Kibrit Çöpü Deyip Geçmeyin! (218)
Bütün kainât Allah tarafından derunî bir anlam ve amaç üzere yaratılmıştır. Varoluşun gayesini araştıran,
anlam arayışında olan, Yaratıcısını tanıyan ve O’nun rızasını kazanmak için
çabalayan insanoğlu bu sınavı başarıyla tamamlayıp ebedî cenneti kazanabilir.
Ama tersini yapan, ömrünü boş şeylerle tüketen ise bu imtihanı kaybeder ve
ebedi cehennemi hak eder.
Konuyu biraz daha açmaya çalışalım.
İnsanoğlunu “kibrit çöpüne”, “kibrit kutularını” da insanların içinde
yaşadıkları “topluma” benzetelim.
Mesela bazı kibrit çöpleri vardır; belirli bir amaç için yanarlar. Kimi
bir sigarayı yakar, kimi bir ocağı tutuşturur, kimi ise bir sobanın yanmasını
sağlar.
Bazı kibrit çöpleri ise boş yere yanar, tükenip gider ama hiçbir işe de
yaramazlar.
Kimi kibrit çöpleri ise bir evi veya ormanı yakıp kül ederler.
Öte yandan kibrit kutusunun içine bakıldığında çöplerin hepsinin aynı
olduğu zannedilebilir. Oysa durum çok farklıdır. Zira aynı gibi görünen
çöplerin aslında çok farklı oldukları ne iş için kullanıldıklarında ortaya
çıkar.
Nitekim bazı kibrit çöpleri yanmayacak kadar incedir, yakarken kırılacak
zannedersiniz, ama en iyi de o kibrit çöpleri yanar.
Bazı kibrit çöpleri ise epeyce kalındır. Siz zannedersiniz ki en güzel
onlar yanacak ve bir işe yarayacak. Ama bu kalın kibrit çöpü “foss”
diye bir ses çıkartır ve kendini bile yakamadan sönüp gider.
Kimi kibrit çöpleri ise eğri büğrüdür, lakin onlardan hiç beklenilmeyecek
şekilde fonksiyonlarını yerine getirir ve önyargılı kişileri de epey
şaşırtırlar.
İşte toplumda yaşayan insanların hayatlarını kibrit çöplerine, içinde
yaşadıkları toplumu da kibrit kutusuna benzettiğimiz zaman bazı şeyleri daha
rahat anlayabiliriz.
Örneğin kimi insanlar vardır bir
lambanın fitilini yakar, kendileri gitse de ışıkları kalır ve etraflarını
aydınlatmaya devam ederler.
Kimi insanlar vardır güçlü ve
kuvvetli görünür ama kendilerinden beklenileni yerine getirmekten acizdirler.
Kendilerini boş yere tüketir ve bitirirler. İçki, uyuşturucu, kumar,
zina vs. benzeri kötü alışkanlıkların müptelası olurlar. Bu bağımlılıklardan
kurtulmayı istemedikleri için de kendi sonlarını kendileri hazırlarlar. Yahut
intiharı tercih ederek kendi yaşamlarına son verir ve ebedî cehennemi hak
ederler.
Kibrit kutusunun içinde eğri ya da kırık olan çöpler vardır ki bunlar da
engelli olan insanlara benzetilebilir. Onların görünüşlerine bakıp acele karar
verenler yanılabilir. Zira bu çöpler kendilerinden beklenmeyecek derecede
harika işlere imza atabilir. Yaşadıkları hayatın hakkını diğerlerinden çok daha
iyi ve fazlasıyla verebilir. Nitekim bu çöpleri görünüşlerine göre değil de
yaptıkları işe göre değerlendirmek çok daha isabetlidir.
Bazı kibrit çöpleri ise birbirine yapışmışlardır. Biri yanınca diğeri de
zorunlu olarak onunla beraber yanar gider. Kötü arkadaşlarla düşüp kalkanların
halini bu örnek çok güzel anlatır.
Kibrit kutusu ise içinde yaşanılan toplum gibidir. Islak bir kutudaki
kibritleri uğraşsak da yakamayız. Demek ki içinde yaşanılan toplum insanoğlunu
ister istemez etkiler. Dolayısıyla içinde yaşadığı toplumun “ideal bir toplum”
olması için çalışmayanların bunun olumsuz sonuçlarıyla karşılaşmaları
kaçınılmaz olur. Bu itibarla “Bana ne, neme lazım” gibi tavırlar
son derece yanlıştır; vurdumduymazlık iyi bir şey değildir. Zira her koyun kendi bacağından asılsa da “kötü
kokusu” zamanla bütün mahalleyi sarar ve herkesi rahatsız eder.
En tehlikeli çöpler ise kendisiyle birlikte kibrit kutusunu da yakan
çöplerdir. İçinde yaşadıkları aileyi ve toplumu tehlikeye atan bunlardır. Dinî
ve ahlakî değerleri önemsemeyen, bunlara cehpe alan bencil bireyler toplumu
olumsuz anlamda etkiler. Bu tipler bilerek ya da bilmeden ahlakî yozlaşmaya ve çürümeye neden olur. O
toplumdaki manevî değerlerin erozyona
uğramasını hızlandırır ve adaletsizliğin yerleşmesine katkı sağlar. İman
zafiyeti sebebiyle cinnet geçirip etrafa zarar veren, fesat çıkartıp toplumu birbirine
düşüren, düşmanlarla işbirliği yapıp yetkilerini para karşılığı satan ve
vatanlarına ihanet eden hainler hep böyle kimseler arasından çıkar.
Kısaca ifade edecek olursak herkes dönüp kendisine bakmalı ve kendisini
sorgulamalıdır. “Acaba ben nasıl bir kibrit çöpüyüm?” diye kendisine sormayan
ve olumlu anlamda bir değişim ve dönüşüm başlatmayan insan sonunda mutlaka
kaybeder.
Bize göre kibrit çöpünün kalitesini belirleyen ucundaki kimyasal
maddedir. O sağlam olursa kibrit çöpü mutlaka bir işe yarar. Yani; bu uçtaki
kimyasal maddeyi “sağlıklı düşünen bir ruha veya sağlam ve sarsılmaz bir imana”
benzetmek mümkündür. Nitekim iman zaafiyetinin ya da yokluğunun insanı ahirette
felakete sürüklemesi kaçınılmazdır. İnsana
varoluş gayesini, hayatın anlamını, amacını, değerini öğreten gerçek İslâm’dan
yoksun kalmak ve imanı sağlaştırmamak insanoğluna kaybettirir.
İslâm’ın ışığıyla aydınlanan ve salih ameller ortaya koyan bir mü’min etrafına
faydalı kandil olur ve tüm cihana ışık saçmaya devam eder. Bunu becerebilmek
ise herkesin kendi elindedir. Kendi kaderini ortaya koyduğu niyetiyle,
samimiyetiyle, davranışlarıyla, hayata bakışıyla, duasıyla, ibadetiyle, iyi ya
da kötü hal ve hareketleriyle şekillendiren bir insan elbette yaptıklarından
sorumlu olur. Zira sorumlu olmayacak idiyse o takdirde bu dünyada imtihan
edilmesinin de hiçbir anlamı kalmazdı.
Sonuç olarak, Allah Teâlâ tarafından
bu dünyada insan olarak yaratılan ve “altın tepside ebedî cenneti kazanma
fırsatı” kendisine bahşedilen bir kimse “sağlıklı tefekkürün hakkını vererek,
imanını tahkikî hale getirerek ve salih ameller işleyerek” imtihanı başarırsa
bu, kendi lehine olur, ancak tam tersini yaparsa bu da kendi aleyhine olur ve
böyle biri sadece kendine yazık eder. (01.06.2012)
Yorumlar
Yorum Gönder