Yanlış Görüşte Israr Eden Şeytanın Yandaşıdır (234)
İnsanların farklı görüş ve düşüncelerde olmaları normal olmakla beraber
hakikat tecelli ettikten, gerçekler tüm çıplaklığıyla ortaya çıktıktan, hata ve
yanlışlar örneklerle ve delillerle vuzuha kavuşturulduktan sonra inatla yanlış
ve tutarsız fikirleri savunmak doğru değildir. Böyle yapmak şeytanın yolundan
gitmek ve onun yandaşı olmak anlamına gelir.
Nitekim günümüzde bazı kimseler fikir ifade ettiklerini zannederek
şartlandırıldıkları sloganları tekrarlamayı marifet zannetmektedirler.
Beyinleri yıkanmış bireylerin eleştirel düşünceyi bir kenara bırakarak
Pavlov’un köpekleri gibi hareket etmeleri yanlıştır.
Örneklerle konuyu biraz daha açıklamaya çalışalım.
Mesela ülkemizde işsizlik sorunu olmadığı, “kalifiye eleman sorunu”
olduğu defalarca ispatlandığı halde hâlâ inatla “işsizlik problemi olduğunu
söylemek” iyi niyetli bir yaklaşım değildir. Zira böyle bir tavır tembelleri,
uyuşukları, beleşçileri, kolaya alışmışları cesaretlendirmek ve ülkenin gelişmesine
engel olmak anlamına gelir. Dolayısıyla böyle bir şey yapmak şeytanın yolundan
gitmektir. Zira hakkın ve doğrunun
yanında değil de çıkarlarının yanında olan kişi şeytanın taraftarıdır.
Aynı şekilde kapitalizmin, komünizmin, pozitivizmin, materyalizmin,
sekülerizmin ve “diğer izmlerin” insanlara huzur ve mutluluk getirmediği
defalarca ispatlandığı halde hâlâ “bu izmlerden medet ummak”, çıkarı gereği bu “yanlış
beşerî sistemlerin” peşinden gitmek ve bunları savunmak doğru değildir. Çünkü
bu tür ideolojilerden yana olmak ve Kur’ân’ın sunduğu reçeteyi göz ardı etmek
şeytanın dostu olmayı kabullenmek[1]
anlamına gelir.
İnsanların fıtratlarında olan inanma ihtiyaçlarına cevap vermeyen sahte
din ve inançları, bazı sembollerin arkasına saklanarak insanlara yutturmaya,
onları kandırmaya ve yaşanan tüm problemleri görmezlikten gelmeye devam etmek
de yanlıştır.[2] Defalarca sahte ve
tutarsız oldukları, inananlarını mutlu edemedikleri ortaya çıktığı halde hâlâ
bu tür inanç ve sistemleri savunmak, insanların evrensel çağrı İslâm ile
buluşmasının önüne bariyerler çıkartmak doğru değildir.[3] Zira
böyle bir tavrı benimsemek şeytanın yolundan gitmek demektir.[4] Son
din İslâm’a ittibâ etmek yerine, işine ve kolayına öyle geldiği için sahte
tanrıların peşinden gitmek şeytanın taraftarı olmayı kabullenmek anlamına gelir.[5]
Aynı şekilde defalarca görüşlerinde haksız çıktığı, yanıldığı ve
başkalarını da yanılttığı aşikâr olan birinin peşinden gitmek, ona arka çıkmak, onu alkışlamak, onu
zulümlerinde desteklemek de doğru değildir. Çünkü hakkın ve adaletin yanında
değil de çıkarı gereği zalimin tarafında yer alan kişi şeytanın yoldaşı[6]
olmayı kabullenmiştir ve böyle yapmak şeytanın taraftarı olmaktır.
Aynı şekilde ayak oyunlarını iyi
beceren, belden aşağı vuran, zeytinyağı gibi hep suyun üstüne çıkan, fabrika
gibi yalan üreten, kılık değiştirerek ve yağcılık yaparak gücü ve yetkiyi
elinde bulunduranları etkilemeyi başaran, istediği koltuğu, makamı, mevkîyi
kapan adamlara karşı uyanık olmamak ve bu tür kötü adamları desteklemeyi
sürdürmek de doğru değildir. Bu tür şarlatanlara ve cambazlara pabuç bırakan,
onların yağcılıklarına seyirci kalan, yüzlerine toprak saçmayarak istedikleri
makamlara getirenler de şeytanın yandaşıdır.[7]
Benzer şekilde kendini bulunmaz
Hint kumaşı zanneden, küçük tepeleri ben yarattım edasıyla yürüyen, eleştiriye
kulak tıkayan, hep haklı olduğunu düşünen ve hatada ısrar eden kimselerin de
şeytanın yandaşı olmaya doğru adım adım[8]
gittikleri ifade edilebilir.
Sonuç olarak, savunduğu fikrin, görüşün, düşüncenin, inancın, izmlerin
yanlış olduğu Kur’ân-ı Kerîm, sahih sünnet, akl-ı selim, tarihî tecrübe, ilim
ve sağlam verilerle defalarca ispatlandığı halde inatla, körü körüne, maksatlı
olarak, çıkarı gereği böyle sahte ve tutarsız şeylerin peşinden giden kimse “şeytanın
yandaşı” olmayı kendi isteğiyle kabullenmiş demektir. Böyle yaptığı ve bu yanlış
yolu tercih ettiği için sorumlu olan kendisidir.[9] Dolayısıyla mahşer gününde böyle
mücrimlerin “başkalarını
suçlamalarının”,[10]
“Bu
durumdan bizim haberimiz yoktu” demelerinin veya “Ne yapalım,
daha önce babalarımız Allah'a şirk koştular. (Allah’ım!) Biz sadece onların
izinden yürüyen bir kuşağız; öyleyse, bâtılı ihdas edenlerin işlediklerinden
dolayı bizi mi helak edeceksin?”[11] demelerinin
onlara hiçbir fayda sağlamayacağını şimdiden bilmeleri kendi lehlerine
olacaktır. (30.11.2012)
[1] en-Nisâ 4/120; el-A’raf
7/202.
[2] Yasin 36/62; ez-Zuhruf 43/62.
[3] el-Fatır 35/5-6.
[4] el-Haşr 59//16.
[5] en-Nisâ 4/76; Meryem 19/68.
[6] en-Nisâ 4/119-120; el-Mücâdile
58/19.
[7] ez-Zuhruf 43/38-39.
[8] en-Nur 24/21.
[9] en-Nahl, 16/93; el-İsrâ
17/36; es-Saffât 37/27; ez-Zuhruf 43/44.
[10] el-Bakara 2/167; el-En’am
6/27; eş-Şuarâ 26/102; en-Nebe
78/40; el-Fecr 89/24; el-Kasas 28/63.
[11] el-A’raf 7/172-173.
Yorumlar
Yorum Gönder