Hukukun Üstünlüğü ve Linç Kültürü (172)
Hukukun Üstünlüğü ve Linç Kültürü (172)
İnsanoğlu “canını, aklını, neslini, dinini
ve malını” korumakla görevlidir. Bu beş husus temel insan haklarındandır ve bunları
ihlal etmek haramdır. [Nisâ, 4/29-30] Özellikle dünyaya model olması
gereken İslam toplumları ne dindaşlarının ne de birlikte yaşadıkları diğer insanların
haklarını ihlal edebilir. Aksine Kur’an ve sünnet terbiyesi almış bir müslüman
insanların temel hak ve özgürlüklerini korumak için çaba sarf eder.
Nitekim Hz. Peygamber, insanların kişilik
haklarına saygılı olmayı sıkça öğütlemiş, buna aykırı davrananları sert bir
şekilde ikaz etmiş, kul hakkı ihlali yapanların haksızlık ettiği kişiden
helallik almasını tembihlemiştir.
İslam, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu
hedefler. Zira koyduğu bütün emir ve yasaklar bu gayeyi sağlama amacına matuftur.
Dolayısıyla toplumsal huzuru temin etmenin yolu insanların birbirlerinin
hakkına ve hukukuna saygılı olmalarından geçer.
Eğer birileri hukukun ilkelerine titizlikle
uymak yerine kendilerini güvenlik kuvvetleri, savcı veya hâkimlerin yerine
koyarak arzularına göre karar verir ve “linç kültürüyle” hareket ederlerse bu,
çok büyük bir yanlış olur. Zira devletin yetkili organları tarafından yargılama
yapılmadan, provokasyonlara ve ağır tahriklere kapılarak, kendi kafalarına göre
suçlu gördükleri kimseleri cezalandırmaya kalkışmak İslam’ın ilkeleriyle hiçbir
surette bağdaşmaz; böyle yapmak ilkelliktir/bedeviliktir/barbarlıktır. Bu
bakımdan binlerce yıllık devlet geleneği olan müslüman bir toplumun bundan uzak
durması, görevi asıl sahiplerine bırakması ve teenni ile hareket etmesi son
derece mühimdir.
Dolayısıyla kanunlara saygılı bir mü’min,
öncelikle sağlıklı bir din anlayışına sahip olur, başkalarının haklarını
kesinlikle ihlal etmez ve hukukun kurallarına sonuna kadar uyar. Hiç kimse
kendini kanun yerine koyarak hâkim, savcı, güvenlik güçleri gibi davranamaz. Zira
hukuk devleti olmak kolay değildir.
Sonuç olarak, kendisi için istediğini başkaları için de istemeyen olgun ve kâmil bir
mü’min olamaz. [Buhârî, 2/İman, 7 (I,
9); Müslüm, 1/İman, 17 (I, 67) nr: 71; Tirmizî, 35/Kıyâme, 59 (IV, 667) nr:
2515; İbn Mâce, Mukaddime, 9 (I, 26) nr: 66]. Kur’an-ı Kerim, hukuku
hiçe sayarak insanların haklarını ihlal edenleri ciddi bir şekilde ikaz
etmektedir. [Mutaffifîn,
83/1-6; En’am, 6/152; A’râf, 7/85. Hûd, 11/85; İsrâ, 17/35 Ayrıca bkz. Şuarâ,
26/183; Neml, 27/14] Dolayısıyla bu iki temel kaynağın söz konusu uyarılarını
görmezlikten gelen ve linç kültürüyle hareket eden, emaneti ehline vermeyen, sonsuz
olan ahiret hayatını mahveder ve sadece kendine yazık eder. (20.08.2010)
Yorumlar
Yorum Gönder