İslâm’da Recm Yoktur (228)
Günümüz İslâm âlimlerinden Prof. Dr. Hayreddin Karaman, 29.08.2010
tarihinde Yeni Şafak Gazetesi’ndeki köşesinde “İslâm’da
Recm Yoktur” başlıklı bir yazı kaleme almış ve özetle şunları söylemiştir:
“1972
yılında Libya’da İslâm âlimleri toplantısı yapılıyor. Toplantının konusu, ‘ülkenin
kanunlarını yabancı unsurlardan temizleme ve İslâmîleştirme.’ Bu toplantıya katılanlar
arasında Yusuf el-Kardavî, Muhammed Ebu Zehra, Ali el-Hafîf, Mustafa ez-Zerka,
Subhî es-Salih, Huseyn Hâmid Hassab, Abdulaziz Âmir gibi tanınmış âlimler var. Yusuf
el-Kardavî, bu toplantıda Ebu Zehra’nın çıkışını “Bir bombanın fitilini ateşledi”
ifadesiyle veriyor ve -özetle- şöyle devam ediyor: “O toplantının yıldızı
tartışmasız olarak Üstad Muhammed Ebû Zehra idi. En çok o konuşuyor, her
konuşanın ardından tenkitlerini ve görüşlerini ifade ediyordu. Bir ara ayağa
kalktı ve şunları söyledi:
“Ben İslâm
Hukuku ile ilgili bir görüşümü yirmi yıldır açıklayamadım, şimdi, Rabbime kavuşmadan
önce “Bana niçin açıklamadın, hak bildiğini söylemedin?” diye sorulmaması için sizlere
açıklayacağım. Bu görüş, evlilerin zinasının cezası olan recimle alakalıdır.
Benim kanaat ve reyime göre bu ceza yahudi şeriatında vardı, Peygamberimiz ilk
zamanlarda bunu kaldırmadı, sonra Nur Suresi geldi, burada zinanın cezası -evli
bekar, kadın erkek herkes için yüz sopa olarak- konuldu ve recim kaldırıldı.
Ben bu
reyimi üç delile dayandırıyorum:
1.
Allah Teâlâ Nisa Suresi’nde hür olmayan insanların zinasının cezası, hür
olanlara verilen cezanın yarısı kadardır” buyuruyor. Recim bölünemez bir ceza
olduğuna göre cezadan maksadın yüz sopa olduğu böylece ortaya çıkıyor.
2. Buhârî’nin
naklettiği rivâyette râvî Abdullah b. Evfâ’ya, “Recim, Nur Suresi gelmeden önce
mi yoksa sonra mı uygulandı?” diye soruluyor, o da “Bilmiyorum” cevabını veriyor.
Şu halde recim uygulamasının yüz sopa uygulamasını getiren Nur Suresi’nden önce
olması ve bu Sure gelince onun kaldırılmış olması kuvvetle muhtemeldir.
3.
“Recim cezası âyet olarak Kur’ân’da vardı, lafız olarak kaldırıldı, ama hükmü
kaldırılmadı” şeklindeki rivâyeti akıl ve mantık kabul etmez; hükmü kalacak bir
âyetin lafzı niçin kaldırılsın?!”
“Üstad
sözlerini bitirince hazır olanların çoğu ona hücuma kalkıştılar ve fıkıh
kitaplarında yazılı mevcut bilgilerle karşılık verdiler, fakat üstad görüşünde
ısrar etti.”
Oturum
sona erince Yusuf el-Kardavî, Ebu Zehrâ’nın yanına geldi ve bu konuda, onunkine
yakın bir görüşünün olduğunu, “Recmin değişmez ceza (had) değil, uygulayıp
uygulamamak yöneticilere bırakılmış “tazir çeşidinde bir ceza” olduğu kanaatini
taşıdığını ifade etti. Üstad Ebû Zehra, bunu da kabul etmedi ve şöyle dedi:
“Yusuf, Allah’ın rahmet armağanı olan Muhammed Mustafa’nın ölünceye kadar
insanları taşladığını akıl kabul eder mi? Bu yahudi şeriatına ait bir cezadır
ve onların taş kalpli oluşlarına da uygun düşmektedir.
Sonuç:
İslâm âlimleri
arasında recim cezasının değişmez bir ceza olmadığını veya yahudi şeriatına ait
bu cezayı İslâm’ın kaldırdığını ve şeriat adına uygulamanın mümkün ve caiz
olmadığını savunan önemli isimler vardır. Bu sebeple günümüzde İslâm aleyhine
kullanılan ve insanları İslâm’dan korkutmaya yarayan bir cezayı sahiplenmek ve
savunmak uygun değildir.”[1]
Görüldüğü üzere Prof. Dr. Hayreddin Karaman da[2] recm
konusunda tıpkı Prof. Dr. Muhammed Ebû Zehra gibi düşünmekte ve “evli kadın ile
erkek zina ettiklerinde” cezasının recm olmadığı kanaatini taşımaktadır.
Nitekim Allah Teâlâ, Nisa Sûresi 25. âyette “hür olmayan insanların (köle
ve cariyelerin/savaş esirlerinin) zina yapmaları halinde cezalarının hür
olanlara verilen cezanın yarısı olduğunu” bildirmektedir. Dolayısıyla recm (taşlayarak öldürme)
bölünemez bir ceza olduğuna göre bu cezadan maksadın “yüz sopa” olduğu açıktır. Çünkü zina
eden savaş esirlerine verilecek ceza “elli sopadır.” Nasıl “yarım hamilelik” olmuyorsa
“yarım öldürmede” olamayacağına göre recm cezasında ısrar etmenin hiçbir anlamı
yoktur. Bu nedenle sırf bu âyet bile “evli veya bekâr zina edenlerin taşlanarak
öldürülemeyeceğinin” en büyük delilidir.
Öte yandan Buhârî'nin Sahih’inde
naklettiği rivâyetin ravîsi Abdullah b. Evfâ'ya, "Recm, Nur Suresi gelmeden önce mi yoksa sonra mı uygulandı?"
şeklinde bir soru sorulmuş, o da; "Bilmiyorum"
cevabını vermiştir. Şu halde recm uygulamasının “yüz sopa cezasını getiren” Nur Suresi’nden
önce olması ve bu âyet gelince de recm cezasının kaldırılmış olması kuvvetle
muhtemeldir. Dolayısıyla rivâyetinde tereddüt eden ravînin olduğu hadise bakarak
“ölüm gibi geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan bir cezayı” savunmak isabetli
değildir.
Diğer taraftan "Recm cezası âyet
olarak Kur’ân'da vardı, ancak lafız olarak kaldırıldı, ama hükmü kaldırılmadı”
veya “Recm âyetinin yazılı olduğu sayfayı
keçi yedi” şeklindeki rivâyetler tamamen asılsız ve uydurmadır. Kur’ân’ın
eksik olduğu algısına sebebiyet veren böyle bir saçmalığı kabul etmek mümkün değildir. Çünkü hükmü
kalacak bir âyetin lafzının kaldırılması abesle iştigaldir. Kaldı ki böyle bir
şeyin olması zaten mümkün değildir.
Ayrıca “recm cezasının uygulanıp
uygulanmaması yöneticelere bırakılmıştır” şeklindeki bir değerlendirmede doğru
değildir. Zira yukarıdaki üç delil zaten böyle bir cezanın İslâm’da olmadığının
en güçlü kanıtlarıdır.
Sonuç olarak, Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Prof. Dr. Muhammed Ebû
Zehra’nın da isabetle kaydettikleri üzere İslâm’da recm (zina eden evli kadın
ve erkeğin taşlanarak öldürülmesi) cezası yoktur. İslâm, yahudi şeriatına ait
bu cezayı kaldırmıştır. Bu sebeple günümüzde İslâm
aleyhine kullanılan ve insanları İslâm'dan korkutmaya yarayan recm gibi bir
cezayı “çürük delillere veya isabetli olmayan içtihatlara” dayanarak sahiplenmek
ve savunmak doğru değildir. (14.09.2012)
Yorumlar
Yorum Gönder