Batı Medyası, Terör Saldırıları ve Çifte Standart (197)
Köşe yazımıza başlamadan evvel ifade edelim ki, her kim yaparsa yapsın “bütün
terör eylemlerini, haksız şiddeti, ayrımcılığı körükleyen ifadeleri, yabancı
düşmanlığını, nefret söylemlerini” şiddetle tel’in ediyoruz. Zira hiçbir kimsenin
başkasını dini, ırkı, dili, rengi ve yaşam tarzı nedeniyle küçümsemeye, hor
görmeye ve ayrımcılık yapmaya hakkı yoktur.
Görülen o ki medenî,
demokrat, çoğulcu ve özgürlükçü olduğunu iddia eden Batılıların kahir
ekseriyeti bu erdemleri yeterince içselleştirememişlerdir.
Benzer şekilde başta Batılılar olmak üzere pek çok coğrafyada yabancılara
karşı ayrımcılığın yapıldığı, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının körüklendiği
ayrı bir gerçektir. Bu problemler üzerinde ciddiyetle durulması ve çözüm için
ortak aklın devreye sokulması elzemdir.
Artık bu sorunlar görmezlikten gelinemez; terörizmle mücadele ederken bu tür ırkçı ve yabancı düşmanı söylemlerin de
hesaba katılması gerekir.
Farklı kültürlerden gelen göçmenlerle bir arada yaşamak konusunda
başarısız olan Batı dünyası hâlâ bu
hastalıkla yüzleşmekten, gerekli dersleri ve tedbirleri almaktan kaçınmaktadır.
Bu şekilde devam edildiğinde ise problemlerin katlanarak artacağı yaşanılan
gelişmelere bakılarak çok rahatlıkla söylenebilir.
Faşizm ve Nazizm gibi iki yıkıcı ideolojinin acı tecrübelerini geçen
yüzyılda yaşamış Batı dünyasının “milyonlarca insanın canına mal olmuş bu menfî
akımlarından” gereken dersi yeterince çıkarmadığı görülmektedir. Çünkü ırkçı ve yabancı düşmanı yaklaşımların
aynı şekilde Batı dünyasında yeniden filizleniyor olması ürkütücüdür.
Dolayısıyla bundan endişe duymayan ve gereken tedbirleri zamanında almayan
Batılılar ilerleyen yıllarda daha ağır bedeller ödemek durumunda kalabilirler.
Batı dünyası her ne kadar demokratik haklar, sosyal düzen, hukukun
üstünlüğü, bireysel özgürlükler, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık gibi
konularda kendi ülkelerinde imrenilecek “kısmî gelişmelere” imza atmış olsalar
da, bu gelişmeleri tersine çevirecek ve
kendi içlerine kapanacak uygulamalara yönelme eğilimleri/ihtimalleri her geçen
gün giderek artmaktadır.
Artan bu tehlikeyi görmeyen ve hâlâ ırkçılık hastalığına yakalanarak
İslamofobik yaklaşımlar sergileyenler kısa vadede koltuk ve çıkarlarını korumak
amacıyla böyle yapmış olsalar da, uzun vadede hem kendi ülkelerinin hem de
dünyanın yaşanmaz bir yer haline gelmesine sebep olacaklardır.
Bu sorumluluktan kaçanlara ve yaşanılan problemlerle yüzleşmeyenlere
destek çıkan Batı kamuoyunun da eşit derecede suça ortak olduğunu söylememiz yanlış
olmayacaktır. Bu bakımdan böyle bir Batı dünyası artık insanlığa rol model olamaz.
Diğer taraftan Batı medyasının ekseriyeti terör hadisesini gerçekleştiren
eğer “selefi bir müslüman” ise bu saldırıyı en iğrenç sıfatlarla anmakta, terör
hadisesini “canavar”, “şeytan”, “vahşet” ve benzeri sıfatlar eşliğinde vermekte,
bu saldırıyı doğrudan İslam ile ilişkilendirip “İslamcı terörist”, “radikal
İslamcı terörist” ve “İslamî
terör” gibi kavramları kullanarak İslam dinine saldırmaktadır.
Ancak benzer bir terör saldırısını “radikal bir Hıristiyan”
gerçekleştirdiğinde ise bu terör saldırısını Hıristiyanlıkla ilişkilendirmek
bir yana, yine İslam’a mal etmeye çalışmakta, kafaları bulandırma görevi
üstlenmektedir. Gerçekler ortaya çıktığında ise bu teröristin hıristiyan
kimliğinden daha ziyade “cinnet” geçirdiğini, “akıl sağlığının” yerinde olmadığını,
“aşırı sağcı bir çılgın” olduğunu ve bunun sadece “bireysel bir hadise” olarak
görülmesi gerektiğini tüm dünyaya ilan etmekte ve bunda da başarılı olmaktadır.
Onların bu yaptıkları sağduyu sahibi insanların kanaatine göre resmen çifte standarttır. Böyle bir
yaklaşımı sağlıklı düşünen bir Batılının da kabul etmesi mümkün değildir.
Mesela Norveç’te 76 insanı
hunharca katleden Anders Behring Breivik adlı bir hıristiyan caninin yaptığı
terör eylemini sadece “bireysel bir hadise” olarak gören, bu “aşırı radikal hıristiyan”a
sahip çıkan, onu savunan Batı dünyasının önde gelen bazı kalemşörleri çifte
standartla hareket etmektedir. Nitekim “Batılıların kullanışlı aparatı Üsâme b.
Laden” gibi birisi ortaya çıkıp terör eylemi gerçekleştirdiğinde bunu “bireysel”
görmeyerek doğrudan İslam ile ilişkilendiren ve aleni olarak İslam ve müslüman
düşmanlığı yapanlar apaçık bir çifte standart içindedir. Dolayısıyla bu adamların
çoğunun ilkesiz ve tutarsız olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Kendilerinden birisi aynı suçu işlediğinde “bir deli”, “çılgın”,
“fanatik”, “aşırı” gibi tanımlamalar yaparak “saldırganın dininden hiç
bahsetmeyenlerin”, söz konusu müslüman biri olduğunda derhal “İslam’a ve müslümanlara
saldırmaları”, bunun da “kişisel bir eylem” olduğunu söylemekten bilerek kaçınmaları
çifte standarda en güzel örnektir.
Öte yandan çok kültürlülüğün başarısız olduğunu ilan eden ve bunu
sorumsuzca dillendiren bazı Batılı politikacıların Norveç’te yaşanan ve 76
kişinin ölümüyle sonuçlanan katliamda/vahşette paylarının olduğu muhakkaktır.
Aynı şekilde nefret söylemini yayan, yabancı düşmanlığını körükleyen, göç
ve İslam karşıtı ifadeleri pervasızca kullanan/savunan Batı medyasının
çoğunluğunun da bu katliamda ortak sorumluluklarının olduğu gün gibi aşikârdır.
Kanaatimizce çok kültürlülüğü içselleştiremeyen, barış ve huzur içinde
farklı kültürlerle bir arada yaşama tecrübesine karşı çıkan, her türlü ırkçı ve
yabancı düşmanı görüşleri elinin tersiyle itmeyen, bu hususta ortak hareket
etmeyenler başarısız olur, ülkelerine ve dünyaya gerçek barış ve huzuru
getiremezler.
Sonuç olarak, gerçekleştirilen bu terör saldırılarında sadece fail suçlu
değildir. Aynı zamanda o teröriste saldırgan ve ötekileştirici fikir ve
söylemleriyle ilham veren/kaynaklık eden İslam ve yabancı karşıtı siyaset ve
düşünce adamları, medya organları ve böylelerini destekleyen toplumun tamamı da
suçludur. Onların bu dünyada az bir kazanç uğruna milyonlarca insanın hayatını
tehlikeye atmaları, bencil, çıkarcı ve vurdumduymaz yaklaşımlarının bir sonucudur.
Bir başka ifadeyle bu tipleri düşünmeksizin destekleyen, onları dinleyen ve
onlardan etkilenen Batı kamuoyunda sağduyudan ve sağlıklı tefekkürden yoksun
kimseler de aynı şekilde bu vahşette pay sahibidirler. Bu bakımdan gerçeklere
gözlerini ve kulaklarını kapatan tüm Batılılar günahsız ve masum olmadıklarını
bilmelidirler. (29.07.2011)
Yorumlar
Yorum Gönder