Organ Nakli Caiz midir? (174)
Organ Nakli Caiz midir? (174)
Bu satırların yazarı Yozgat Devlet Hastanesi’nde
dünyaya geldikten üç gün sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek
Kurulu tarafından alınan 19.01.1968 gün ve 3 sayılı gerekçeli kararında; “Yalnız hayatı kurtarmak için değil, bir
organı tedavi etmek, hastalığın tedavisini çabuklaştırmak için de kan naklinin
caiz olduğu, tıbbi ve hukuki kaidelere riayet edilmek şartıyla kalp naklinin de
caiz olacağı...” şeklindeki ifadelerle organ nakline cevaz verilmiştir.
Ancak ne acıdır ki o günden bugüne insanlar organ nakline ilgisiz kalmıştır.
Dolayısıyla bu duyarsızlığın nedenleri mutlaka araştırılmalı, sonuçları ortaya
konulmalı ve çözüm önerileri geliştirilmelidir.
Organ naklinin cevazı konusunda verilen
fetvanın üzerinden yaklaşık yarım asır geçmesine rağmen bu konuda halkı doğru bilgilerle aydınlatması gerekenler görevlerini hakkıyla
yerine getirememişlerdir. Zira konuyla ilgili sorumlukları bulunan
kimselerin vazifelerini doğru yapmadıkları ve kamuoyunu ikna etmeyi başaramadıklarının
en güçlü delili yarım asır sonra gelinen nokta ve elde edilen “kötü neticedir.”
Ülkede hala organ
bekleyen binlerce insan varken, bu hastalara yeteri kadar organ bağışı yapılmamışken
ve bunlar hayatlarını bir bir kaybetmekteyken sessizce oturup beklemek ya
da bütün bunları görmezlikten gelmek büyük bir vebaldir.
Oysa İslam, insan hayatının korunmasına
önem vermiş, hayatta kalabilmek için gerektiğinde domuz etinin ölmeyecek kadar
yenilmesine müsaade etmiştir. İnsan hayatına bu kadar önem veren bir dinin
müntesiplerinin ayetin verdiği mesajı doğru anlamadığı görülmektedir. Zira
insan hayatını önemseyen bir dinin mensuplarının organ nakli konusunda bu denli
bilgisiz ve ilgisiz kalmaları doğru değildir. Bütün bu gerçeklere rağmen hala organ nakline karşı çıkmak büyük yanlıştır.
Bize göre organ nakline karşı çıkanların
ortaya attıkları argümanlar ciddi delillerden yoksundur. Böyle bir tavrın Kur’an-ı
Kerim ve sahih sünnetten hiçbir dayanağı yoktur. Bu itibarla organ bağışının artırılması
konusunda herkes üzerine düşen vazifeyi yapmalı ve bugünden tezi yok harekete
geçmelidir.
Halkı müslüman olan ülkelerin yetkili dinî makamları
da aynı şekilde organ nakline fetvalar vermelerine rağmen maalesef oralarda da müslümanların organ
nakline bakışı ve olumsuz tutumu değişmemiştir. Bu işin önemi konusunda oralarda
da yeteri kadar duyarlılık ve farkındalık oluşmamıştır. Bunun pek çok nedeni
vardır. Ancak kanaatimizce en önemli nedeni, halkı etkileme kabiliyeti oldukça fazla
olan merdivenaltı din tüccarları, hoca müsveddeleri ve çakma ilahiyatçıların “organ
nakline sıcak bakmamalarıdır.” Onlar, bu menfi düşüncelerini halka anlatmakta,
“kıyamet günü yeniden diriltilirken bağışlanan organlar olmaksızın diriltileceklerini”
söyleyerek insanları korkutmakta ve kolaylıkla ikna etmektedir.
Bilindiği üzere Din İşleri Yüksek Kurulu
mezkûr tarihte aşağıdaki şartlara uyularak yapılacak organ ve doku naklinin caiz
olacağı sonucuna varmıştır.
1. Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya
hayatî bir uzvunu kurtarmak için bundan başka çaresi olmadığının meslekî
ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen bir tabip tarafından tespit edilmesi,
2. Hastalığın bu yoldan tedavi edilebileceğine dair tabibin
zann-ı galibinin bulunması,
3. Organ veya dokusu alınan kişinin bu işlemin yapıldığı
esnada tıbben ölmüş olması,
4. Toplumun huzur ve düzeninin bozulmaması bakımından
organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında (ölmeden önce) buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine
bir beyanı olmamak şartıyla yakınlarının rızasının sağlanması,
5. Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir ücret alınmaması,
6. Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu
nakle razı olması gerekir.
Bu şartlar
gerçekleştiğinde organ naklinin caiz olduğu, üstelik bu bağışı yapan kimsenin
sevap kazanacağı ortadadır. Dolayısıyla herkes farkındalık, duyarlılık ve
hassasiyet sahibi olmalı ve organ bekleyenlerin yerine kendilerini koyup öyle
düşünmelidir.
Diğer taraftan televizyonlarda dinî
programlar yapanların bu konulara ya hiç temas etmemeleri ya da üstün körü
değinip geçiştirmeleri de doğru değildir. İnsanların hoşuna giden ve hiçbir
sorumluluğu da gerektirmeyen kaynağı belirsiz, mitoloji, hikâye ve masalları
dinmiş gibi anlatan, ama böyle “önemli konuları” gündemlerine dahi almayan “medya
vaizlerinin/ hocalarının” reyting kaygısı ile hareket etmeleri de yanlıştır ve kıyamet
günü onlar da bunun hesabını vereceklerdir.
Öte yandan organ
bekleyen hastaların “tedavi masraflarının” ülke ekonomisine ve özellikle sağlık
çalışanlarına yüklediği “ilave yük” dikkate alındığında bu konuda herkesin
duyarlı olması gerektiği daha iyi anlaşılacaktır.
Organ bekleyen hastaların yaşadıkları
sıkıntılar, onların acınası halleri, üreten değil tüketen bireyler olmaya
başlamaları, aile ekonomisine getirdikleri ilave yükler ve huzursuzluklar da
dikkate alındığında bu konuda herkes ortak bir duruş sergilemeye mecburdur.
Ayrıca “kabir
hayati, berzah âlemi(!) ve ruhlar âlemi” gibi konularda daha doyurucu, ikna
edici ve sağlam bilgileri üretmek ve müslümanlara bunları dosdoğru anlatmak konunun
çözümüne önemli ölçüde katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte uydurma
rivayetlere dayanılarak anlatılan bir din hiçbir kimseye ne bu dünyada ne de ahirette
fayda sağlayacaktır.
Bu ve daha başka nedenlerle organ bağışı konusunda
gerekli girişimleri başlatmayan ve bu bilinci topluma aşılamayanlar büyük bir
veballe karşı karşıya olduklarını bilmelidir.
Bu bakımdan organ
nakli konusunda hassasiyet taşımak; bu konuda dini bilgileri daha da
derinleştirmek; doğru bir Allah tasavvuruna sahip olmak şarttır. Yüce Allah’ın herkesi
yeniden ve en mükemmel şekilde “eksiksiz yaratacağına” olan inancı
sağlamlaştırmak; insan hayatını mukaddes bilip onu yaşatmak için her türlü
tedbiri almak ve böyle bir tavsiyede bulunanın Yüce Allah olduğunu bilmek
elzemdir. Parmak izlerine varıncaya kadar insanı yeniden ve eksiksiz yaratacağını
vaat eden Yüce Allah’ı yanlış tanımaktan/tanıtmaktan kaçınmaktır. Zira mezarda
çürüyüp gidecek bir organı ona en çok ihtiyacı olan insana nakletmek günaha
girmek değil aksine çok büyük sevaba nail olmaktır.
Sonuç olarak, kendisi organ nakline hiç ihtiyaç
duymadığı halde “sanki kendisinin ihtiyacı varmış gibi” çalışan ve organ
bekleyen hastaların dertleriyle dertlenen bir mü’min olmaya çalışmak gerekir. Kanaatimizce
organ nakli caizdir ve yapılabilecek en
önemli bağışlardan birisi organ bağışıdır. Dolayısıyla müslümanlar doğru ve
güvenilir dinî bilgiye itibar etmeli, doğru kararlar almalı, duyarsız ve
vurdumduymaz olmamalı, hem kendilerine hem de içinde yaşadıkları topluma fayda
sağlamalı ve organlarını bağışlamaktan asla korkmamalıdır. (17.09.2010)
Yorumlar
Yorum Gönder