Savaşçı Robotlar ve Şehitlik! (225)
Kur’ân-ı Kerîm ve sahih sünnette düşman saldırılarına karşı önceden hazırlıklı
olmak tavsiyesi mevcuttur ve bu durum ehlinin malumudur. Ancak kader, tedbir,
tevekkül, ecel tasavvurları çarpık olan bazı müslümanların bu uyarıları
yeterince ciddiye almadıkları da başka bir gerçektir. Oysa bu ikazlar açık, net
ve anlaşılırdır. Bu nedenle İslâm’ın bu tavsiyesi üzerinde ciddiyetle düşünülmesi
ve gereken hazırlıkların bir an önce yapılması şarttır.
Nitekim gelecek asırlarda ya da önümüzdeki yıllarda İslâm düşmanları müslümanları
yaşadıkları coğrafyalardan zorla çıkartmak, onları köleleştirmek, yahut yeraltı
kaynaklarını sömürmek isteyeceklerdir. Bunun için de “gördükleri her şeyi yok
etmeye planlanmış yüz binlerce silahlı ve üstün donanımlı savaşçı robotlar” üreterek
bunları müslümanların üzerine salacaklardır.
Bu son derece gelişmiş savaşçı robotlar, programlandıkları şekilde
acımasızca görevlerini yerine getirecek, müslümanların üzerine saldıracak, vahşice
öldürecek, yakıp, yıkıp yok edeceklerdir.
Acaba böyle bir durum yakın zamanda gerçekleşirse bu savaşlarda ölen müslümanlar
şehit olacaklar mıdır? Bu konu üzerinde İslâm âlimlerinin şimdiden düşünmeye
başlamaları ve gerekli tedbirlerin alınması konusunda yetkilileri uyarmaları ve
toplumu da aydınlatmaları kanaatimizce en doğru olandır.
Bununla birlikte, “Elbette onlar
şehit olacaklardır” diyenlerin de meseleyi çok yönlü analiz etmeleri, acele
etmeden doğru dürüst karar vermeleri ve sorduğumuz şu sorular üzerinde günlerce
düşünüp kafa patlatmaları gerekir:
Acaba “düşmanın silahlarına karşı her türlü caydırıcı hazırlığı” çok önceden
yapmamak, o silahların daha da gelişmişini üretmemek, “imkânları ve kaynakları
boş yere harcamak”, kısır tartışmalarla zaman ve enerji kaybetmek bir “mazeret”
olarak görülebilir mi?
Öncelikler belirlenirken gerekli hassasiyeti göstermemek, her zaman
olduğu gibi “sözlü dua” ile “fiili dua”
arasındaki farkı fark edememek ve “fiili duadan” kaçmak, “görevi sözlü dua ile
sürekli Yüce Allah’a havale etme” kolaycılığına kapılmak, İslâm’ın temel
ilkelerinden uzak, ucuz ve basit yaklaşımlara teslim olmak doğru olabilir mi?
Müslümanların teknolojik yönden gelişmiş, etkin ve caydırıcı silahlar
geliştirmeme tavrını doğru ve haklı bulup onaylamak, tedbirsiz, hazırlıksız ve
dikkatsiz davranan kişilerin de şehit olacaklarını savunmak gerçek İslâm âlimlerine
yakışır mı? Acaba “bu âlimler” böyle yaparak üzerlerine çok büyük bir vebal
aldıklarının farkındalar mı?
Bilindiği üzere Kur’ân-ı Kerîm, müslümanların savaş esnasında cemaatle
namaz kılarlarken bile “silahlarını mutlaka yanlarında bulundurmalarını” tavsiye
etmektedir. Öyle ki, yağmur yağma veya hastalık ihtimalini de hesaba katarak
silahlarını yanlarına alamayacak olanlara bir kolaylık/ruhsat tanınmış olsa
bile yine de ısrarla “tedbiri elden bırakmamalarını” tembihlemektedir. Şimdi bu
âyeti birlikte okuyalım:
“O halde sen mü’minler arasında
iken onlara namazda imamlık yapacaksan, [yalnızca] bir bölümünün, silahlarını
kuşanmış olarak seninle namaza durmalarına izin ver. Onlar namazlarını
bitirdikten sonra, namazlarını eda etmemiş olan diğer grubun her türlü
tehlikeye karşı hazır vaziyette ve silahlarını kuşanmış olarak gelip seninle
namaza durmaları sırasında size koruyuculuk yapsınlar; [çünkü] hakikati inkâra
şartlanmış olanlar sizin silahlarınızı ve teçhizatınızı unutup bırakmanızı
isterler ki âni bir baskınla üzerinize saldırabilsinler. Fakat yağmurdan dolayı
sıkıntıya düşerseniz yahut hasta iseniz [namaz kılarken] silahlarınızı
bırakmanızda bir mahzur yoktur; ama tehlikeye karşı [daima] hazırlıklı olun.
Allah, şüphesiz, hakikati inkâr edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.”[1]
Bu kadar açık uyarıya rağmen hâlâ gerekli bütün tedbirleri almadan
şehitlik beklemek ne kadar doğru olacaktır bunun üzerinde de herkesin
ciddiyetle düşünmesi gerekir.
Aynı şekilde şu âyete de bir bakalım:
“Onlara karşı gücünüz yettiği kadar
kuvvet ve savaş atları (savaş araçları) hazırlayın. Onlarla Allah’ın düşmanını,
sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah’ın bildiği
diğer düşmanları korkutursunuz. Allah yolunda her ne harcarsanız karşılığı size
tam olarak ödenir. Size zulmedilmez.”[2]
Görüldüğü üzere düşmanları yıldırmak, caydırmak, korkutmak ve müslümanlara
saldırmayı akıllarına dahi getiremeyecek şekilde hazırlıklı olmak İslâm’ın müslümanlara
bir emridir.
Bütün bu uyarıları göz ardı ederek hâlâ Hz. Dâvûd’un yaptığı gibi düşmana
sapanla taş atmayı savunmak, klasik savaş araçlarından mızrak, ok, kılıç ve
kalkan tavsiyesinde bulunmak, modern gelişmeleri doğru okuyup değerlendirememek
değil midir?
Maalesef günümüzde hâlâ bazı aklı kıt din tüccarları/hoca müsveddeleri/çakma
ilahiyatçılar böyle bir tavır içine girmekte, yanlış kararlar alıp uygulamakta
ve her zaman olduğu gibi işin kolayına kaçmaktadırlar.
Biz bu durumun yanlışlığını onlara anlattığımızda ise “Bir de başımıza savaşçı robot üretme fikri çıkartma”
der gibi yüzümüze bön bön bakmaktadırlar. Oysa düşman saldırısına karşı her
türlü hazırlığı çok önceden yapmayan, böylesine bir tembelliği, uyuşukluğu ve
ataleti savunan dünya ve ahiret mutluluğunu elde edemez[3] ve
zalim kavmin elinde oyun ve eğlence aracı olmaktan da kurtulamazlar.[4]
Dolayısıyla bu yarım hocaların kendilerine bakmaları, Kur’ân’ı doğru anlamaları,
akıllarını kullanmaları hem onların hem de takipçilerinin lehine olacaktır.
Nitekim şu âyet de gayet açıktır; birlikte okuyalım:
“Ey iman edenler! Sabredin. Sabır
yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve
Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.”[5]
Kanaatimizce Allah yolunda mücadele ederken hazırlıklı ve uyanık
olmayanların, her türlü tedbiri çok önceden almayanların şehitlik beklentisi
içinde olmaları doğru değildir.
Demokratik kurallar içinde kalarak taleplerini yöneticilerine iletmeyen
sivil toplum örgütlerinin, muhalefet partilerinin ve değişik baskı gruplarının
da aynı şekilde bu konuda sorumlu olduklarında hiçbir şüphe yoktur.
Biz kendi adımıza müslümanların yaşadıkları ya da yaşamaları muhtemel her
türlü sorun üzerinde düşünmekte, bulduğumuz önerileri kamuoyuyla paylaşmakta ve
sorumluluğumuzun gereğini yerine getirmekteyiz. Bu itibarla hem yukarıda
zikrettiğimiz âyetlerin hem de diğer âyetlerin[6]
inananlara uyarısını bir kez daha hatırlatmayı görev biliyoruz.
Bütün bu yazdıklarımıza rağmen, düşmanının silahından daha üstün silah
yapmayan, sivil iradeye bağlı, güçlü, caydırıcı ve profesyonel bir ordu
kurmayan, bu konuda gerekli hazırlıkları zamanında tamamlamayan, daha üstün
donanımlı savaşçı robotlarla düşmanlara karşılık vermeyen, en güzel mücadele
metodunu sergilemeyen,[7] kısa
yoldan cennet beklentisi içine giren[8] ve hatada ısrar edenlerin ahirette kazançlı
çıkabileceklerini söylememiz oldukça zordur.
Sonuç olarak, İslâm’ın iki temel kaynağının ilke, amaç, gaye, hedef ve
maksadını doğru anlamayan ve kendilerine yapılan iyi niyetli ve samimi
uyarılara kulak tıkayanların ahirette kendilerini nasıl savunacaklarına “şimdiden
hazırlık yapmaları (!)” uygun olacaktır. (10.08.2012)
Yorumlar
Yorum Gönder