Ramazan ve Davulcular (173)
Ramazan ve Davulcular (173)
Ecdadın asırlardır sürdürdüğü ve torunlarına
miras bıraktığı bazı güzel gelenekler vardır ki bunları kıyamete kadar yaşatmak
yeni nesillerin görevidir.
Maalesef günümüzde bazı kimseler “bilmeksizin
(!)” bu değerlere savaş açmakta ve bunları küçümsemektedir. Bahsedilen bu
geleneklerden birisi de insanları ramazan ayında sahura kaldıran ramazan
davulcularının icra ettiği gelenektir. Ramazan
ayında insanları sahur için uyandıran bu davulculardan rahatsız olmak ve
yaptıkları işi hor görerek yasaklamaya kalkışmak son derece yanlıştır. Sudan
sebeplerle asırlardır süren bir geleneği yok etmeye ve karşıt bir cephe
oluşturmaya kalkışmak doğru değildir.
Bazı gelenekler vardır ki bunları olduğu
gibi muhafaza etmek ve ilelebet yaşatmak gerekir. Mesela her bölgeye özgü
folklar ekiplerini, halk danslarını, bunların giydikleri geleneksel kıyafetleri
ve müzik aletlerini kıyamete kadar yaşatmak gerekir.
Ramazan ayında minareler
arasına asılan mahya, insanları camilerde bir araya toplayıp
kaynaşmalarını ve Yüce Allah’a birlikte dua etmelerini sağlayan Mevlit
programları ve kandil kutlamaları da muhafaza edilip yaşatılması gereken geleneklerdendir.
Sahur öncesinde, imsak vaktinde ve iftarda
atılan toplar ile müslümanları sahura kaldıran ramazan davulcularının yaşattığı
gelenekler de kıyamete kadar sürdürülmelidir.
Ramazan
davulcuları aleyhine kampanya yürüten, “geceleri uyuyan bebekleri korkuttukları
ve yaşlıları rahatsız ettikleri” gerekçesiyle algı oluşturmaya çalışanlara karşı
da dikkatli olmak gerekir. Bu müspet geleneği “masum gerekçelerin” arkasına
sığınarak önce gözden düşürmeye, sonra da yok etmeye yönelik girişimlere karşı uyanık
olmak icap eder. Zira asırlardır süren bir geleneğe “kasten düşmanlık” kültürel
yozlaşmanın bir sonucudur.
Kanaatimizce iyi niyetli yaklaşımmış gibi
sunulan bu önerilerin asıl maksadı, müslümanların ramazan ayında artan
dindarlıklarından rahatsızlık duyan çevrelerin asırlık gelenekleri bir bir yok
ederek “toplumu yavaş yavaş dinden uzaklaştırma gayretleridir.”
Bu itibarla ramazan ayında “davul ile sahura
kalkma geleneğini yaşatmak” konusunda toplumsal bilinç ve farkındalık
oluşturma görevi kültürüne bağlı sivil toplum örgütlerine ve duyarlı medya
organlarına düşer. Zira bunlar Türk-İslam kültürünün bir parçasıdır ve toplumu
bir arada tutan değerlerdir. Nitekim Ramazan ayında Türkiye’yi ziyarete gelen
turistlerin ilgisini çeken, hayranlıkla izlemelerine ve etkilenmelerine yol
açan bu gelenek yaşatılmalıdır.
Kaldı ki
ecdadının doğrularına ve İslam’a aykırı olmayan geleneklerine sahip çıkmayan
milletlerin gelecekleri karanlık olur.
Kanaatimizce her şeyi teknolojiye
indirgeyerek bu tür geleneklere karşı çıkmak ve bunları kökten kaldırmaya
çalışmak isabetli değildir. Zira milleti bir arada tutan ve adeta çimento
vazifesi gören bu gelenekleri gelecek nesillere aktarmak ve milletin ortak
hafızasına olumlu anlamda katkı sunmak her ferdin görevidir.
Sayılan bu nedenlerden dolayı bir geleneği
yaşatmaya çalışan ramazan davulcularına sahip çıkmak ve onlara emeklerinin maddi
karşılığını vermek gerekir.
Nitekim mehter
takımlarına sahip çıkan ve onların çaldıkları marşları dinlerken göğsü kabaran
bir milletin ramazan davulcularına karşı olumsuz bir tutum içine girmesi söz
konusu olamaz. Ancak kafaları karıştırmaya yönelik art niyetli çabalara karşı
da insanları doğru bilgilerle aydınlatmak icap eder.
Bu itibarla mezkûr geleneği devam ettiren davulculara
destek olmak, onları küçümseyerek bir geleneği yok etmeye çalışanlara prim vermemek
gerekir.
Kendi kültürüne yabancılaşmış, manevi değerlerinden
uzaklaşmış ve Batılıların etkisine girmiş, hayata onların baktığı pencereden
bakan kimselerin ramazan davulcuları aleyhine söylemlerine itibar edilmemelidir.
Zira toplumun değerlerine sırtını dönmüş aydın geçinen bu tipler her zaman dine
ve dine değerlere mesafeli olmuş, ellerine fırsat geçince de içlerindeki kini
kusmaktan asla çekinmemişlerdir. Bu bakımdan geleneklerinden, tarihinden,
kültüründen ve geçmişinden utanan böyle kitlelerin/zevatın/güruhun(!)
söylemlerine karşı genç nesillerin uyanık olmalarında fayda vardır.
Sonuç olarak, ramazan
ayına ayrı bir anlam katan ramazan davulcularını sevmek ve sevindirmek, ecdada verilen
değerin göstergesi olup onlara maddi destek olmak, muhakkak surette bu geleneği
yaşatmak ve gelecek nesillere devretmek gerekir. Ramazan ayına ayrı bir güzellik
katan “davulcuları” ile “imsâkı ve iftarı bildiren top atışları” teknolojiye
kurban edilmemeli, teknik imkânlar ne kadar gelişirse gelişsin mezkûr âdetler kıyamete
dek yaşatılmalıdır. Bu konuda müslümanlar duyarlı, titiz ve hassas olmalı,
asırlardır devam eden geleneklerine sahip çıkmalı ve geleneklerinin altını sinsice
oymaya çalışanlara asla fırsat vermemelidir. (27.08.2010)
Yorumlar
Yorum Gönder