Mütesettir Bayan Doktorlar ve Korkunç Bir İftira (194)
Ülkemizdeki bazı şer odakları, zaman zaman tesettürlü bayan doktorların
erkek hastaları muayene etmedikleri yalan haberini gündeme getirir ve gençleri
dinden soğutmak için uğraşırlar. İslam'ın imajına leke sürmek ya da insanları
dinden uzaklaştırmak isteyen bu çevrelerin ortaya attıkları asılsız iddialara
karşı dikkatli olunması gerekir.
Tesettürlü bayan doktorların söylediği iddia edilen; "Biz erkek hasta muayene etmeyiz. Erkek kadavrasına el
sürmeyiz" veya "O
gece bayan doktor yoktu. Erkek doktor da kadın hastaya el sürdürmedi ve
kadıncağız da oracıkta öldü" şeklinde ortaya atılan iddialar/haberler
tamamen asılsızdır ve hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır.
Bu söylenenler, hem İslam'a hem de dinine uygun yaşamak isteyen bayan doktorlara
atılmış büyük bir iftiradır. Aklı başında ve iyi niyetli bir kimsenin
söyleyemeyeceği sözlerdir. Bu tür abartılı sözlerin hepsinin yalan olduğu zaman
içinde anlaşılmıştır ve anlaşılmaktadır.
Bu ve benzeri dedikoduları fırsat bilerek İslam'a saldıran ve içlerindeki
kini kusmaktan çekinmeyenler bu tür kara propagandalarla masum insanları
kandırmayı amaçlıyorlarsa bu durum gerçekten esef vericidir.
Zira bu tür haberlerde belirtilen hususlar İslam'ın genel ilkelerine de
taban tabana zıttır. Yüce dinimizin insan hayatına verdiği değeri bilmeyen
yoktur. Nitekim Hz. Peygamber zamanında kadınlar savaşa katılmış ve genellikle
geri hizmetlerde çalışmışlardır. Kadınlar savaşta gerekli olduğu zaman bizzat
silahlı çatışmaya da girişmişlerdir. Ancak onlar genellikle yaralıları tedavi
etmiş, bunu yaparken de hiçbir zaman kadın-erkek ayrımı gözetmemişlerdir.
Peygamberimizi bizzat gören bu kadınlar, erkek yaralılara el sürmüş, tedavileri
neyi gerektiriyorsa onu yapmışlardır. Hal böyleyken 1400 yıl önce yaşananları
göz ardı ederek bu tür kara propagandalardan medet umanlar asla iyi niyetli insanlar
değillerdir.
Elbette aksine bir zaruret ve ihtiyaç bulunmadıkça kadınların kadınları,
erkeklerin de erkek hastaları tedavi etmeleri “hem İslâm'a hem de fıtrata” daha
uygundur. Zira bu şekilde bir muayene ortamında insanlar sorunlarını
hemcinsleri doktorlara çok daha rahatlıkla ifade edebilirler. Kaldı ki bundan
daha doğal bir şey de yoktur.
Ancak acil vakalarda hastalara el sürmeme, tedavi etmeme gibi bir durum/kural
söz konusu değildir ve olamaz. Zaten dinini bilen hiçbir doktorun bu tür
durumlarda gereğini yapmaması da düşünülemez. Zira acil durumlarda bir doktorun
insanın hayatını kurtarmak için elinden gelenin en iyisini yapması İslam'ın
kat’i emridir.
Ayrıca şunu da belirtelim ki, İslam'ın bu emrini göz ardı ederek acil
hastalara müdahale etmeyenlerin hukuken hak ettikleri cezaya çarptırılmaları da
gerekir. Zira insan hayatının kıymetini bilmeyen birisinin görevini bu şekilde
ihmal etmesinin bedelini ödemesi ve yaptığının cezasız/karşılıksız kalmaması
gerekir.
Diğer taraftan farz edelim ki, dinimize göre “karşı cinslerin birbirini
tedavi etmeleri yasak olsaydı” bile “inanç özgürlüğü gereği” İslam'a
inanmayanların buna saygı göstermeleri gerekirdi. Bu bakımdan “demokrasi,
özgürlükler ve insan hakları” gibi kavramları gerekçe göstererek öğrenim görmek
isteyen bayan tıp öğrencilerinin haklarını ellerinden almaya çalışmak doğru bir
davranış değildir. Bu tür soyut gerekçelerle insanları haklarından mahrum etmek
veya bilerek ve isteyerek İslam hakkında kötü bir zan/izlenim uyandırmaya
çalışmak iyi niyetle bağdaştırılamaz.
Farklılığa tahammül edemeyen, ellerindeki çeşitli imkânlara dayanarak
kendi arzularını veya ideolojilerini herkese dayatmaya çalışanlar yanlış bir
yola girdiklerini artık görmek durumundadırlar.
Ayrıca bu tür kimselerin zaman zaman İslam hakkında yalan yanlış
bilgilere dayanarak hüküm vermeye kalkışmaları da yakışık almamaktadır. Onlar,
İslam dininin kesinlikle öngörmediği yanlış anlayışları kasıtlı olarak savunur,
gündemde tutar, buradan da farklı düşünce ve yaşayışları mahkûm etmeye,
susturmaya ve sindirmeye kalkışırlarsa bu elbette doğru olmayacaktır.
Şunu da belirtelim ki, bu farklılıkları bir suç ve kusur gibi göstermek,
buradan da İslam'ın kutsallarına saldırmak asla doğru değildir.
Sonuç olarak, İslam’dan nefret eden bazı kesimler bu tür zan ve
vehimlerle değil, her zaman delillere dayanarak konuşmak zorundadır. Dedikodularla
ve yalan haberlerle İslam'ın imajına leke sürülmesine önayak olmak çok
çirkindir. Bu itibarla, her
sorumluluk sahibi mü’min görevini bilmeli ve bu tür haberler getiren fasıkların
getirdiklerine inanmadan önce gerçeği araştırmalıdır. Aksi takdirde ilerde
pişman olacağı kararları alması kaçınılmaz olur ki bunda kendisinin de kusuru/payı
olduğu muhakkaktır. (23.06.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder