İslamofobi ve Müslümanlara Düşen Görevler (188)
Bilindiği üzere 1990’lı yıllarda NATO’nun İslam dünyasını tehdit olarak
tanımlaması; 2001 yılından sonra Amerika’nın İslam’ı ve müslümanları terörizmle
ilişkili göstermesi ve bu gerekçeyle müslümanların yaşadıkları bazı ülkeleri
işgal etmesi; yahudi ve İsrail lobisinin sahip oldukları büyük medya gücüyle
İslam karşıtı söylemlerini dünyada artırarak devam ettirmesi; Avrupa’nın
genişleme politikaları ve artan göç sonucu meydana gelen işsizlik sorunu gibi
unsurlar Batılı ülkelerin büyük kısmında yabancı düşmanlığı ve özellikle de İslamofobiyi
tetiklemiştir.
Bütün bunlara ilave olarak özellikle ABD ve AB’deki bazı politikacıların
ve medyanın kişisel çıkarları uğruna kültürel
ırkçılığın bir çeşidi olan İslamofobiye yönelmeleri ve toplumda korku ve
endişe meydana getirerek rant elde etme çabaları da bunda etkili olmuştur. Zira
oluşturulan bu korkular nefret söylemini artırmış, bu durum ayrımcılığa yol
açmış, müslümanların mesken edinme, iş bulma, eğitim gibi konularda güçlüklerle
karşılaşmalarına neden olmuş, hem ibadet mekânı olan camiler hem de artan
şiddet eylemleri karşısında müslümanlar bir takım sıkıntılar yaşamak zorunda
bırakılmışlardır.
Bütün bunlar yaşanırken özellikle Avrupa ve Amerika’da İslamofobi’nin
hızla yayıldığı görülmektedir. İşte bu gibi ülkelerde yaşayan müslümanlara
büyük görevler düşmektedir. Bunları maddeler halinde özetlememiz konunun daha iyi
anlaşılmasına katkı sağlayacak ve bu ülkelerde yaşayan müslümanların neler
yapmaları gerektiği daha iyi ortaya konulacaktır.
1. Öncelikle yurtdışında yaşayan aileler, çocuklarına çok iyi bir eğitim imkânı hazırlamalı, onları
teşvik etmeli ve bu yönde rehberlik etmelidir. Çocuklarına yaşadıkları bu
toplumda en iyi mevkilere gelme ve
değerlerini yaşayarak temsil etme ufkunu kazandırmalıdır. Çocuklarına
küçük değil büyük hedefler göstermeli ve kendileri de buna uygun davranmalıdır.
2. Entelektüel kapasitesi çok fazla olan bu iyi yetişmiş genç nesiller, içinde yaşadıkları topluma asimile olmadan
uyum sağlamalı, onlarla bir araya gelmeli, zaman zaman ortak hareket
etmeli, kendilerinden korkan, çekinen bu insanlara din ve kültürlerini doğru
bir şekilde tanıtmalıdır.
3. Müslümanlar İslam’ın asla terör eylemlerini onaylamadığını, her türlü terör eylemini kınadıklarını, İslam
ile terörün yan yana getirilmesinin çok yanlış olduğunu her fırsatta
vurgulamalı ve devamlı olarak bu korkutulmuş insanlara doğru mesajlar
vermelidir. Kısaca müslümanlar şiddeti ve terör eylemlerini lanetlemeli ve
bunlardan uzak durduklarını etraflarına göstermelidir.
4. Müslümanlar sivil hayatın
içinde yer almalı, dilini, dinini ve kültürünü tanıtmaktan korkmamalı,
gettolarına hapsolmamalı ve kendi içlerine kapanmamalıdır.
5. Müslümanlar kendilerine karşı işlenen nefret suçlarını kayıtlara geçirtmeli, haklarını aramaktan
korkmamalı ve çekinmemelidir. Bu konuda sonuna kadar elbirliği içinde hareket
etmeli ve mücadeleden asla vaz geçmemelidir.
6. Müslümanlar bilinçlenmeli,
baskı grupları oluşturmalı, toplumun farklı kesimleriyle işbirliği içinde olmalı,
ittifaklar yapmalı ve haklarını sonuna kadar aramalı ve
savunmalıdır.
7. Yaşadıkları ülkelerdeki
emniyet ve yargı mensuplarıyla de iyi ilişkiler içinde olmalı, hukuka ve
ülkenin kurallarına mutlaka uymalı, saygı içinde hak arama mücadelesi vermelidir.
8. Özellikle camilere saldırıları engellemek için kameralar konulmalı, güvenlik tedbirleri artırılmalı, polise
sağlam karineler sunmak için çalışmalar yapılmalı ve cami adına kamuoyuna
yapılan basın açıklamalarında mesaj net, açık ve anlaşılır bir şekilde
verilmelidir.
9. O ülkede yaşayan tüm müslümanlar
her ne kadar farklı ırk, dil, mezhep ve görüşlere mensup olsalar da bu
tür ortak konularda birlikte hareket etmeli ve güç birliği oluşturmalıdır.
10. Müslümanlar bulundukları ülkede
İslam’ın “resmi din”
olarak kabul edilmesi için her türlü demokratik haklarını kullanmalı,
çocuklarının eğitim programında “İslam Medeniyeti” dersinin bulunması ve bu
dersin müslüman öğretmenlerce okutulması için de gerekli mücadeleyi vermelidir.
11. Müslümanlar kendi görev ve
sorumluluklarını çok iyi öğrenmeli, birlik içinde hareket etmelidir.
Eğer onlar kendi kendilerine yardım etmez, birlik ve beraberlik içinde
olmazlarsa hiç kimsenin onlara yardım etmeyeceğini de bilmelidirler.
12. Müslümanlar zaman zaman İslamofobi gibi ortak sorunlar için bir araya
gelmeli, müzakere zeminleri
oluşturmalı, belirli aralıklarla toplanıp ortak kararlar almalı ve bu
kararların hayat geçirilmesini de yakından takip etmelidirler.
13. Müslümanlar içinde yaşadıkları toplumda herkese iyi örnek olmalı,
kimseye kötü davranmamalı, insanların kendilerine sempati duymalarını
sağlayacak şekilde örnek bir hayat
sürmelidirler. İtici ve kırıcı davranışlardan kaçınmalı, suça bulaşmamalı,
içlerinden suça bulaşmış ve yanlış yapmış olanları da adaletsiz ve haksız bir
şekilde körü körüne
savunmamalıdırlar.
14. Müslümanlar her zaman açık ve
şeffaf olmalı, camilerini diğer insanlara açmalı, onlarla konuşmaktan ve
diyalog kurmaktan korkmamalıdırlar.
15. Müslümanlar içlerinde yaşadıkları toplumun dilini en güzel şekilde öğrenmeye gayret etmeli, dil
öğrenmenin onlara pek çok kapıyı açacağını ve avantajlar sağlayacağını unutmamalıdırlar.
16. Müslümanlar etraflarındaki komşularıyla ve iş arkadaşlarıyla iyi
ilişkiler içinde olmalı, ülkenin kanun
ve kurallarına harfiyen uymalıdırlar. Bu sayede sevgilerini
kazandıkları bu insanların kendilerinin birer “gönül elçisi” olmalarını
sağlamalı ve müslümanları daha doğru tanıtmalarına vesile olmalıdırlar.
17. Müslümanlar geçmişlerinden ve tarihlerinden ders almalı, hiç bir komplekse kapılmadan her türlü
diyaloga girmeli ve hak arama metotlarında da uzmanlaşmalıdırlar.
18. Müslümanlar yaşadıkları toplumda sivil toplum örgütleri kurmalı, medyayı asla ihmal etmemeli, bu
alanda da yerlerini almalı, siyasete
katılmalı, seçimleri asla ihmal etmemeli ve oy kullanmalıdırlar. Çünkü
müslümanların problemlerini duyurmak için demokratik yöntemleri
kullanmayanların iş içten geçtikten sonra ağlamaya ve sızlanmaya hiçbir hakları
yoktur.
19. Demokrasinin (Mecliste ve yönetim mekanizmalarında millî iradenin/azınlıkların
temsili ve egemen olması) helal mi yoksa haram mı olduğu gibi basit ve
seviyesiz tartışmaları artık bir kenara bırakmalı, günümüz toplumunda demokrasinin onlara sağladığı her türlü hakkı/imkânı
kullanarak bu kanallardan da en güzel şekilde istifade etmenin yollarını
aramalıdırlar.
20. Dindarlar ve medeniyetler arası diyalog müzakerelerinden korkmamalı, karşı tarafa kendi
değerlerini en güzel şekilde tanıtmalı, diğer tarafı da dinlemesini bilmeli ve
kimseyi dışlamadan herkese kucak açmayı öğrenmelidirler.
21. Bugün dünyanın ulaştığı birtakım değerler ile İslam medeniyetinin değerlerinin örtüştüğü noktalar
olduğunu unutmamalıdırlar. Fıtrata uygun evrensel ahlak ilkelerinin bütün dünyada egemen olması için herkesle
işbirliği yapmaktan korkmamalı ve kaçınmamalıdırlar.
22. Temel insan hak ve özgürlüklerinin bütün dünyada sağlanması ve
uygulanması için çaba sarf etmelidirler. Bütün dünyada evrensel hukuk kurallarının hâkim olması için çalışmalıdırlar.
Özetle ifade edecek olursak, müslümanlar içlerinde yaşadıkları ülkelerde,
ifade özgürlüğü altında kışkırtıcı söylemlerde bulunan medyanın ve
politikacıların İslamofobiyi körükleyen bu saldırıları karşısında sessiz ve
tepkisiz kalmamalıdırlar. Çünkü müslümanlar
“nesne” değil “özne” olmak zorundadırlar.
Bu ülkelere işçi olarak gelen ilk göçmenler buralarda tutunmuş, camiler,
dernekler, vakıflar kurmuş ve alt yapı çalışmalarını büyük oranda
tamamlamışlardır. Artık burada yaşamaya karar veren sonraki nesillere çok daha büyük
işler düşmektedir. Onlar da dede ve babalarının kendilerine sağladığı bu
imkânları en güzel şekilde kullanmasını ve değerlendirmesini bilmek zorundadır.
Yeni nesiller de sanat, kültür, edebiyat, felsefe, şiir, siyaset, spor, ekonomi
ve medya dünyasında yerlerini almalı ve kültürel değerlerini bu insanlara en
güzel şekilde tanıtmalıdırlar. Kanaatimizce
bu yeni kuşak söylediklerimizi yapmaya mecbur değil mahkûmdur. Zira
böyle yaptıklarında hem kendi haklarını savunacak hem bu ülkelerde daha iyi bir
yaşam sürecek hem de İslam’ı en güzel şekilde yaşayarak diğer insanlara tebliğ
ve temsil etme fırsatını yakalamış olacaklardır. İlave olarak bu çabalarının
karşılığını da zaten ahirette fazlasıyla alacaklardır.
Sonuç olarak, dünyanın daha yaşanılabilir bir yer olması konusunda
herkese büyük görevler düşmektedir. Bu nedenle İslamofobiyi ortadan kaldırmak
ve bu soruna çözüm bulmak için hep birlikte hareket etmeye ihtiyaç vardır. Bunu
başarabilmek için öncelikle insanların kafalarının içindeki paradigmaların ve
yanlış algıların düzeltilmesi, sonrasında da tüm insanlığa model olacak bir
İslam toplumunun inşa edilmesi şarttır. (04.02.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder