Savrulanlar Önce Karşı Tarafın İlahlarına Tapmaya Başlar (142)
Savrulanlar Önce Karşı Tarafın İlahlarına Tapmaya Başlar (142)
İnsanlar hayatlarının her anında imtihan
oldukları için sinsi ayartıcıların süslü telkinlerine kanarak istikametten
sapabilir ve dalalete düşebilir. Böyle bir tehlike ölüm anına kadar herkes için
geçerlidir. Bu konuda hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmamış ve kimseye de güvence
verilmemiştir.
Bir insanın savrulduğunun delili olan bazı iz
ve işaretler vardır.
Örneğin bir insan inandığı dinin emirlerini
yapma konusunda gevşeklik göstermeye, ihmalkâr davranmaya ve “kulluğu” sürekli
ileri bir tarihe ertelemeye başlamışsa o kişi istikametten de sapmaya ve
savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, inandığını söylediği Yüce Allah’a dua
etmeyi, verilen nimetlere şükür etmeyi unutmuş veya terk etmeye başlamışsa o
kişi istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, yalan söylemeye, emanete hıyanet
etmeye, sözünde durmamaya, ilkesiz/onursuz yaşamaya ve bunları normal görmeye
başlamışsa o kişi istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, gıybet etmeye, iftira atmaya,
yalan yere yemin etmeye, kul hakkı yemeye, helale ve harama dikkat etmemeye
başlamışsa o kişi istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, hatalarına “bahane”, günahlarına “mazeret”,
yanlışlarına “suçlu” aramaya başlamış ve zinhar tövbeye yanaşmıyorsa o kişi
istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, kendi mahallesindeki dindaşlarının
beyinsizliklerine bakarak bütün suçu İslâm’a yüklemiş, bid’at ve hurafelere
gömülmüş kimseleri uyarmak yerine kendi fildişi kulesine çekilmiş ve sessizce olup
biteni izliyorsa o kişi istikametten sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, gördüğü yanlışlarla mücadele etmek
yerine, işin kolayına kaçarak batıl din mensuplarına şirin görünmeye, onlardan
takdir/övgü/alkış beklemeye ve onların ilahlarına methiyeler dizmeye başlamışsa
o kişi istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Bir insan, eziklik duygusuyla ve aşağılık
kompleksiyle batıl din mensuplarının 80 yanlışını görmeyip onların 20 doğrusunu
sürekli tekrarlayıp duruyorsa, ekonomik ve teknolojik gelişmişliklerini
“medeniyet” zannetmeye başlamışsa o kişi istikametten de sapmaya ve savrulmaya
başlamıştır.
Bir insan, hak, adalet ve insaf ölçülerini
kaybetmişse, 80 doğruyu görmek yerine sürekli 20 yanlışa takılıp kalmışsa, bu yirmi
yanlışa bakarak “bütün” hakkında görüş/kanaat belirtiyorsa, yapılan
güzellikleri hiç görmek, duymak ve bilmek istemiyorsa, iyiliklere gözünü
kapatmışsa o kişi kesinlikle istikametten de sapmaya ve savrulmaya başlamıştır.
Sonuç olarak, bir müslüman kendisinin “savrulduğunu,
istikametten ayrıldığını ve dalalete düştüğünü” bilmek istiyorsa yapması
gereken, Yüce Allah’ın emirlerine riayet edip etmediğine, O’na içtenlikle dua
edip etmediğine, O’nun verdiği nimetlere şükredip etmediğine, Kur’ân'ın
ilkelerini ve Hz Muhammed'in sahih sünnetini doğru anlayıp anlamadığına,
kulluğun gereklerini yerine getirip getirmediğine, batıl din mensuplarına şirin
görünmeye çalışıp çalışmadığına, onlardan alkış/övgü/takdir/ödül beklemeye başlayıp
başlamadığına bakmalı ve kendi hakkındaki kararı kendisi vermelidir. (06.11.2009)
Yorumlar
Yorum Gönder