Delilleri Görmezlikten Gelmek Adalete Katkı Sağlamaz (209)
Ne acıdır ki insanların çoğunluğu kendi başlarına kötü bir olay gelinceye
kadar başkalarının acılarına duyarsız ve seyirci kalmakta, çok haksız ve yanlış
kararlar almakta, ancak benzer acıları kendisi yaşadıktan sonra aldığı kararlar
çok daha farklı olmaktadır. Oysa erdemli ve onurlu bir insan, her zaman hakkın
ve adaletin yanında yer alır, gücü değil hukukun evrensel ilkelerini savunur,
doğru kararları destekler ve bunların altına imza atar.
Bir kaç örnekle konuyu daha anlaşılır kılmaya çalışalım. Mesela bir
şehirde bir cani ortaya çıkıyor, Ramazan bayramında evlere şeker toplamaya
gelen üç küçük çocuğu evinde alıkoyuyor. Onların ırzına geçiyor ve hepsini
öldürerek bir göletin kenarındaki ormanlık alana gömüyor. Kurulan özel ekip, uzun
takipler sonucu delillerden yola çıkarak en sonunda bu suçluyu yakalamayı başarıyor,
adam suçunu itiraf ediyor, çocukları gömdüğü yeri gösteriyor. Cesetler tam da onun
gösterdiği yerden çıkıyor. DNA testiyle cesetlerin kimlikleri tespit ediliyor.
Bu vahşeti işleyen caninin yargılaması sürüyor.
Görüldüğü üzere tüm deliller bu alçağa işaret ettiği halde birileri
kalkıp kesin delillere rağmen hukukun temel ilkelerinden olan “beraatı zimmet
asıldır” düsturunu yanlış anlayarak ve anlatarak, işine geldiği şekilde
yorumlayarak bu âdiye sahip çıkıyor ve onu savunuyor. Örneğin; “Henüz yargılama
bitmedi. Dava devam ediyor. Karar kesinleşene kadar bu insan zanlıdır. Henüz
hüküm giymemiştir. Buna suçlu muamelesi yapılmamalıdır” diyor. Hatta “Yargılama
uzun sürecekse tutukluluk hali kalksın ve bu adam tutuksuz yargılansın”
da diyebiliyor.
Ancak öldürülenler kendi yakını ya da kendi çocuğu olunca bu tiplerin
davaya bakışı birden bire değişiyor; delilleri yeterli görüyor ve “Bir
an önce bu adam cezalandırılsın ve suçlu hak ettiği cezaya çarptırılsın” diyorlar.
Hani karar kesinleşene kadar herkes masumdu? Hani beraatı zimmet asıldı?
Nerde kaldı bu ilkeler?
Demek ki yeteri kadar ikna edici delil, bulgu, belge, kanıt, güvenilir şahit
ve bilirkişi raporu varsa hâlâ “Beraatı
zimmet asıldır” söyleminin arkasına saklanmak yanlıştır. Ya da bu örnekte
olduğu gibi “Yargılama henüz bitmedi, belki beraat edecek” masalı/retoriği
geçerli değildir. Zira bu kadar delile rağmen bu zanlının beraat etmesi mümkün
değildir.
Kısaca menfaati ve çıkarı gereği
ya da aradaki gönül ve akrabalık bağı nedeniyle veyahut bir takım aidiyetler
sebebiyle böyle bir suçluyu savunmak adaletsizliktir.
Bu itibarla, “Beraatı zimmet
asıldır” ve “Karar kesinleşinceye
kadar herkes masumdur” ilkeleri yeteri kadar ciddi kanıt olmadığı
durumlarda geçerli olsa da bu davada geçerli değildir. Yoksa bu kadar açık
delillere rağmen mezkûr ilkelerin arkasına sığınmak ikiyüzlülükten başkası
olmayacaktır.
Zira hâkimler tarafından verilecek kararın aşağı yukarı nasıl
şekilleneceği ortadadır. Çünkü tüm deliller bu caniye işaret etmektedir.
Dolayısıyla bu tür alçakça suçlara ve suçlulara sahip çıkarak mağdura ve tüm
topluma kötülük yapmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
Hâlâ bu tür suçları ideolojik
takıntılar nedeniyle sahiplenerek savunacak kimselerin ahirette bunun hesabını
verebilmeleri mümkün değildir.
Konu daha anlaşılır olsun diye şu misali de verebiliriz: Şımarık bir
zengin çocuğu çıkıyor, artık usandığı kız arkadaşından kurtulmak istiyor,
planlayarak kızcağızı hunharca katlediyor. Kızın parçalanmış cesedi bir çöp konteynırının
içinde bulunuyor. Tüm deliller bu caniye işaret ediyor. Evdeki kan izleri, DNA
örnekleri vs. hepsi zanlının aleyhine. Kız ile oğlanın MSN kayıtları ve telefon
görüşmeleri ortaya çıkıyor. Tüm oklar ve şüpheler bu zengin gence yöneliyor.
Ama bu vahşete imza atan genç cinayet mahallinden kaçıyor, aylarca saklanıyor
ve nihayet yakalanıyor, mahkeme süreci başlıyor ve katil genç suçunu itiraf
ediyor.
Bir sürü delile rağmen hâlâ bu şahsı suçsuz ve masum göstermek, “Beraatı zimmet asıldır” ve “Karar kesinleşene kadar herkes masumdur”
ilkelerini keyfi şekilde yorumlamak ve savunmak doğru mudur? “Yargılama henüz bitmedi, belki beraat edecek”
masalı bu cinayette de geçerli olabilir mi? Zira yeteri kadar ikna edici delil elde mevcuttur.
Dolayısıyla hukukî hilelere
başvurarak zalimi savunmak ve mazluma sahipsiz bırakmak erdemsizliktir.
Sonuç olarak “Beraatı zimmet
asıldır” ya da “Yargılama henüz
bitmedi, belki de adam beraat edecek. Karar
kesinleşinceye kadar herkes masumdur” gibi ilke ve söylemlerin bu ve benzeri
durumlar için doğru olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ilkeler yeteri kadar ikna
edici delil olmadığı durumlarda elbette geçerli olabilir. Ancak bu kadar kesin
kanıta rağmen hâlâ bu ilkelerin arkasına saklanmak laf ebeliğinden ve
demogojiden başkası değildir. Cambazlık yaparak zalimi masum gösterme
gayretidir. Gerçeklerden uzak samimiyetsiz ve ilkesiz kararlardır. Dolayısıyla
bu gibi işlere bulaşanlar empati yapmalı ve artık böyle zalimleri savunmaktan
vazgeçmelidirler. Zira kendisi için istediğini başkaları için de istemeyen bir
kimsenin olgun ve erdemli bir insan olduğunu iddia etmesi lafı güzaftan başkası
değildir. (06.01.2012)
Yorumlar
Yorum Gönder