulması,
kendi savaş uçağını, helikopterini, silahını, tankını, topunu, füzesini,
uydusunu vs. mühimmatını bizzat kendisinin üretmesi şarttır. Mesela dünyadaki
okyanuslarda dolaşan, barış ve adalete hizmet eden en az elli (50) tane askerî
uçak gemisinin olması ve her bir gemide görev yapan yetişmiş beş bin (5000)
personelin bulunması gerekir.
3. Türkiye’nin kendine ait marka ürünlerinin olması kaçınılmazdır. Bunlar
yolcu uçağı, helikopter, otomobil, hızlı tren markaları başta olmak üzere her
alanda üretilen ve dünyanın her ülkesinde satılan markalar olmalıdır. Bu
markaların sayısı ne kadar fazla olursa, her şeyin o kadar iyi ve güzel olacağı
ve hedeflere çok daha kısa sürede ulaşılacağı açıktır.
4. Türkiye’de enflasyonun eksi seviyelerde olması, işsizliğin sıfır
düzeyde seyretmesi gerekir.
5. Ülkede hiçbir fakirin kalmaması, milli gelirin rekor seviyelerde
olması, hiçbir ekonomik sorunun bulunmaması, sadaka ve zekâtların dünyanın
başka coğrafyalarındaki muhtaç insanlara gönderilmesi gerekir.
6. Kur’ân’ın doğru
anlamıyla buluşmuş, Hz. Peygamber’in savunduğu şaşmaz ilkeleri özümsemiş,
İslam’ı en güzel şekilde temsil ve tebliğ edecek ve yeryüzünde barış ve adaleti
tesis edecek genç nesillerin yetiştirilmesi, böyle bir eğitim düzeyinin
yakalanması ve bunun sürdürülebilir olması şarttır.
7. Milli birlik ve beraberliğin tesis edilmesi ve din kardeşliğinin
pekiştirilmesi elzemdir. “Türkiye
vatandaşlığı” temelinde bir araya gelen her dilden, dinden, ırktan ve mezhepten
insanın “Türkiye Cumhuriyeti” için canla başla çalışması ve birbirlerini “insan
kardeşi olarak” sevmeleri zarurettir. Bunu temin edecek bir Anayasanın yapılması kaçınılmazdır.
Aksi halde ülke yerinde saymaya devam edecek, hayaller hiçbir zaman
gerçekleşemeyecek, bazı hayaller gerçekleşse bile sürdürülebilir olmayacaktır.
8. Ülkedeki tüm binaların/yapıların/köprülerin/otobanların en az dokuz
(9) şiddetindeki depreme dayanıklı yapılması, sellere karşı her türlü önlemin
alınması, kasırga ve hortumlara karşı binaların sağlam yapılması şarttır.
Ayrıca ülkenin her tarafında binlerce kişinin sığınabileceği dev sığınakların
inşası, kuraklık ve kıtlık ihtimaline karşı ülkeye en az on yıl yetecek
yiyecek, içecek ve ilaç stoklarının hazır bulundurulması elzemdir.
9. Ülkede eğitim, sağlık, emniyet ve adalet vs. konularında hiçbir
sıkıntının bulunmaması, her türlü problemin en kısa sürede çözülmesi, hepsinin
mükemmel şekilde işlemesi ve bu konuda da tüm dünyaya model olunması lazımdır.
10. Dünyada sözü dinlenen, sözüne güvenilen, itibarlı, hukukunun
üstünlüğünü savunan, bunu gerçekleştireceğinden şüphe duyulmayan, “örnek
gösterilen süper güç” olmak için gece ve gündüz durup dinlenmeden çalışmak lazımdır.
İşte tüm bunları ve daha nicelerini gerçekleştiren, dünyaya İslam’ı doğru
tanıtıp temsil eden mü’minler, şehit Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyetine
uygun olarak Ayasofya Camii’ni yeniden ibadete açabilir, açmışlarsa da tekrar
kapatılmasını engelleyebilir.
Bu saydıklarımızı yapmak için çalışıp çabalamayan, boş boş oturan,
dedikodu yapan, birbirlerinin kuyusunu kazan, emaneti ehline vermeyen,
mezhepçilik yapan, ilke eksenli değil
çıkar eksenli hareket eden, her zaman işin kolayına kaçan, yaptığı işin hakkını
vermeyen ve bedel ödemeyi göze almayanlar ise sadece sloganlarla
kendilerini avutabilir.
Oysa çok sevdiklerini iddia ettikleri Hz. Peygamber; “Allah katında güçlü mü’minin, tembel ve pasif
mü’minden her zaman hayırlı ve sevimli olduğunu” söylemiş, ashabını bu
konuda uyarmış, kendisi de bu duyarlılığa sahip bilinçli ve çalışkan bir toplum
yetiştirmeye ömrünü adamıştır. Dolayısıyla
Hz. Peygamber’i sevdiğini iddia eden mü’minlerin, bu konuyu yeniden düşünmeleri
ve bir saniye bile boş durmaksızın yukarıdaki hedefleri gerçekleştirmek için
canla başla çalışmaları gerekir.
Sonuç olarak, yukarıda sayılan hedeflere ulaşmak için herkes üzerine
düşen vazifeyi en güzel şekilde yapmalıdır. Muhteşem bir törenle ibadete açılan
Ayasofya Camii kıyamete kadar cami olarak hizmet vermeye devam etmeli ve bir
daha kesinti olmamalıdır. Bu satırların
yazarı, umudunu hiçbir zaman kaybetmemiştir. Onun amacı, şu ana kadar elde
edilen kazanımların heba edilmemesi için aklı başında müslümanları dikkatli ve
uyanık olmaya çağırmaktır. Zira mü’min zaferden değil, seferden
sorumludur. Acele etmek şeytandan, teenniyle hareket etmek ise Rahman’dandır. Şurası
bir gerçektir ki, Yüce Allah’tan ümidini kesenler “hakikatin üzerini örtenler” ile
“Yüce Allah’tan başka varlıklara kulluk eden nankörler/müşrikler” topluluğundan
başkası değildir. (05.06.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder