Ötenazi ve Kuran’daki Sabır Anlayışı (160)
Ötenazi
ve Kuran’daki Sabır Anlayışı (160)
İnsanoğlu şunu
çok iyi bilmelidir ki, bu dünya hayatı sayılı günlerden ibarettir. Burası zevk
ve eğlence yeri değil, ebedi hayatı kazanmak için insana “altın tepside sunulan”
imtihan mahallidir. Zira Allah’ın bahşettiği “ömür sermayesiyle sonsuz olan
ahiret hayatını kazanma fırsatı” insanoğluna altın tepside sunulan “en büyük
armağandır.” Çünkü insanoğlu bu hayata gelmek ve imtihan olmak için herhangi “bir
bedel/ücret” ödememiştir; aksine sayısız nimetlerle donatılmış, kendisi için
hazırlanmış dünyada pek çok imkânla baş başa bırakılmış ve ondan hiçbir ücret
de talep edilmemiştir. Âyet-i kerimeler gayet açıktır.
“Gerçek şu ki,
Biz insanı acı, sıkıntı ve imtihan [ile yüklü bir hayat]a gönderdik.” (Beled, 4)
Şurası açıktır
ki, daha önce bu dünyada yaşayan insanlar da çok çetin imtihanlarla denenmiş,
sarsılmış ama müttakîler zorluklara karşı direnç göstermişlerdir. Kur’an bu
hususu şöyle haber vermektedir:
“[Ama] sizden önce gelip geçen [mü’min]ler gibi sıkıntı
çekmeden cennete girebileceğinizi mi sanıyorsunuz? Onların başına öyle ezici
sıkıntılar ve kımıldatmaz darlıklar geldi ki ve öylesine sarsıldılar ki mü’minlerle
birlikte Elçi de “Allah'ın yardımı ne zaman gelecek?” diye feryat ediyordu.
Gözünüzü açın, Allah'ın yardımı [daima] yakındır!” (Bakara, 2/214).
İnsanoğlunun bu
dünyadaki bulunuş gayesi, zorluklar karşısındaki duruşunun nasıl olacağı, neler
söyleyip yapacağı ve hangi kararları alacağının tespitine yöneliktir. Bu
konudaki ayetlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz:
“Allah, [kendi yolunda] üstün çaba gösterdiğinizi ve
zorluklara karşı sabırlı olduğunuzu görmedikçe cennete girebileceğinizi mi
sanıyorsunuz?” (Ali imran, 142)
“Mallarınızla ve canlarınızla mutlaka sınanacaksınız: Ve
doğrusu, hem sizden önce vahiy verilenlerden hem de Allah'tan başka varlıklara
ilahlık yakıştıranlardan birçok incitici söz işiteceksiniz. Ama eğer zorluklara
sabırla katlanır ve O'na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olursanız; bilin ki
bu, azimle sarılınacak bir iştir.” (Ali imran, 186)
“Siz ey imana ermiş olanlar! Zorluklara
sabırla katlanın ve birbirinizle sabırda yarışın, [doğru olanı yapmaya] her
zaman hazır olun ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyun ki mutluluğa
erebilesiniz!” (Ali imran, 200)
“Gerçek şu ki, senden önce [de] peygamberler
yalanlanmıştır; ama onlar, Bizden yardım gelinceye kadar bütün düzmece
ithamlara ve kendilerine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlandılar: Çünkü
hiçbir güç Allah'ın vaatlerini[n sonucunu] değiştiremez. Ve o peygamberlerin
tarihleri hakkında şu anda sen de bilgi sahibisin.”(En’am, 34)
“Ve Allah'la O'nun Elçisi'ne duyarlık ve bağlılık
gösterin ve sakın birbirinizle çekişmeye girmeyin, yoksa yılgınlığa düşersiniz;
cesaretiniz sönüverir. Ve zor durumlarda sabır gösterin: çünkü Allah,
gerçekten, zorluğa göğüs gerenlerle beraberdir.” (Enfal,
46)
Güçlüklere göğüs germe gücünü veren Yüce Allah’tır. Ama şeytan,
insana aksini tavsiye eder. ‘Pes et, ötenazi hakkını kullan ve kurtul bu
acılardan. Nasıl olsa ölmeyecek misin?’ diye kışkırtır. Oysa mü’min, âyetin
ne dediğine bakmak zorundadır.
“Öyleyse, [hakkı inkâr edenlerin söylediklerine
karşı] sabır göster ve daima hatırla ki, sana güçlüklere göğüs germe
gücünü veren yalnızca Allah'tır ve onlardan yana üzülme; hele onların o
asılsız iddiaları seni hiç sıkmasın:” (Nahl, 127)
Azim ve
kararlılık göstermekten imtina edenler her zaman işin kolayına kaçar ve kısa
yoldan kurtulmayı dilerler. Çoğu zaman Allah’tan ümit keserler. Oysa Kur’an’ın
tavsiyesi her bela ve musibete sabırla katlanmaktır. Ve insanoğlundan beklenen
de asıl budur.
“Ey yavrucuğum! Namazında kararlılık göster,
doğru ve yararlı olanı emret, kötü ve eğriden vazgeçir, başına gelebilecek her
[belaya] sabırla katlan: bu, azim ve kararlılık gösterilmeye değer bir şeydir!”
(Lokman 17)
Görüldüğü üzere
Kur’an, insanlardan güçlü bir irade istemekte ve bunu yaparken de geçmiş
peygamberlerin hayatlarından örnekler aktarmaktadır.
“[Ama sen, yine,] onların söyledikleri her şeye sabırla
katlan ve güçlü bir iradeye sahip bulunan kulumuz Davud'u hatırla! O, her zaman
Bize yönelirdi:” (Sad, 17)
“Öyleyse [ey inananlar!] kalpleri azim ve kararlılıkla
doldurulmuş olan bütün Peygamberler gibi sıkıntılara karşı sabırlı olun ve
onlara sabırla katlanın….” (Ahkaf,
35)
Aynı şekilde Eyyüb’ün
(a.s.) da sıkıntılara karşı sabırlı olduğunu Kur’an şu şekilde haber vermekte,
bunu övmekte ve bizlere örnek göstermektedir.
“…Gerçekten Biz o'nu sıkıntılara karşı sabırlı gördük: o,
ne güzel bir kulumuzdu, daima Bize yönelirdi!” (Sad, 44)
Kur’an, ‘Özgürlüğüm kısıtlandı acılar çekiyorum’ diyerek ümitsizliğe kapılan,
intiharı seçen ya da ötenazi hakkı isteyen kimseleri uyarmakta ve şu
tavsiyelerde bulunmaktadır:
“Siz ey imana ermiş olanlar! Sarsılmaz bir sabır ve namaz
ile yardım arayın: zira unutmayın, Allah zorluklara karşı sabredenlerle
birliktedir.” (Bakara, 153)
“Sen, sıkıntılara karşı sabırlı ol, çünkü Allah'ın vaadi
mutlaka gerçekleşecektir. Ve şu [hakikati inkâr ede]nler için
hazırladıklarımızı sana ister [bu dünyada] gösterelim, ister [bunların
gerçekleşmesinden önce] seni ölüme götürelim, [unutma ki, sonunda,] onlar Bize
döndürüleceklerdir.” (Mü’min, 77)
“O halde sıkıntılara karşı sabırlı ol; çünkü Allah'ın
vaadi mutlaka gerçekleşecektir, günahların için bağışlanma dile ve Rabbinin
şanını sabah akşam yücelt.” (Mü’min
55)
“Bu nedenle, [sen ey iman eden], bütün
sıkıntılara sabırla katlan” (Mearic,
5)
Ötenazi isteyen kişinin durumu “ilkelere”
göre değil de “duygularına” göre karar verenin haline benzetilebilir. Hakikatin
bilgisine değil de keyfi arzularına uyanlar, şeytanın ya da şeytanlaşmış insanların
telkinlerine kulak verenler ötenazi gibi yanlış kararlar alabilir. Nitekim
ötenazi hakkı istemek ya da bunu savunmak kanaatimizce böyledir. Konu ile
ilgili şu ayetlere bakalım:
“Ne var ki, zulüm
işlemeye şartlanmış olanlar bir [hakikat] bilgisine dayanmadan kendi arzu ve
heveslerinin peşinde giderler. Allah'ın [bu şekilde] saptırdıklarını kim
doğru yola sevk edebilir ve [bu işte] kim onlara yardım edebilir? “(Rum, 29)
”Öyleyse Rabbinin hükmünü sabırla bekle ve
onlardan hiçbir günahkâra veya nanköre uyma!” (İnsan, 24)
Öte yandan unutulmamalıdır ki gerçek erdem
sahiplerinin bir özelliği de felaket, zorluk ve sıkıntı anında sabretmektir. Başa
gelen sıkıntının ne zaman sona ereceğini sadece Yüce Allah bilir. İnsanlardan beklenen
sabırla bu zorluğu aşma iradesi gösterip göstermeyecekleridir.
“…[Gerçek erdem sahipleri] söz verdiklerinde sözlerini
tutan, felaket, zorluk ve sıkıntı anlarında sabredenlerdir: İşte onlardır
sadakatlerini gösterenler ve işte onlardır Allah'a karşı sorumluluklarının
bilincinde olanlar.” (Bakara 177)
“Onlar ki, ne zaman Allah'tan söz edilse
kalpleri saygı ve sakınmayla titrer; (onlar ki) başlarına gelen her türlü
darlığa, sıkıntıya göğüs gererler; salâtta devamlı ve duyarlıdırlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan başkalarına da harcarlar.” (Hac 35)
Sonuç olarak, Kur’an’ın ortaya koyduğu
ilkelere göre ötenazi istemek ya da böyle bir hakkın var olabileceğini savunmak
hiçbir şekilde mümkün değildir. Bu konuda kanaat belirtenler Yüce Allah’ın Kur’an’da
ne söylediğine bütüncül gözle bakmak zorundadır. Aksi halde kişi kendisine
verilen yaşam hakkını “özgürlük” adı altında sonlandırmayı seçerse, bunu yapan
kimse ile buna imkân sağlayanlar ahirette büyük vebalden asla kurtulamazlar. (01.04.2010)
Yorumlar
Yorum Gönder