Aklını Kullanmayan Allah’a Yol Bulamaz (273)
Kur’ân-ı Kerim’de Yüce Allah birçok yerde “Ey
akıl sahipleri!” diyerek insanları akıllarını kullanmaya davet eder. Kur’ân’da
akıl ile ilgili kullanılan kavramlardan biri de “lüb”tür. “Lüb”, “öze inmek,
özü ortaya çıkarmak, hayvanın üzerindeki parazitleri temizlemek” gibi anlamlara
gelir. Yani insanoğlu aklını kullanarak meselelerin “özüne inmek ve hakikati
araştırmak” zorundadır. Ayrıca aklını kullanarak “şeytanın vesveselerini/parazit
seslerini temizlemekle” de görevlidir. Zira kelimenin semantik analizi
yapıldığında bu anlamları içerdiği görülür.
Bu gerçeğe rağmen, aklını kullanmayan insan
sadece kendine yazık eder ve Yüce Allah’a götüren yolları bulamaz. Bu kişi,
şeytanın ve şeytanlaşmış insanların elinde oyuncak olmaktan kurtulamaz,
bunlarla birlikte cehennemi boylar ve suçlu da bizzat kendisi olur.
Zira Yüce Allah, insanoğlunun ruhuna kendisini
bulacak programı yüklemiştir. Yani akıl, Yüce Allah’ı bulacak şekilde
programlanmıştır. Bu programı doğru çalıştıran kimse Yüce Allah’ı bulur. Ancak fıtratına yerleştirilen o programa
şeytan virüsünün sızmasına izin veren kişi programın doğru çalışmasını
engellendiği için hakikate ulaşamaz. Çünkü nasıl bilgisayara virüs girince
program bozuluyor ve işlemez hâle geliyorsa, şeytan virüsünün etkin hâle
geldiği program da bozulur; böylece kişi, aklını doğru kullanamadığı için
sağlıklı tefekkür yapamaz ve doğru kararlar alamaz. Dolayısıyla
şeytanın ve şeytanlaşmış kimselerin bu programı bozmaması için yine görev
insanın bizzat kendisine düşer.
Aklını kullanıp şeytanlaşmış kimseleri ve
göğsünde ona vesvese veren şeytanî sesi “baş düşmanları” bilmeyen ve onların ilginç
önerilerine kolayca kanan/tamah eden, kendisine yazık eder. Dolayısıyla
insanoğlu şeytanını etkisiz hale getirmekle mükelleftir. Zira her insan,
meleklerden daha üstün konuma yükselme imkânına ve Yüce Allah’ın rızasını
kazanma şansına ancak bu sayede nail olabilir. Bu fırsatı başarıya çevirebilmek
için şeytanı ve şeytanlaşmış insanları yenmek şarttır. Bu şansı iyi
değerlendirmek yerine şeytanların çağrılarına kulak veren, hayvanlardan da daha
aşağı bir duruma düşer ve cehennemi hak eder.
Kur’ân ve sünnetin ilkelerini anlamak isteyen
aklını kullanmak mecburiyetindedir. Her işinde akl-ı selimi kullanmayı
reddeden, aklını “lehve’l-hadis”le kirleten, aklını kiraya veren, işin kolayına
kaçarak sahte şeyhin/hocanın/liderin/mürşidin/velinin peşinden giden, aklına
göre değil de duygularına göre hareket eden, sonra da çok yanlış işlere imza
atan kimse peşinden gittiği o şahısla eşit derecede sorumludur ve eteğine
yapıştığı sahtekâr kadar suçludur. Kıyâmet günü tüm suçunu sahte hocasına/liderine/şeyhine/mürşidine
atması onu cehennemden kurtarmaya asla yetmeyecektir.[1]
Kur’ân-ı Kerim, akıl sahiplerinin bazı
özelliklerini şöyle bildirir:
“Sana Rabbinden her ne ki
indirilmişse, hak/gerçek olduğunu gören kimseyle (bunu göremeyecek kadar) kör
olan kimse bir midir? Bu gerçeği yalnızca akıl ve sağduyu sahipleri hatırdan çıkarmazlar. Onlar ki Allah'la
olan bağlantılarına sadakat gösterir, antlaşmalarını/ sözleşmelerini asla
bozmazlar. Ve onlar ki, Allah'ın sıkı tutulmasını buyurduğu (kardeşlik
bağlarını/tüm hassas ayar ve dengeleri) sıkı tutarlar (bunları bozmak
isteyenlere fırsat vermezler); Rablerine karşı son derece saygılı ve duyarlı
davranır, [O'nun çağrısına sağır kalanları bekleyen] o pek kötü hesaptan
korkarlar. Ve onlar ki, Rablerinin teveccühünü umarak güçlüklere göğüs gerip,
namazda kararlılık gösterirler; kendilerine rızık olarak verdiklerimizden
gizli-açık başkaları için harcarlar, kötülüğü iyilikle savarlar. İşte, ahirette
erişilecek olan nihaî huzur böylelerine özgüdür.”[2]
Görüldüğü üzere akıl sahibi olmanın ölçüsü, ayetlerde haber verilen bu
vasıflara sahip olmaktır. Bu âyetleri görmezlikten gelerek pek çok yanlış
yapan, kurnazlık eden, yeteneklerini körelten, ömrünü boş şeylerle tüketen
sonra da “akıl sahibi” olduğunu iddia
edenler, akıllarını doğru kullanmayan ve kendilerine yazık edenlerdir.
Sonuç olarak, akıllı insan sadece gerçeğin peşinde koşar. Hakk’a yol
bulmak için çaba sarf eder. Hakikatin özünü ortaya çıkartır ve ona uygun
hareket eder. Şeytanın ve şeytanlaşmış insanların vesveselerine kanmaz.
Onlardan gelen çağrıları kulak vermez. Gerçeklere sırtını dönmez. Kendine
tanınan fırsatları elinin tersiyle itmez. Ömrü boyunca Kur’ân ve sünnetin
ilkelerinden asla ayrılmaz. (04.04.2014)
Yorumlar
Yorum Gönder