Salavat ve Yasin Kampanyaları (136)
Salavat ve Yasin Kampanyaları (136)
Son zamanlarda bazı müslümanlar değişik
vesilelerle Hz. Peygamber’e şu kadar sayıda salavat getirilmesi veya şu kadar sayıda
Yasin, Tebâreke, Amme, Fetih Suresi vs. okunması” kampanyaları düzenlemekte,
buradan çok büyük sevaplar elde edeceklerini veya mazlum/mağdur din
kardeşlerine bu şekilde yardım edebileceklerini düşünmektedirler.
Tamamen iyi niyetle yapılan bu tür
kampanyalar her ne kadar bazı olumlu yönler içerse, ortak bir bilinç/farkındalık/duyarlılık/hassasiyet
oluşturmaya katkı sağlasa ve din kardeşliğini pekiştirse de müslümanları “yanlış
bir din anlayışına/tasavvuruna” sürüklediği için doğru değildir. Bu bakımdan iyi
niyetle yapılan bu ve benzeri kampanyaların sebep olduğu “yanlış din algıları”
konusunda da dikkatli ve hassas olunması ve dinin özüne yapılacak her türlü ilaveden
şiddetle kaçınılması gerekir.
Kanaatimizce müslümanların asıl yapması
gereken “Hz. Peygamber’e toplu salavatlar getirmek ve belli sûreleri belli sayılarda
tekrarlamak/okumak” değildir. Onların yapması gereken “öncelikle fiilî duanın
hakkını vermek, kampanya hangi amaç için düzenleniyorsa o konuyla ilgili her
türlü maddî ve manevî hazırlığı çok önceden yapmak, sonrasında birlik ve
beraberlik içinde sözlü dua edip” Yüce Allah’tan yardım istemektir.
Bize göre “fiili duayı” yapmadan “sözel
dualarla” yetinmek kesinlikle doğru değildir. Bahsettiğimiz bu önemli eksiklik
tamamlanmadan yürütülen kampanyalardan beklenen neticeyi elde etmek mümkün
değildir. Zira eksik bırakılan işlerden hayırlı sonuç asla çıkmaz.
Ayrıca böyle kampanyalar düzenlemek yerine
Yüce Allah’ın isim ve sıfatlarını doğru tanımak, Kur’ân ve sahih sünnetin
ilkelerini öğrenmek, erdemli bir toplum oluşturmak, yeryüzünde barış ve adaleti
sağlamak için çok çalışmak ve bu faaliyetlere daha fazla zaman ayırmak gerekir.
Zira Kur’ân ve sahih sünnetin ilkelerini
içselleştirip tüm dünyaya model olacak davranışlar sergilemek ve örnek mü’minler
olmak yerine “yüzbinlerce salavat okuyarak Yüce Allah’ın rızasını kazanacağını
zannetmek” ve “insanları doğru olmayan din tasavvurlarına sevk etmek” yanıltıcı
ve yanlıştır; ayrıca doğru istikametten saptırıcıdır.
Kanaatimizce dilde kalan ama eyleme
dönüşmeyen yetersiz ve eksik çabalarla mazlum ve mağdur müslümanların dertlerine
“derman”, yaralarına “merhem” olmak asla mümkün değildir.
Aynı şekilde dilde kalan ama gerekli
tedbirlerin zamanında alınmadığı noksan tedavi yöntemleriyle, eksik faaliyetlerle
hastalara “şifa” veya salgın hastalıklara “çare/ilaç/aşı” bulmak da mümkün
değildir.
Yine dilde kalan ama gerekli tedbirlerin
zamanında alınmadığı eski teknoloji ürünü savaş aletleriyle düşmanlara karşı zafer
kazanmak ve düşmana hak ettiği dersi vermek de mümkün değildir.
Çünkü ne sahabe ne tabiûn ne de
tebeu’t-tabiîn oturdukları yerden “salavat okuyarak, hatim indirerek veya belli
bazı sûreleri okuyarak” başarılı olmuşlardır. Onlar her türlü sebebe sarılmış, Hz.
Peygamber’e maddî ve manevî destek olmuş, Allah yolunda canları ve mallarıyla
mücadele etmiş ve kısa sürede birçok milletin İslam ile tanışmasına vesile olmuşlardır.
Onlar yapmaları gereken yapmış, fetih
hareketlerine katılmış, üç kıtada at koşturmuş, İslâm’ı tebliğ ve temsil etmeyi
başarmışlardır. Dolayısıyla savaşlar/fetihler “salavatlar okunarak, hatimler
indirilerek, belli sûreler belli sayılarda tekrarlanarak değil” sebeplere
sarılarak, çalışılarak, ter dökülerek, yorularak, aç, susuz ve uykusuz
kalınarak, bedel ödenerek kazanılmıştır.
Elbette bu kampanyalardan da kısmi faydalar
elde edilmesi mümkün olabilir. Ancak ne Yüce Allah ne de Hz. Peygamber mü’minlerden
böyle bir talepte bulunmuştur. Nitekim ruhbanlığı dindarlık zannetmek nasıl yanlışsa
bu tür kampanyalara katılarak İslâm’ın emrini ifa ettiğini ve görevini tam
anlamıyla yerine getirdiğini düşünmek de kesinlikle yanlıştır.
Zira ashabın hiç yapmadığı dine aykırı bu
tür kampanyalar dinin özüne bir müdahaledir ve bid’attir. Bu tür bid’atlere
tamamlanmış İslâm’ın hiçbir ihtiyacı yoktur ve her ne kadar kısmi faydaları/artıları
da olsa bu tür kampanyalardan müslümanların şiddetle sakınmaları ve esas
yapmaları gerekenlere odaklanmaları şarttır.
Çünkü inananların kafasında “oturduğu
yerden tespih/salavat çekerek, Kur’an’dan bazı sûreler okuyarak veya toplu hatimler
indirerek” vazifesini tam yaptığı ve artık başka bir faaliyete ihtiyaç
kalmadığı algısını/düşüncesini/izlenimini oluşturmak doğru değildir.
Nitekim bizim 40 yıllık tecrübe ve
tespitlerimize göre müslümanların ekserisi “çektikleri salavatları, okudukları hatimleri/sûreleri”
yeterli görmekte, esas yapmaları gerekenleri ihmal etmekte, sıra bir türlü aslî/temel
konulara gelmemekte, “infak, takva, ihsan, adalet, dayanışma, birlik,
beraberlik, din kardeşliği ve Allah yolunda canıyla ve malıyla cihat” sürekli ileri
bir tarihe ötelenmekte ya da geciktirilmektedir.
Sonuç olarak, Hz. Peygamber’e şu kadar
sayıda salavat getirilmesi, şu kadar sayıda Yasin, Tebareke, Amme, Fetih Sûresi
vs. okunması veya şu kadar sayıda hatim indirilmesi” gibi kampanyaların hiçbir dinî
temeli/dayanağı yoktur. Çünkü ne sahâbe ne tabiîn ne de tebeu’t-tabiîn böyle kampanyalar
düzenlemişlerdir. Onlar önce sebeplere sarılmış, canlarıyla ve mallarıyla Allah
yolunda mücadele etmiş, pek çok kavmin İslam ile tanışmasına vesile olmuş, böylece
Hz. Peygamber’i doğru anladıklarını göstermiş, işin kolayına kaçarak Mekke veya
Medine’de “tespih/salavat çekerek, hatim indirerek ve belli bazı sûreleri belli
sayılarda okuyarak” ömür tüketmemişlerdir. Dolayısıyla günümüz müslümanlarına
düşen vazife de seçkin sahâbeyi örnek almak ve onların yaptığının aynısını yapmaktır.
(25.09.2009)
ALLAH CELLE CELALUHU'NUN RAHMETİ ,BEREKETİ,İHSANI HAKİKİ MANADA TESLİM OLAN ,İMAN EDEN KULLARI'NIN ÜZERİNDE DAİM VE KAİM OLSUN.ALLAH RAZI EFENDİMİZ EBEDEN MEMNUN OLSUN.ÇOK MANİDAR VE TEFEKKÜRE ŞAYAN BİR KONU OLMUŞ.RABBİM HAKİKİ MANADA İDRAK EDEN KULLARINDAN KILSIN.ALLAH MUHAFAZA YAHUDİ ZİHNİYETİ GİBİ HAZIR Bir DİN ANLAYIŞINA SEVK EDİLEN CİDDİ İMAN TEHLİKESİ TAŞIYAN KONULAR ,RABBİM HER MÜKELLEFİN KENDİ AKL-İ İRADESİ ile HER isteyene GÜZEL, XAYIRLI VE FAİDELİ MADDİ/MANEVİ ŞİFAYA SEBEBİYET AYETLER İHSAN KILMIŞ AKABİNDE EFENDİMİZ'İN SÜNNET-İ SENİYYESİ İSTİKAMETİNDE İKİ CİHAN SAADETİMİZE VESİLE Nİ'METLER BAHŞEDİLMİŞ..RABBİM "HER KULA KENDİ ÇABASI ile Bir KADER SUNMUŞ "MEVLAM FERASET ,BASİRET İHSAN KILSIN.
YanıtlaSil