Futbol ve İslam’ı Tebliğ (187)
Günümüzde futbola kayıtsız kalmak ve onu görmezden gelmek mümkün
değildir. Zira bütün dünyada insanlar futbola müthiş bir ilgi duymaktadır. Bu
makalenin amacı, bu devasa sektörün “İslam’ı tebliğ için kullanıp
kullanılamayacağı hususunu” incelemeye çalışmaktır.
2010 yılında gerçekleşen “Dünya Futbol Kupası” heyecanını finale kalarak
yaşayan Hollandalılar arasında geçirirken onların her maça gösterdikleri o
yoğun ilgiyi yakından gözlemlemek, bizim bu spora bakışımızı biraz değiştirmiş,
bunun İslam’ın tebliğinde kullanılıp kullanılamayacağını sorgulamamıza ve
konuya daha fazla yoğunlaşmamıza neden olmuştur.
Bu tespitimizi ifade ettikten sonra şunu belirtelim ki, artık futbol
endüstrisinden müslümanların da faydalanmalarının zamanı gelmiş hatta geçmektedir.
Kanaatimizce sadece futbol oynamak ve bunu seyretmek yeterli değildir; bu
konuda kesinlikle bir şeyler yapmak gerekmektedir.
Artık İslam ülkelerinin, en
ahlaklı ve en yetenekli futbolcularını yetiştirip bütün dünyaya ihraç
etmelerinin vakti gelmiştir. Bize göre İslam’ı en güzel şekilde tebliğ etmenin
yollarından biri de, “futbol sektöründe takımı, oyuncusu ve teknik direktörüyle
en mükemmel bir şekilde yer almaktan” geçmektedir.
Bu gerçeği görmeyerek futbol dünyasına bütün kapıları kapatmak, devamlı
onların aleyhinde konuşmak son derece yanlıştır. Zira futbolu da kullanmak ve
meşru bir şekilde en güzel mücadele metotlarını ortaya koyarak İslam’ı bütün
dünyaya duyurmak gerekmektedir.
Bugün milyonlarca insan tarafından ilgiyle takip edilen bir alana yatırım
yaparak “Buradan İslam’ın tebliğini nasıl
yapabiliriz” diye düşünmeyen kimse gerçek din bilgini ya da muttakî mü’min
olamaz. Zira futbolu yok saymak, dışlamak ya da küçümsemek artık geride
kalmıştır. Bunu kullanmasını bilmeyenler önce kendilerini suçlamalı, nerede
yanlış yaptıklarını sorgulamalı ve bir an önce “yapılacaklar listesi” oluşturmalıdırlar.
Kanaatimizce futbol sadece para
kazanmak, zaman harcamak ya da eğlenmek için değil, daha ulvî gayeler için de değerlendirilmesi gereken
bir spor dalı olmalıdır.
Biz bu tavsiyeyi yaparken elbette futbolun verdiği bir takım
zararların farkındayız. Ancak
şu an konumuz bu zararları tartışmak olmadığından gözümüzü kapatamayacağımız
bir gerçek olan “Futbol ile yüzleşip onu
daha yararlı hale nasıl getiririz?” sorusuna cevap bulmaktır. Çünkü
zararları var diye böyle muhteşem seyircisi olan bir sektöre toptan karşı
çıkmak ve bunu değerlendirmeyi akıl edememek son derece yanlıştır.
Dolayısıyla, daha önce yazdığımız “Futbol
Bağımlılığı ve İslam” başlıklı makalemizde İslam’ın futbola karşı
olmadığını, ancak aşırı bağımlılığa kapılıp yanlışlar yapılmaması hususunda
dikkatli olunması gerektiğini şu şekilde ifade etmeye çalışmıştık.
“Şu hususun altını çizmekte yarar vardır. Pek tabiîdir ki, futbol bir
dünya gerçeğidir ve insanlar bu spor dalına müthiş bir ilgi duymaktadırlar.
Bunu görmezden gelmek mümkün ve doğru değildir. Ancak şunu hemen belirtelim
ki, bizim bu yazımızda vurgulamaya çalıştığımız husus İslam dini ile futbolu
kıyaslamak değildir. Aksine İslam’ın bu tür bağımlılıklara nasıl baktığını
açıklamaya çalışmaktır. Zira uyuşturucu bağımlılığı, içki bağımlılığı, kumar
bağımlılığı, sigara bağımlılığı gibi her türlü bağımlılık nasıl zararlı ise ‘futbol
fanatikliği’ de aynı şekilde zararlı ve yanlıştır. Dolayısıyla her zaman
aşırılıklardan kaçınıp dengeli olmak şarttır.”
Bugün de aynı görüşümüzü muhafaza etmekteyiz ve her türlü bağımlılığa
(alkol, sigara, uyuşturucu, sosyal medya, tv, akıllı telefon, teknoloji bağımlılığı
vs.) yine karşıyız. Ancak bazı kötü
örneklere bakarak futbolu toptan reddetmek, meselenin bütünü görmemek de bir başka
yanlıştır. Dolayısıyla bizim burada vurgulamaya çalıştığımız husus, bu gerçeği/ fırsatı görmek ve değerlendirmek
gerektiğidir.
Bu itibarla futboldan en güzel şekilde yararlanmak gerekir. Bununla
ilgili neler yapılmalıdır elbette bu uzmanlık alanımız değildir ve burada biz işi
ehline bırakmak durumundayız.
Ancak gördüğümüz ve okuduğumuz kadarıyla “Nasıl başarılı futbolcular yetiştirilir ve takımlar nasıl daha
başarılı olur” hususlarında bazı gözlemlerimizi okuyucularımızla
paylaşabiliriz.
Şöyle ki, Almanya ve Hollanda gibi “takım disiplinine sahip ve sistemi
olan ülkelerin” futbolda uzun vadede hep başarılı oldukları, ancak Arjantin,
İngiltere ve Brezilya gibi yıldızlar karmasından oluşan takımların ise “geçici
ve kısmî başarılara” imza attıkları sahanın uzmanları tarafından ifade
edilmektedir.
Kanaatimizce “takım disiplini içinde ve futbolu sistemli oynamak” her
zaman çok önemlidir. Zira her işte disiplin şarttır ve başarının altın
kurallarından biri de disiplinli olmaktır. Futbolda da durum aynısıdır.
Öte yandan, öyle idealist ve ahlaklı futbolcular yetiştirilmelidir ki,
bunlar topa vuruşlarını her zaman çok ama çok iyi yapmalı, sürekli kendilerini
geliştirmeli, gol atınca şımarıp gevşememeli, gol kaçırınca demoralize olup
disiplinden/maçtan kopmamalıdır. Hiç bir zaman defansı ihmal etmemeli, hücumdan
sonra hemen görev yerine dönmeli, kontratağa çıkarak rakibi karşılamalıdır. Topu
ayağında çok tutmadan hemen etkili pas vermeli, ekstra ve lüzumsuz çalımlardan
vazgeçmeli, duran toplarda da uyanık davranmalı, asla top kaptırmamalıdır.
İdmanlarda defalarca tekrarlanan taktikleri uygulamalı, teknik direktörün
sözünü dinlemeli, kriz anlarında kontrolünü kaybedip acemice işler yapmamalı, öfkesini
kontrol etmeli, takım arkadaşlarıyla en
güzel şekilde yardımlaşmalı, uyum içinde olmalı ve bencil davranmamalıdır.
İşte bu özelliklere ve daha pek çok güzel haslete sahip ahlaklı futbolcular, takım
disipliniyle maç yaparlarsa her yıl şampiyonluklara imza atacaklardır.
Bizim bahsettiğimiz husus, böyle
futbolculardan müteşekkil takımlarımızın olmasıdır. Aynı şekilde bütün
dünyadaki birinci sınıf takımlarda ülkemizden gidip oynayan, ahlaklı, erdemli ve
kaliteli futbolcularımızın olması ve o ülkenin medyasında sürekli onların
başarılarından söz edilmesidir. Bu oyuncuların dünyanın en ünlü takımlarında
goller atması, adından ve ülkesinden söz ettirmesidir. Bu harika futbolcuların
bulundukları ülkede İslam’ın elçiliğini yapmaları ve davranışlarıyla o topluma “rol
model” olmalarıdır.
O ülke gençlerinin örnek alacağı
bu şahsiyetlerin başarılarının sırlarından birisinin de dinî ve ahlaki
değerlere bağlılıkları olduğunun dünyadaki insanlara gösterilmesi ve
öğretilmesidir. Selamı, barışı, sevgiyi, hoşgörüyü, ahlaki erdemleri ve
evrensel hakikatleri yaymanın yollarından birisi de futbol olabilir ve bu
gerçek artık göz ardı edilmemelidir.
Sonuç olarak, uzun vadede gerçekleştirilecek böyle bir proje için
şimdiden hareket geçilmesi ve gerekli yatırımların yapılması şarttır.
Bize düşen, dinî konulara yıllardır kafa yoran bir insan olarak bu
gözlemlerimizi ve tavsiyelerimizi ortaya koymaktır. Bu konuda gerekenleri
yapmak ise işin ehli olanlara ve yukarıda bahsettiğimiz bilinç, duyarlılık,
hassasiyet ve farkındalığa sahip futbolculara düşmektedir. Bu düşünceleri
özümsemiş ve benimsemiş futbol severler ise yöneticilerini şimdiden teşvik
etmeli ve bir an önce bunlar hayata geçirilmelidir. (28.01.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder